Allah (c.c.) insana merhamet etti. İnsana imtihan kapılarından geçebilme irade ve aklını hediye etti. Yurdunu da ona göre imar etti. Ona düşmanını tanıttı, düşmanın düşmanlığının sebebini de bildirdi. Düşmanı dumansız ateşten yaratılan İblis idi. Önceki adıyla Azazil. Onu bize düşman kılan ise düşman olduğunun da sahibi olduğu nefis idi. Nefsi ona kibri telkin etti. Onca ilmi nefsinin zuhur ettirdiği kibrinde eriyip gitti. Kibrini, inadı izledi. Kibri ile mevcudiyetini büyük gördü. Kendi gözünden varlığı büyüdükçe büyüdü. Ve dedi: Ben ateşten o ise topraktan, ben ondan üstünüm. Oysa ki ateş varlığını, farklı iradelerin bir araya gelmesine borçlu. Yıldırımın düşmesi, iki taşın birbirine sürtmesi, iki kuvvetin bir kuvvet meydana getirmesi ile oluşuyor oluşu ateşin acziyetini gösterdi. Ki toprak ateşi söndürür. Secde etmiyor oluşu da iki kuvvetin onu sürüklemesi ile değil mi? İnat ve kibri... Büyüklüğün en büyük göstergesi; buna takva diyoruz, emre itaatte boynun inceliği. İblis meydan okudu... Meydan okuması da güçsüzlüğü, zayıflı değil mi ki? Üstünlüğünün ispatını, topraktan yaratılanların sapıttırmada gördü ve gösterdi bize ne kadar kör olduğunu. Nefsinin, aklının, kibrinin ve inadının gölgesinde yitip gitti. Oysa ki üstünlük ve büyüklüğün en büyük tezahürleri, kendi kabiliyetinin "iyilik" uğrunda neler yapabildiğini göstermesiyle mümkündü. O ise yanmayı ve yakıp yıkmayı tercih etti. Yakıp, yıkanlar hep zorbalar değil miydi? Öyle ki İblisin aldandığı bir başka şeyde "ateşten olan kendisinin ateşin kendisine zarar veremeyeceğini düşünmesiydi." Ne büyük aldanış.!!!
Bunlar son satırlar
Farzet ki bir rüzgardım
Esip geçtim hayatından
Ya da bir yağmur
Sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu
Kaybolup gittim
Orhan Veli
Muhammed Emin Toprak
İnanan cinlerin komutanıydı
Kâfir cinlere karşı çok savaştı
Meleklere hoca diye atandı
Azazil'di onun önceki adı
Melekler onun yanına geldiler
Birimiz lanetlenecek dediler
Levhimahfuzda okuduk dediler
Sanayi ve endüstriyi; yani yatırım-üretim-tüketim ile teknolojiyi, bu kısır döngüyü terkedin. Gıda-ilaç- silah-petrol vb. sayılmayacak kadar çok; hayatımızı içinden çıkılamayacak kadar karmaşık ve mânasız kılan, tüm dünyayı-insanlığı bir "sürü" gibi önüne katıp sürükleyen; insanı ve tabiatı insafsızca, hayasızca, küstahça ve çok bilmiş bir kibirle yoketmeye çalışan bu habis zincire, bu sapık ehl-i dünyanın tûl-i emeline isyan edin.
Güzel dünya, küçük ama temiz, sade, barış içinde ihtirastan arınmış, öte-dünya ile bitişik, Hududullah sınırını tanıyan, sadece Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanmak için çabalayan bir ümmete kavuşsun. Hedefimiz huzur ve mutluluk değil Hakk'ın rızasıdır. İlk işimiz anasır-ı erbaanın üç unsurunu; toprak-su ve havayı sanayinin tasallutundan kurtarmak olsun. "Arıtırsak temizlenir", "önce hüplet-sonra gümlet", "geri dönüşüm" vb. bütün bunlar ham hayaldir.
“Toprak gibi olmak gerektir insana. Onun gibi cihana yayılmış, onun gibi mümbit, onun gibi kıymetli lakin yine onun gibi ayaklar altında. Yeryüzünde tevazu ile yürümek gerekir.”