Tedbir ve Tevekkül
Kaderimizde varsa bir imtihan yaşayacağız. O hällde tedbir almamalı mıyız? Tedbir kaderi engeller mi? Tedbir bizim yaşayacağımız imtihanın önüne geçer mi? Tevekkil ve tedbir aranndaki ilişki nedir? Tedbir, kaderin önüne geçmez. Bizim için takdir edilenleri yaşarız, tedbir almakla sorumluyuz. Allahu Teala bize "Niçin böyle bir olay yaşadınız?" diye sormayacak. Deprem örneği üzerinden anlamaya çalışalım. Bir kimse bir devlet dairesinde depreme yakalansa ve vefat etse Allah'ın huzuruna çılığında enkaz altında kaldığı için sorumlu olmaz. Çünkü o binayı kendisi yapmadı. Ama aynı kimse gereken kontrolleri yaptırmadan bir ev satın alsa ve depremde o evin enkazının altında kalsa ihmali nispetinde sorumludur. Depremi engelleyemeyiz ama tedbirimizi almaktan sorumluyuz. Üzerimize düşenden sorumluyuz, sonuçtan değil. Çocuk eğitimi konusunu da buna uyarlayabiliriz. Diyorlar ki: "Çocuğumu on yaşına kadar her yaz camiye gönderdim. Ben elimden geleni yaptım." On yaşına kadar yaz kurslarına göndermekle çocuğumuza karşı annelik, babalık görevimizi dini anlamda yapmış olur muyuz? Çocuk eğitimi deprem konusunda olduğu kadar müşahhas bir örnek değil elbette. Depremde uyulması gereken yönetmelikler var. Binanın o Yönetmeliğe uygun olup olmadığını kontrol edip gerekli tedbirleri almak gerekiyor. Bu çok somut bir şekilde ölçülebi liyor. Ama çocuk yetiştirmenin somut bir ölçüsü yok. Yeterli anne babalığın ölçüsü nedir?
“... Bu arada beni en çok üzen şey nedir bilir misin? Halkımızın zihninde kökleştirilmiş olan, her şeyi başta bulunandan beklemek alışkanlığı. İşte bu zihniyetle herkes büyük bir tevekkül ve rehavet içinde, bütün iyilikleri bir şahıstan, yani şimdi benden istiyor, benden bekliyor, fakat nihayet ben de bir insanım be birader, kutsi bir kuvvetim yoktur ki.”
Sayfa 921 - Alfa yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
1929 ekonomik buhran sonrası Mustafa Kemal Özel kalemi Hasan Rızaya şunları söyledi;bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum.görüyorsun Her gittiğimiz yerde sürekli dert dinliyoruz her taraf derin yokluk maddi manevi perişanlık içinde. beni en çok üzen şeyde nedir bilir misin? herkesin tevekkül ve rehavet içinde tüm iyilikleri benden beklemesi. nihayet ben de insanım be birader Kutsi bir kuvvetim yok ki..
Sayfa 170Kitabı okudu
Halbuki bir tevekkül mü, tahammül mü nedir, insana bir metanet geliyor, adeta tehlike içinde kıvranan kendisi değilmiş de okuduğu bir romanın kahramanıymış gibi hissiz, donuk, nefes alıp oturuyor.
Evlilikten soğudum :)
Bir çift nedir? Güvence karşılığında varoluştan vazgeçiş, yasal aşkın cazibesiz yüzü. Bayağılığa en az yatkın olanları bile bayağılaştıran bu gizli oturum, en kıpır kıpır insanları bile hantallaştırır. Etrafımda bireylerin vasatlık içinde harcandıklarını, tevekkül içinde yaşlandıklarını, evlilik denen memuriyetin bataklığında gençliklerinin tüm heveslerinden birer birer vazgeçtiklerini görüyordum. Bir arada yaşayan kimselerin birbirine benzer hale gelmesinden, birlikte yaşadıkları kimsenin kusurlarını benimseme uysallıklarından, yıvış yıvış suçortaklıklarından, onları dahada birleştiren ihanetlerine varıncaya kadar nefret ediyordum.
İnsan garip bir mahluk…Bir saat evvel düşüncesi aklını yakıp kavuran korkunç olaylar,bir saat sonra daha feci şartlar içinde gerçekleşip başına geliyor.Ne olmak gerekir? Bu halde korkudan can vermek,endişeden harap olmak değil mi? Halbuki bir tevekkül mü,tahammül mü nedir,insana bir metanet geliyor,adeta tehlike içinde kıvranan kendi değilmiş de okuduğu bir romanın kahramanıymış gibi hissiz,donuk,nefes alıp oturuyor.
Reklam
Hâlbuki bu tevekkül mü, tahammül mü, nedir? İnsana bir dayanıklılık geliyor, adeta tehlike içinde kıvranan kendisi değilmiş de, okuduğu bir romanın kahramanıymış gibi hissiz, donuk, nefes alıp oturuyor.
Tevekküle Dair
Şimdi, İslam'ın tevekkül esasına karşı gelenlere şunu soralım: Misaldeki adamın, elinden gelen her şeyi yaptıktan, her sebebi ve şartı yerine getirdikten sonra tevekkül etmeyip evinde bir kış süresince merak ile rahatsız olması mı daha iyidir, yoksa: Beni benden iyi bilen, bana benden daha şefkatli olan Rabb-i Rahim'imden ne gelirse hoştur. Ana rahminde, o karanlık menzilde, beni şefkatle besleyen, dünyaya geldiğimde ise baba ocağını ve anne kucağını benim imdadıma gönderen; dağları madenleriyle, bağları meyveleriyle, denizleri balıklarıyla bana hizmetkar eden o Halık-ı Kerim'i benim için ne takdir ederse onda hayır vardır. Benim kudret ve kuvvetim gibi fikrim de kısadır. Hangi azaları almamın hakkımda hayırlı olacağını ana rahminde bilmediğim gibi, hangi neticenin öteki alemde lehime olacağını da bu alemde bilemiyorum. O halde, O'na tevekkül ve itimad ediyorum, deyip neticeyi sabır ve rıza ile beklemesi mi daha iyidir? Veya bir hastanın, doktorun verdiği ilaçları kullandıktan sonra Allah'a tevekkül etmeyerek neticeyi aşırı bir merakla beklemesi ve manen perişan bir vaziyete düşmesi mi daha iyidir?
Sayfa 120Kitabı okudu
Nedir muhabbet? O, insan tabiatının bir güzel, hoş şeye meyil göstermesidir. Eğer bu meyil kuvvetli olursa ona aşk derler.
8 Fayda
Hâtem el-Esam, Şakîk-i Belhî’nin (Allahu Teâlâ her ikisine de rahmet etsin) talebelerinden biriydi. Bir gün Şakîk-i Belhî ona: “Otuz senedir benimle sohbet ediyorsun; bu zaman içerisinde ne elde ettin?” diye sorar. Hâtem el-Esam: “Ben okuduğum ilimden sekiz faydalı şey elde ettim, onlar da bana yeter. Çünkü kurtuluşumun bunlarda olduğunu
238 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.