İslam Ansiklopedisinin 'Mühr-i Süleyman’ maddesinde bir rivâyet şöyle aktarılmıştır:
“Hz.
Süleyman’ın ateşe, suya, rüzgâra, kuşlara ve hayvanlara
hükmetmesini sağlayan yüzük şeklindeki tılsımlı bir mührün sahibi olduğu, cennette Hz. Âdem’e ait iken Cebrâil
tarafından Hz. Süleyman’a getirilmiş olan bu yüzüğün
üzerindeki altıgen motifte İsm-i Âzâmın remzedildiği,
Hz. Süleyman’ın ism-i azama hürmeten bu yüzüğü yalnızca
abdesthaneye giderken çıkarıp Âsaf adlı vezirine veya hanımı Âmine’ye teslim ettiği, mühür parmağında olmayınca hayvanlara hükmedemediği kaydedilmektedir.
Bir gün
abdesthaneye gittiğinde hilkat garibesi bir sahra cini (ifrit veya dev) Süleyman’ın kılığına girip hanımından mührü
almış, Hz. Süleyman mührü istediğinde sahtekârlıkla suçlanmış ve kendi kılığına giren devin emriyle saraydan
çıkarılmış, dev onun yerine sarayda hüküm sürmeye başlamıştır. Hz. Süleyman bir
sahil kasabasında balıkçıların yüklerini taşıyarak hayatını sürdürmüş,
aradan kırk yıl geçtikten sonra
dev bir daha başkalarının eline
geçmesin diye mührü denize atmış, ardından kendisine
karşı ayaklanan hayvanlar ve cinler tarafından parçalanarak öldürülmüştür. Aynı günlerde
yanında çalıştığı balıkçı Hz. Süleyman’a hizmetine karşılık para yerine bir balık vermiş, Hz. Süleyman akşam balığı pişirmek
için karnını yardığında kendi yüzüğünü görmüş ve onu parmağına takıp saraya gitmiş, orada eski hayatına kavuşarak peygamberlik dönemini tamamlamıştır.
Halk arasındaki, 'Mühür kimdeyse Süleyman odur' atasözü bu kıssaya dayanır.”