Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hem dünyaya kazık çakmış
Hem Cennet köşkleri istiyor Yemezler....😅
Bu kadar güzel olan, güzellikle ilişkilendirilen bu hayvanların savaş aracı olarak kullanılmış olmaları ne garip tezat.
Hiperborlu

Hiperborlu

@hiperborlu
·
01 Mayıs 23:31
Atları bu denli karizma yapan şeyin kulakları olduğuna dair tuhaf bir düşüncem var efenim. Kulakları olmadan sırtlanlar kadar çirkin gözüküyorlar.
Reklam
İç sesim
Normalde kafamın içindeki sesle kavga eden; onu bastırmaya, susturmaya çalışan ben, yazı yazarken ise en çok bu sese ihtiyaç duyuyordum... çünkü yazarken fikirlere ihtiyacım oluyordu. Ne büyük tezat, değil mi? Genelde konuşmasına fırsat verilmeyen küçük bir çocuğun, kendisine konuşmak için fırsat yaratıldığında bocalaması gibi şeyler yaşıyordu iç sesim, sanırsam. Bundan dolayıdır ki pek de faydalı şeyler, istese de söyleyemiyordu.
Bir savaşsın sen
annenin âdeti bu, taşıyabileceğinden çok sevgiye boğar seni, baban ortalarda yok bir savaşsın sen iki ülke arasındaki sınır sivil zayiat ikisini hem birleştiren hem ayıran tezat
"Belki de çoğu şey değersizlikten olur. karşıdaki insana değer verilmediği zaman birçok şey de o yönde tezat gitmeye başlar. Tıpkı aile ve toplum sorunları gibi. Peki ya sonrasında olan depresyon halleri..."
bir sigara yakmış, hali küstah. balkon çiçekleri, deneme yazıları, el kağıtları. hali küstah! kemerinde saklı. bir kenara bırakmış, kül tablası üç beş izmarit. zahmet edip sevmelerini tezat, hayallerde üryan. ayıp, kabahati küstah! seslenir küstah, devrik şiirlerinin devrim edasıyla. değişik güzellemelerden. bir kitapta görmüştü, bi söz, bi cümle fısıltıyla tekrarladı. ''bağrımdaki kara gülü ay yapar.!" küstah.
Reklam
Tezat nedir bilir misin Hafız? “Yan yana” sözcüğü ayrı yazılırken, “Apayrı” sözcüğü bitişik yazılıyor.
Oscar Wilde, Dorian Gray’in Portresi kitabında; “Geri çevirdiğimiz şeylerden ötürü cezalandırılırız. Boğmaya yeltendiğimiz her tür dürtü zihinde kuluçkaya yatar ve bizi zehirler. Bir ayartmadan kurtulmanın tek yolu, ona teslim olmaktır.” der. William Blake, Cennet ve Cehennemin Evliliği eserinde şunu yazar; “Arzulayan ama eyleme geçmeyen kişi,
Altaylardan Tunaya...
Amfideyiz, kulaklığımın bağlı olduğunu düşünerek (!) şak diye dinleyeceğim zat-ı şahaneyi (altaylardan tunaya) açtım. Tabi güzel ses cümbüşü oldu herkes tip tip bakmaya başladı. Hayır ne var yani kardeşim ne dinliyim, bu kadar tezat olduğunuzu bilseydim daha önce kasten yapardım.
Manchester By The Sea
Hem kitabını hem filmini sevdiğim Ağır Roman'ın filmindeki o unutulmaz şarkının (Bir Vurgun bu Sevda) başlığında muazzam bir entry durur Ekşi Sözlük'te. Yazar, şöyle yazmıştır; ''Arabeske smokin giydiren şarkı. Jileti pamuğa sarmış Aysel Gürel, pamuk öpüyor geçtiği her yeri. Dumanla, harla, ateşle harman. İçi kan dolu, teni tertemiz.'' Manchester By The Sea benim için pamuğa sarılmış bir jilet. Nasıl hafif hafif dokunuyor ruha, onlar nasıl ince kesikler.... Kan bile çıkmıyor, ama ince ince kesiklere atıyor ruhunuza film. Bir kaybedenin hikayesi büyük büyük repliklere, öyle görkemli sahnelere ihtiyaç duymadan bu kadar güzel anlatılabilirdi ancak. Onun hissi, acısı bu kadar narince geçirilebilirdi izleyiciye. Hayatla tüm bağını koparmış, yaşama tamamen duyarsızlaşmış bir adam, kaybedilen bir aile ve aslında yarım kalan bir aşk... Ve diğer yandan hayatın tam içinde bir genç, her şeyiyle hayata karışmaya hazır, hayat dolu. Bu karşılaşmadan standart Hollywood filmleri gibi bir mucize, bir dönüşüm bekliyorsun aslında ama film de tıpkı ana karakteri gibi buralara hiç bulaşmadan süzülüp geçiyor aralardan, ana karakterin hayatın içinde süzülüp hayata hiç temas etmemesi gibi tıpkı. Film bana göre gücünü sessizlikten alıyor. ama tezat gibi dursa da seçilen müzikleri de unutmamak gerek. Tomaso Albinoni'nin Adagio'su eşliğinde izlenen o vurucu sahne, sonra Handel'den Messiah... Ve tabii deniz sesi, kuş sesi. Son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biriydi bu film.
Reklam
Kitapta bazı yerlerde eksiklikler hissettim. Dorian Basil'i sevdiğinden bahsediyor ama o gece olanlardan sorumlu tuttuğu duygunun nefret oluşuydu. Burada tezat olmayışı çok eksik. Çünkü sevgi ve nefret bana göre bambaşka duygularken asıl birbirlerine yakın olan iki duygu aşk ve nefret. Oscar Wilde'ın hayatını karartan, Basil ve Dorian'ın hayatını mahvedişi bize gösterilmeyen aşk.
Bir zamanlar dünyadan bi haber yaşardım. Kumlu parkta tozun toprağın içinde oynardık. Dertsiz tasasız... Sanki ne kadar toz olursam o kadar mutlu olurdum. Okula giderdim. Daha çocuk yaşımda zannederdim ki dünyanın bütün yükü benim omuzlarımda. Büyümek isterdim çoğu zaman. Kimi zaman tatillerde gördüğüm abimle takılmak için, kimi zaman tek başıma uzaklara gidebilmek için kimi zaman da meslek sahibi insanlara özenip sürekli değiştirdiğim mesleğe sahip olabilmek için. Öyle bir tezat ki insan büyüdükçe sahip olduğu şeylerin, büyüdükçe kaybettiği şeyleri yenemediğini anlıyor. Elbetteki büyümekle gelen bir sürü güzel şey var ama... Belki de tek bir şey dengeliyor veya terazinin diğer kefesini diğerine oldukça yaklaştırıyor olsa gerek: küçüklüğün o dertsiz tasasız, herşeyden bî haberliği. Şimdilerde büyüdüm. Üniversiteli oldum.
Annenin adeti bu, Taşıyabileceğiden çok Sevgiye boğar seni Baban ortalarda yok Bir savaşsın sen İki ülke arasındaki sınır Sivil zayiat İkisini hem birleştiren Hem ayıran tezat
1.109 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.