Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rümeysa

Güç kullanma ve kanun, adaletin yalnızca vasıtalarıdır. Adalet ise insanın kalbinde bulunur, aksi hâlde mevcut da olamaz.
Reklam
Bir Müslüman tek başına var olamaz. Hayatını bir Müslüman olarak yaşamak ve idame ettirmek istiyorsa bir çevre, cemiyet ve düzen yaratması gerekir. Yani dünyayı değiştirmek zorundadır, aksi hålde kendisi değişime tabi olacaktır.
Bunun kime, ne getirisi vardı?
Devrimler bazen bir milletin bilgeliğini, bazen de kendine ihanet ettiğini gösterir. Bu bağlamda, Japonya ve Türkiye örneği çağdaş tarihin klasik örneklerinden biridir. Geçen yüzyılın sonu ile bu yüzyılın başlarında bu iki ülke, birbirine benzer, mukayese edilebilir ülkeler gibi görünüyorlardı. İkisi de tarihte önemli bir yere sahip, kendilerine

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şapkanın şekli değişse bile kafalar aynı...
Örneğin askeri liderliğinin kültürel inkılapçılığından üsrün olduğu aşikar ve Türkiye'ye hizmetlerine ilişkin anlatıların gerçekçi bir zemine indirilmesi gereken Mustafa Kemal Atatürk'ün reformlarından biri de fes giymenin yasaklanmasıydı Fakat oldukça kısa sürede görüldü ki şapkanın şeklini değiştirmekle insanların kafalarındakini ve alışkanlıklarını değiştirmek mümkün değildir. Bu nedenle insanların gerçek pozisyonları bundan etkilenmemiş; dün fes, bugün şapka giyen Türklerin sorunları tamamıyla aynı kalmıştır.
Yani asıl mesele, içimizdeki Batılıların yabancılara özgü usuller benimsemeleri değil bunları nasıl kullanacaklarını bilmemeleridir. Daha iyi şekilde ifade etmek gerekirse, bunların problemleri, neyin iyi olduğunu sezebilecek kadar güçlü bir feraset geliştirememiş olmalarıdır. Böylece bir medeniyet projesinin kullanışlı ürünleri yerine zararlı ve bunaltıcı yan mamullerini aldılar. İçimizdeki Batılıların eve getirdiği muhteviyatı şüpheli malzemeler arasında genellikle çeşitli "inkılapçı" fikir ve programlar ile reformların yanı sıra "tüm sorunları çözecek" belirli "kurtarıcı doktrinler" bulunur. Öyle ki bu "reformlar", inanılması gerçekten güç sığ görüşlülük ve doğaçlama örnekleriyle doludur.
Reklam
İnkâr cephesi, Kur'ân'ı müminlerin elinden alamayacağını anlayınca yeni bir plan devreye sokuldu. Kur'ân kutsal bir kitap olarak Müslümanların elinde kalsın. Düğünlerde, merasimlerde, cenazelerde, kabirlerde okunsun... Ama kimse "Rabb'im bana ne diyor, benden ne istiyor?" diye sormasın... Sormayı günah saysın,
Bakara Suresi 44-45
Siz insanlara iyiliği öğütler de kendinizi unutur musunuz? Oysa kitabı okuyup duruyorsunuz, hiç aklınızı kullanmaz mısınız? Sabırla ve namazla yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu Allah'a saygıyla boyun eğenlerden başkasına elbette ağır gelecektir ..
Harf bir milletin şiârıdır.
Harf bir milletin şiârıdır. Harf değişirse millet hüviyetini, tarihini kaybeder. Türklerin bin senelik kütüphane-i irfânının Latin harflerinin kabulüyle mahv ve münkariz olacağı beyan ediliyordu. Güç öğrenmenin sebebinin metodda olduğuna inanıyorlardı. Sonra bu mâzi ile alâkayı kesmek oluyordu.
Cânânımız nâz etse nâzı fakat az etse...
Cânânımız nâz etse nâzı fakat az etse Cem' eylemiş olurduk şu barutu o nârı Hûbâna bak vefâ yok hiç dâimî safâ yok Berçîde-dâmen oldum verdim bugün kararı.n
Reklam
Yeldeğirmeni
Adamın biri hiç yeldeğirmeni görmemiş; bir gün yeldeğirmeni ile karşılaşmış. “Bu nedir?" deyince, "Yeldeğirmeni" demişler, "Suyu nereden geliyor?" demiş. "Bu yeldeğirmenidir, rüzgârla döner." demişler. Bunun üzerine "Anladım efendim, suyu nereden geliyor." diye tekrarlamış.
Yeldeğirmeni; suyu nereden geliyor
Haydar Bey "Bu ne?" dedi. "Gazel" dedim. "Bunun başlığı yok mu?" deyince, "Hayır gazelin başlığı olmaz" dedim. Bana cevaben "Şimdiye kadar hiç işitmedim; her şiirin bir başlığı vardır, buna bir başlık lazım" dedi Adamın biri hiç yeldeğirmeni görmemiş; bir gün yeldeğirmeni ile karşılaşmış. “Bu nedir?" deyince, "Yeldeğirmeni" demişler, "Suyu nereden geliyor?" demiş. "Bu yeldeğirmenidir, rüzgârla döner." demişler. Bunun üzerine "Anladım efendim, suyu nereden geliyor." diye tekrarlamış.
İkinci olmamaya bak!
Şayet hayatta muvaffakiyet ve şeref istiyorsan, ikinci olmamaya bak." Bu söz onun hayretini mûcip oldu; ikinci olmamak demek, birinci olmak değil miydi? Düşündüğü bu fikri sordu. Dedim ki "Birincilik istersen sana bir gurur gelir, başkalarını küçümsersin, bu bir ahlâkî zaaftır. Sonra gayen tamamlandığı için olduğun yerde kalırsın, başkaları yine seni geçer. Halbuki ikinci olmayacağım dersen, dâima birincilerin arasında bulunursun. Nerede birinci varsa ona yetişmeye çalışırsın, bu süretle daima ilerlersin."
Ablaya edilen iltifat nasıl naif...
Mahir İz beyefendinin ablasının ismi Bihîn.. ( iyi,âlâ) "Adı 'Bihîn ' ise de ,kendisi 'Bihterîn' dir. (En iyi, en âlâ)
Mithat Cemal Kuntay..
Hasan Ali Yücel, onun nadide yazmaları ve yeni aldığı Fransızca kitapları sayfa sayfa açıp beğendiği yerleri kendisine gösterirken mücevherlerini arkadaşlarına gösteren bir kadın gibi zevk ve gurur duyduğunu söyler.
126 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.