Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kişisel mektuplarında bütün Mozart ailesi dışkıyla ilgili şeylere karşı bir merak gösterir; zararsız, geleneksel bir meraktır bu, bedenin pislik yığınıyla, ruhun yücelerdeki temizliği arasındaki tezat yüzünden keyifli bir şaşkınlık yaşayan Akıl Çağı'nda rastlanmadık bir şey değildir.
Sayfa 173Kitabı okudu
“Ben Efsun Zorlu;Zorlu olduğum son günler olduğunu bilerek gülüyordum yaşlar gözlerime doluşurken. Bir asansör köşesinde gözlerimde yaşlarla gülmeye devam ediyordum. Ağlayışın en çaresizi gülerken olanıydı muhakkak. Tezat insanı bitirirdi. Ya gülmeli ya ağlamalı. Ya acıdan ölmeli ya ömrü uzatacak bir mutluluk yaşamalı. Ya turp gibi olmalı ya ölümcül bir hastalıkla boğuşmalı ama muhakkak tek bir şey yaşamalı.”
Reklam
İnsanlar arası dayanışmanın derinliğiyle insanın kendini idare etmekte kullandığı araçların sığlığı arasında açılan boşlukta beliren tehlikeler, ideal risk tipiyle tam bir tezat içinde, ne tahmin edilebilir ve ölçülebilir dolayısıyla ne de yönetilebilirler.
bir sigara yakmış, hali küstah. balkon çiçekleri, deneme yazıları, el kağıtları. hali küstah! kemerinde saklı. bir kenara bırakmış, kül tablası üç beş izmarit. zahmet edip sevmelerini tezat, hayallerde üryan. ayıp, kabahati küstah! seslenir küstah, devrik şiirlerinin devrim edasıyla. değişik güzellemelerden. bir kitapta görmüştü, bi söz, bi cümle fısıltıyla tekrarladı. ''bağrımdaki kara gülü ay yapar.!" küstah.
Osmanlıların Ortodoks Hristiyanlarına verdiği özgürlük, bizans topraklarını on yıllar boyunca harap ve talan eden, yüzyıl öncesinin Latin Haçlılarının davranışı ile büyük ölçüde tezat teşkil ediyordu.
Sayfa 197Kitabı okudu
Bazı şeylerin cevabı gibi ak ya da kara diye açıklanamaz insan. Ruhunun her hücresinde ayrı bir his, birbirine tezat temenniler, umutlar, korkular, kaygılar saklar. Bunun içindir ki, her ruh küfürle imanı, cennetle cehennemi, güzelle çirkini yan yana taşır. Mesele insanın ikisinin ortasında otururken hangisine gönül verdiğidir.
Sayfa 70
Reklam
Bu durumda, kendisine küçük bir kadehte sunulan 10 ml. şarabı, ihtiva ettiği 1,5 g. etil alkol sebebiyle içmeyi reddeden bir insanın, aynı miktarda etil alkolü 330 ml.sinde ihtiva edebilen kutu gazozları ve kolaları hiç tereddütsüz içmeleri tezat değil midir?
Yüce bir din, güçlü bir suçluluk duygusu ortaya çıkarır. İman bildirmenin yüceliği ile davranışların kusurluluğu arasında kaçınılmaz bir tezat vardır. Tahmin edileceği üzere, suçluluk duygusu nefreti ve yüzsüzlüğü teşvik eder. Böylece, iman ne kadar yüce olursa, onun beslediği nefret de o denli şiddetli olur.
Sayfa 124Kitabı okudu
Aliye kasabaya muallime olarak geldi. Yüzü, henüz açılmayan bir gül goncasının mahcup kırmızılığını, çekingen güzelliğini taşıyordu. Pembe, ince yüzü üstünde iki kocaman menekşe gibi siyah kirpikli gözleri, küçük bir çocuk burnu, yüzünün bütün bu mütereddit ve cazip inceliğiyle tezat yapan bir nar çiçeği goncası gibi garip bir ağzı vardı. Biraz yumuşak ve kıvırcık siyah saçları, itina ile örttüğü sıkı, siyah baş örtüsünün altından şakaklarına, ensesine boşanıyor, yanaklarına, boynuna dökülüyordu.
O halde, hangi şahsiyetlere büyük adam demeli? Bunun esasları şunlardır: 1. Büyük adam, her şeyden önce iyi niyet sahibi adamdır. İcraatındaki amiller, toplumun yükselmesidir. Kendisinin bir çıkar kaygısı yoktur. 2. Büyük adam, her devirde erdem ve meziyet diye tanınan vasıfların birçoğuna sahip olan adamdır. 3. Büyük adam, özel hayatında da
Büyük AdamKitabı okudu
Reklam
Akıl vahiyden vazgeçemez. Akıl ile vahiy arasında hiçbir çatışma yoktur. Tezat olsa olsa kötürüm bir akıl ile miyop bir okuma arasında olur.
Cahilsin; okur, öğrenir­sin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birin­de meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. Sen cilt yapıyorsun; şiraze nedir bilirsin. Bizde insanoğlu şirazesiz kalmış. Hayat onun için ahenksiz, birbirini tutma­yan, günün hayatına cevap vermeyen bir yığın ölü kıymetler tarafından idare ediliyor. Dünyaya baktığımız zaman ayrı görüyor, kendi kendimize kaldığımız zaman ayrı düşünüyo­ruz. Yığınlarca tezat içinde yaşıyoruz.
Hayatın bozmayı unuttuğu ya da ne yapsa bozamadığı insanlar vardı hâlâ. Dünya arkalarında yıkılırken onlar kurbağalar gibi nilüfer yapraklarında seke seke sakince uzaklaşıyorlardı enkazdan, toz duman bulaşmıyordu onlara. Kalabalığın içinde kalabalığa rağmen görüyorlardı sizi, yanınızdan geçip duran kör sağır güruha tezat, sizi görüyor, bir derdiniz var, hemen biliyorlardı. Beklenmedik iyilikleriyle insanın aklına “Karşılığında kesin bir şey isteyecekler” kuşkusunu düşürmüyorlardı. Olağan halleri buydu. Yaşıyorlardı bu hayatı. Yollarına çıkanı katıyorlardı yanlarına. Su gibi akıyorlardı tümseklerin arasından, çukurların içinden, yokuşlardan aşağı. Görür görmez anlıyordun, senin inceliklerinin karşılığı var onlarda, yerlere saçılmıyordu onlara sunduğun tatlılıklar, ziyan olmuyor, ıskalanmıyordu, ki senin hiç alışık olduğun bir şey değildi bu. Ama işte o kısa çarpışmalarda bir şey oluyordu, dünya içinde dünyalar beliriyor, iki kişilik, üç kişilik adacıklar oluşuyordu anında ve sen birden, yeniden nefes almaya başlıyordun.
Görüldüğü gibi, beklenti kaygısının tezat niyet, aşırı niyet ve aşırı düşünmenin de düşüncenin odağından çıkararak karşılanması gerekmektedir ancak düşüncenin odağından çıkarma, danışanın işine ve hayattaki misyonuna yönelmesini sağlamadan mümkün olmamaktadır. Döngüyü kıran, nevrotiğin ne kendine odaklanması ne acıması ne de kendini hakir görmesidir; iyileşmenin anahtarı kendini aşmasıdır.
Sayfa 133Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.