Gerçekten de biz bizden daha mutsuz olan bir insanın yanında hemen düzeliyoruz.
“Gerçekler her zaman dehşet vericidir ve gerçeklerden duyulan korku hepimizin içine işler durur, ateşi sürekli beslenir; ama bu korku yüzünden gerçeklerin üzerini örtmemeli, haliyle doğa tarihinin bir parçası olan bütün insan tarihini çarpıtmamalı, sırf adettendir diye çarpıtılmış haliyle geleceğe aktarmamalıyız.”
Reklam
Sevdiğimiz bir insanı kaybettiğimizde hiç değilse ona ait bir giysiyi, kaybettiğimiz kişinin kokusunu giyside aldığımız sürece tutarız ve gerçekten de kendi ölümümüze kadar tutarız, çünkü onun kokusunu bu giysinin bugüne taşıdığına inanırız her ne kadar çoktandır artık yalnızca bir hayal olsa da.
77 syf.
·
Puan vermedi
Bernhard’ın otobiyografik beşlemesinin üçüncü kitabı Nefes’ten merhabalar. Öncelikle Bernhard’la ilgili artık genellemeler yapmaya başlayabildiğimi söylemek istiyorum. Kendisiyle ilgili ilk çıkarırım kitaplarını okumak için belli bir süreye ihtiyaç duyulduğu. Yani Bernhard tek solukta okuyup bitirmem gereken bir yazar. Ara verildiğinde kesinlikle kopuyor ve soğuyorsun kitaptan. Dilinin sürükleyiciliği tekte okuyup bitirmeyi sağlıyor zaten gerisi biraz bize kalıyor. Kesinlikle ya şu kitabı alayım da boş derslerde, uyumadan önce, serviste, boşluk buldukça okurum diyebileceğim bir yazar değil. Hafta sonu başlayıp bitireceksin. Serinin bir önceki kitabında eğitim sistemine acımasızca eleştiriler getiren Bernhard Nefes’te aynı acımasızlıktaki bu eleştirilerini sağlık sistemine ve doktorlara getiriyor. 17-18 yaşlarında yakalandığı ağır bir akciğer rahatsızlığı sebebiyle hastanelerde geçirdiği süreci anlatan Bernhard bu süreçte çok sevdiği dedesinin vefatını da yaşamak durumunda kalıyor. Biyografik, otobiyografik okumlamalar pek bayılarak okuduğum şeyler değil fakat Bernhard kesinlikle kendi tarzı olan okunası bir yazar.
Nefes
NefesThomas Bernhard · Sel Yayınları · 2016408 okunma
Bir sözcük kullanıyor ve bir insanı mahvediyoruz, bizim tarafımızdan mahvedilen bu insan o anda, yani onu mahveden sözcüğü kullandığımız anda, bu ölümcül gerçekten habersiz oluyor...
Sayfa 99
Teoride anlıyoruz insanları, ama uygulamada onlara katlanamıyoruz, diye düşündüm, onlarla çoğunlukla isteksiz birlikte oluyor ve onlara kendi bakış açımızla davranıyoruz. Oysa insanlara kendi açımızdan değil her açıdan bakmalı ve ona göre davranmalıyız, diye düşündüm, onlara öyle davranmalıyız ki, onlara önyargılı davranmadığımızı söyleyebilelim, ama bunu beceremiyoruz, çünkü gerçekten de herkese karşı önyargılıyız.
Sayfa 87
Reklam
Durmadan kendi kabuğumuzun dışına çıkma deneyi yapıyor, ama bu deneyde başarısız oluyoruz, hep tepetaklak yuvarlanıyoruz, çünkü kendi kabuğumuzun dışına ölüm dışında çıkamayacağımızı anlamak istemiyoruz.
Sayfa 61
Daha kesin söylemek gerekirse biz. Yanlış anlamalar içine doğuyor ve var olduğumuz sürece bu yanlış anlamalardan bir daha kurtulamıyoruz, istediğimiz kadar çaba gösterelim, boşuna. Bu gözlemi herkes yapıyor zaten, dedi, diye düşündüm, çünkü herkes durmadan bir şey söylüyor ve yanlış anlaşılıyor, işte bir tek bu noktada herkes gene anlaşıyor, dedi, diye düşündüm. Bir yanlış anlaşılma, bizi yanlış anlaşılmalar dünyasına sokuyor, ona bir yığın yanlış anlaşılmadan oluşan bir şey olarak dayanmak zorundayız ve büyük bir yanlış anlamayla da onu terk ediyoruz, çünkü ölüm en büyük yanlış anlama, dedi, diye düşündüm.
Sayfa 47
Akıl nerede ortaya çıkarsa çıksın yok edilir ve hapsedilir ve doğal olarak her zaman hemen akılsızlık olarak damga yer, dedi, diye düşündüm...
Sayfa 47
Onu çeken, insanlarım mutsuzlukları içindeki halleriydi, insanların kendileri değildi, mutsuzluklarıydı ve insanın olduğu her yerde buna rastlıyordu, diye düşündüm, insankolikti o, çünkü mutsuzluk özlemi çekiyordu. Insan mutsuzluktur, dedi hep, diye düşündüm, yalnızca budala olan bunun aksini savunur. Doğmak mutsuzluktur, dedi, yaşadığımız sürece de bu mutsuzluğu sürdürürüz, bir tek ölüm kesip atar bunu. Bu, hep mutsuzuz demek değildir, mutsuzluk yoluyla mutlu olabiliriz, dedi, diye düşündüm. Annemle babam bana mutsuzluk dışında hiçbir şey göstermediler, gerçek bu, dedi, diye düşündüm gene de hep mutlu oldular, bu yüzden anne babasının mutsuz insanlar olduklarını söyleyemezmiş, mutlu olduklarını da söyleyemeyeceği gibi, tıpkı kendisi için de mutlu ya da mutsuz biri olup olmadığını söyleyemeyeceği gibi, çünkü insanların hepsi aynı anda hem mutsuz hem de mutlu olurlarmış ve bazen içlerindeki mutsuzluk mutluluktan daha büyük, bazen de tersi olurmuş. Ama gerçek kesinlikle şu ki, insanların içindeki mutsuzluk mutluluktan daha çokmuş, dedi, diye düşündüm.
Sayfa 44
Reklam
Ama basit insanlar karmaşık insanları anlamazlar ve onları kendi iç dünyalarına iterler, hem de herkesten daha insafsızca, diye düşündüm. Basit insan denilenlerin kişiyi kurtaracağına inanmak en büyük yanılgıdır. Insan en bunalımlı zamanında onların yanına gider ve onlardan resmen kurtuluş dilenir, onlarsa kişiyi daha da derin bir umutsuzluğa iterler. Zaten onlar nasıl olur da karmaşık birini karmaşıklığından kurtarabilirler ki, diye düşündüm.
Sayfa 38
Bir dostumuz olduğunu sanıyoruz, ama zamanla dostumuz olmadığını görüyoruz. çünkü kesinlikle hiç kimsemiz yok, gerçek bu, dedi.
Sayfa 35
Babamızı bizi döllediği için, annemizi bizi doğurduğu için, kız kardeşimizi de sürekli olarak mutsuzluğumuzun tanığı olduğu için affetmeyiz. Var olmak umutsuzluğa düşmekten başka bir şey değildir ki, dedi. Uyandığımda iğrenerek düşünüyorum kendimi ve başıma geleceklerin hepsi tüylerimi diken diken ediyor. Yattığımda ölmekten, bir daha uyanmamaktan başka bir isteğim olmuyor, ama sonra gene uyanıyorum ve bu korkunç süreç yineleniyor, yineleniyor sonuçta elli yıl boyunca, dedi. Elli yıl boyunca ölmekten başka bir şey düşünmediğimizi düşünerek gene de yaşıyor olmamız ve bunu tamamen tutarsız olduğumuz için değiştiremememiz, dedi. Çünkü biz kendimiziz acınacak olan, alçağın ta kendisiyiz. Müzik yeteneği yok! diye bağırdı, var olma yeteneği yok! O kadar kendimizi beğenmişiz ki, müzik eğitimiyle olacak bu iş sanıyoruz, oysa yaşama yeteneğimiz bile yok, var olmayı bile beceremiyoruz, çünkü var olmuyoruz bile, var olunuyoruz!
Sayfa 34
Bir şeyden ötekine kaçar ve kendimizi mahvederiz, dedi. Hep uzaklaşır gideriz, tükenene kadar, dedi.
Sayfa 32
Anne baba, bizzat kendileri olan felaketi çocuklarında sürdürdüklerini çok iyi bilirler, çocuk yapmayı ve onları yaşam makinesinin içine atmayı haince sürdürürler...
Sayfa 32
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.