"Neşesizlik tıpkı miskinlik gibidir, çünkü o da bir tür miskinliktir. Üstümüze böyle miskinlik çöktüğünde onu yenecek gücü bulursak, işimizi hemen başarır, çalışmaktan gerçekten zevk alırız."
Sayfa 35 - KAPRA YAYINEVİ-1.BASIM- MAYIS 2019Kitabı okuyor
İyi bilin ki, iman ve onun gereği olan salih amelden soyutlanmış bir dünya hayatı, ancak gelip geçici bir oyun, gaflete düşüren bir eğlence, aldatıcı bir süs, birbirinize karşı övünme sebebi ve daha çok servet ve övünülecek nesiller çoğaltma yarışından ibarettir. Onun vaadettiği zevkler, tıpkı yağmurun yeşerttiği bitkilerin hâline benzer ki, onun sulayıp yetiştirdiği bitkiler çiftçilerin pek hoşuna gider fakat bu göz alıcı bitkiler ve rengârenk çiçekler zamanla kurumaya yüz tutar ve bir de bakarsın ki tamamen sararıp solmuş ve sonunda çerçöp hâline gelmişler. İşte dünyanın lüks ve ihtişâmı da böyle yok olup gidecektir. Âhirette ise, ya zâlimleri bekleyen çetin bir azap vardır, ya da müminler için Allah’ın bağışlaması ve hoşnutluğu. Demek ki, âhireti kazanmak için yaşanmayan bir dünya hayatı, sonu felâketle biten aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. /Hadid 20/
Reklam
Hüzünlü Bir Ayrılık
Ama bugün çok farklı bir tercihle baş başa kalmıştım. Onun daha da büyüyüp gelişmesi için ondan vazgeçmek. Bir zamanlar onu büyütmek için verdiğim sevgiyi şimdi onun daha güçlü, kuvvetli olması için vermem gerekiyordu: Ondan vazgeçmem. Bir çırpıda söylenen ama yudum yudum içilen bir cümle gibi bu: Vazgeçmek. Tıpkı acı gibi. Sevmek bazen de vazgeçmekti zaten. Ama vazgeçtiğin sevdiğin değil, kendindir aslında. Onun iyiliği için özlemlerini içinin en derinlerine gömüp orada beslemektir. Onu artık göremesen de görünmez yerlerinde sevgini büyütüp,Onun böyle daha iyi olduğunu düşünüp bundan mutlu olmandır.
Mehmet Deveci
Mehmet Deveci
~hüzünlü bir ayrılık
Ama insanın durum da tıpkı ağaç gibiydi. Ne kadar yükseğe ve ışığa yükselmek isterse, aşağıdakı kökleri de o kadar toprağa, aşağıya, karanlığa, derine, kötülüğe dalardı.
Sayfa 37 - Kapra YayıncılıkKitabı okuyor
"Büyüleyici bir portren olurdu." "Ne?" "Tıpkı böyle, yüzün yıldızları öperken... Sanırım bu gördüğüm en güzel şey."
Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
Reklam
Zorba dudaklarını büzdü, konuşmadı. Yalnız, dayak yemiş sadık bir köpek gibi hırladı. Ben konuştum: “Manastırlarla dolu, ilahların oturduğu dağlar var. Bu manastırlarda siyah cüppeli keşişler bulunur; bağdaş kurmuş görkemli durumda bir ay, iki ay, altı ay oturur ve yalnız bir şeyi düşünürler. Bir şeyi, duyuyor musun? İki değil, bir! Bizim gibi kadın ve linyit, kitap ve linyit düşünmezler Zorba, akıllarını yalnız bir şey üzerine toplar ve mucizeler yaratırlar. Mucizeler böyle olur. Bir lup koyup güneş ışınlarının yalnız bir nokta üzerinde toplandığını hiç gördün mü Zorba? Bu nokta, biraz sonra ateş alır; neden? Çünkü güneşin dağınık ışınları bir noktada toplanmıştır. İnsan aklı da tıpkı böyledir; aklını yalnız bir tek şeye verirsen mucizeler yaratırsın! Anlıyor musun Zorba?”
16. BölümKitabı okuyor
Biliyorum, beni istemiyorsunuz. Bu yüzden size kırılmıyorum. Çünkü yalnız beni değil, kimseleri istemiyorsunuz. Neden güceneyim. Ama ben sizinle birlikte olmayı istiyorum. Sizinle konuşmadan, tıpkı eski günlerimizde olduğu gibi, sizinle uzunca bir süre beraber olamadan yapamıyorum. Önceleri kendimi tuttum. Sonra dedim ki, ne yapalım, o alıştırdı beni birlikte oturmaya, birlikte konuşmaya. Şimdi de aynı şeyleri istemek hakkım. Sakın kızmayın, işte aynen böyle, hakkım dedim. Arada bir de hakkımı istemeye geleceğim. Üstelik konuşmanız da şart değil hani. Yanınızda oturmak da yetiyor bana.
Hayatımda karşılaştığım en tuhaf kızsın, yani...bazen gözleriniz öyle parlıyor ki böyle göz görmemiştim hiç tıpkı birer çiçek gibi.
Sayfa 178 - Görsel yayınlarKitabı okudu
269 syf.
5/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Aşk nerede tam olarak? İlk kitaptan dolayı beklentim çok yüksek değildi, çerezliktir diyordum tıpkı ilk kitap gibi ama bu kitap çerezlik bile değildi. Dante olabilecek en soğuk erkek karakterdi. Tamam, ölmüş eşine saygım sonsuz ve duyduğu aşk da son derece güzel ama Valentina'ya yazık değil mi? Adamın ağzından bir kez "Seni seviyorum" cümlesi duymadan kitap bitince açıkçası bolca küfür ettim. Ne okudum ki ben şimdi? Ve Valentina her şey yerli yerine oturmuş gibi mutlu mesut devam ediyor kitabın sonunda ama hiçbir şeyin romantizmle uzaktan yakından alakası olmadığının farkında olması gerekmez miydi? Elbette bazen kitaplarda sonuçsuz sonlar da olur ama yazar kitap boyunca mutlu sona hazırlıyor okuru. Heh diyorum, şimdi çözülecek Dante ama çözülüyor mu? Tabii ki hayır. Valentina'yı kullanmaktan başka hiçbir şey yapmıyor. Valentina da okuduğum en vasat karakterlerden. Böyle bir dünyanın içine doğan birisi nasıl bu kadar sığ olur anlayamadım. Kitabın tek güzel olayı Bibi'nin sonunda Tomasso'dan kurtulmasıydı. Sanırım Dante'nin yaptığı tek iyi şey, bu konuda Valentina'ya yardımcı olmasıydı. Sevmedim, sevemedim. Diğer kitapları okur muyum? Evet çünkü merak ettiğim karakterler var ama beklentimi daha da düşüreceğim kesin.
Görev
GörevCora Reilly · Nemesis Kitap · 202445 okunma
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.