De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.”
(Tevbe Suresi, 9:51)
Kur'an’ın İslamdan başka gerçek din tanımadığını ve örneğin, "Kesin olarak Tanrı katında (gerçek) din yalnızca İslamdır..." (Âl-i İmrân Suresi, ayet 19) ya da 'İslamdan başka dinlere rağbet edenler tam bir sapıklık ve ziyan içindedirler" (Al-i İmrân Suresi, ayet 85) ya da "...Müşrikleri nerede görürseniz öldürün" (Tevbe Suresi, ayet 5) ya da "Ey inananlar! Yahudilerle Nasranileri dost edinmeyin... sizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki o da onlardandır" (Mâide Suresi, ayet 51) şeklinde ve daha buna benzer nice hükümleriyle hoşgörü denen şeyin söz konusu olamayacağını düşünmez.
De ki: "Bizim başımıza ancak, Allah'ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü'minler, yalnız Allah'a güvensinler."
Tevbe Suresi/51
İslamcılar, İslamın kaba kuvvetle, kılıç yoluyla değil, ikna yoluyla, fikir ve sevgi yoluyla yerleşmiş bir din olduğunu söylerler. Yalandır; çünkü İslam, Muhammed'le birlikte ve o tarihten bu yana, esas itibariyle korku, dehşet ve ölüm saçıcı usullerle insanlara kabul ettirilmiş bir dindir. Muhammed, bizzat kendisi, Medine'de bulunduğu
Gerçekten de, Medine'ye geçip de güçlenmeye başladığı andan itibaren hoşgörülü tutumunu terk etmiş ve şiddet uygulamalarına yönelmiştir. Örneğin güçsüz bulunduğu dönemde:
"Kur'an bir öğüttür... dileyen öğüt alır." (Müddessir Suresi, ayet 53-54)
şeklinde ya da;
"(Ey Muhammed!) Sana düşen yalnızca duyurmaktır..."