Si tu souris, c'est le part d'ete. Si tu me touches, c'est l'enfer qui marche derrier nous. Tu m'as demandé est-ce qu'il y a du jour, est ce qu'il y a de la nuit. Je t'ai repondu d'en regardes bien, tu vas le voir.
— Je ne vois rien ici que vous, Lavinia, lui dit-il avec force ; je n’entends
de voix que la vôtre, je ne respire d’air que votre souffle, je n’ai d’émotion
qu’à vous sentir près de moi. Savez-vous bien que je vous aime éperdu-
ment ? Oui, vous le savez ; vous l’avez bien vu aujourd’hui, et peut-être
vous l’avez voulu. Eh bien ! triomphez s’il en est ainsi. Je suis à vos pieds,
je vous demande le pardon et l’oubli du passé, le front dans la poussière ;
je vous demande l’avenir, oh ! je vous le demande avec passion, et il faudra bien me l’accorder Lavinia ; car je vous veux fortement, et j’ai des
droits sur vous…
— Des droits ? répondit-elle eu lui retirant sa main.
— N’est-ce donc pas un droit, un affreux droit, que le mal que je t’ai
fait, Lavinia ? Et si tu me l’as laissé prendre pour briser ta vie, peux-tu me
l’ôter aujourd’hui que je veux la relever et réparer mes crimes ? »
Yıldız büzüştükçe, yüzeyi yakınındaki çekim alanı
gittikçe şiddetlenir ve ışık konileri daha çok bükülürler. Bu
da ışığın yıldızdan kaçmasını zorlaştırır ve uzaktaki bir
gözlemciye göre ışık daha sönük ve kızılımtrak görünür.
Sonunda yıldız belli bir kritik çapın altına düşünce
yüzeydeki çekim alanı o denli şiddetli ve ışık konisi o denli
bükük olur ki, artık ışık kaçamaz (Şekil 6.1), Görelik
kuramına göre hiçbir şey ışıktan hızlı gidemeyeceğinden,
eğer ışık kaçamıyorsa, hiçbir şey kaçamaz; her şey, kütlesel
çekimin etkisiyle geriye döner. O halde öyle birtakım
olaylar, uzay-zamanının öyle bir bölgesi vardır ki, ondan
kaçılıp uzaktaki bir gözlemciye ulaşılamaz. Bugün kara delik
dediğimiz işte böyle bir bölgedir. Kara delikten çıkmayı kıl
payı başaramayan ışık ışınlarının yollarının kesiştiği sınıra
ise olay ufku denir
Bir yıldızın oluşumu, büyük bir miktar gaz
(çoğunlukla hidrojen gazı) kütlesel çekim kuvveti etkisinde
kendi üstüne çökmesiyle başlar. Gaz kütlesi büzüştükçe,
atomları gittikçe daha sık ve daha büyük hızlarla birbirlerine
çarpar ve böylece gaz ısınır. Sonunda gaz öyle sıcak olur ki,
hidrojen atomları çarpışınca sıçrayacakları yerde birleşerek
helyum atomları oluştururlar. Denetim altında patlatılan bir
hidrojen bombasına benzeyen bu reaksiyonda salınan ısı,
yıldıza parlaklığını verir. Bu fazladan ısı aynı zamanda gazın
basıncını artırarak, çekim kuvvetini dengeler ve gazın
büzüşmesi durur