Defolmalar Hülasası
"Zihni torna makinesinden, işleyen insanlığın kaygı uyandırmayacak şekline evrilen bir fahişenin bizleri anlayamayacağı kesinleşmiştir. Kıvrılan hatlarıyla duygulara apansız tehdit çalan notalarımız, bir pervasızlık hamlesini ihtiva eder öyle ki, nefret ve öfke, dert ve sükûn, şatafat ve yaşam gayesi; tümü yalnızca bir ortak amaç için toplanır kalp, o ortak noktada kendi vücudunu tamamlar, insanı olgunlaştıran nokta budur! Fakat, berbatlıktan bir berbattır ki, ayağa takılanı elinden tutup kaldırmaya, sürünene gökyüzünü göstermeye, kendini ahmakça parçalamaya çalışana hayatın emelini anlatmak ve suistimal edilen, sürekli olarak es geçilen gerçekleri engelsizce konuşabilmek, dertlerin aşılması ve öngörülebilen medeniyet yolunda önem kateder... bunu layıkıyla, lakayt bir biçimden uzakta yapabilmek için yirmiden fazla yıl heba ettim, henüz bir sona varabilmiş değilim." D.p
Aynı Adam
Tozludur saçlarım, saçlarımdan devrilmiş sarayların dumanları savrulur yüzüm yanıktır yüreğime bir karanfil sokuludur ve partizanca darbelerin dünyaya ilen şavkı benim göğsüme göğsüme vurup durur. Ben dünyaya doğru yürümekle meşhurum bahar da sürgülenir içime katranlar da hem koşarak yarattığım sevgiler vardır hem körlenmiş sevgilerin acısıyla koştururum. Beni sular kocaman taşları parçalayarak hatırlıyor dağlarda ve beni hatırlatıyor çeltik tarlalarında aynı sular umutlu sakinlikleri lohusalıklarıyla. Ben dünyaya doğru yürümekle meşhurum kökten dallara yürüyen sular gibi yürürüm kömür ocaklarına, çapalanan tütüne yürürüm hüzün ve ağrılar çarelenir dağların esmer ve yaban telâşından kurtula diye torna tezgâhlarında demir. Yürürüm çünkü ölümdür yürünülmeyen yürürüm yürüyüşümdür yeryüzünün halleri kanla dolar pazuları tarladakinin hızar gürültüsü içinde türkülenir bir öteki gökleri göğsümden aşırtarak yürürüm yağlı kasketimin kıyısında nar çiçekleri. Aynı adam Ekim günlerinden beri gümbür gümbür gelirim teneke damların üstüne safi sinirden doğan güneş portakallar fırlatarak parlıyor benim adım larımla anladım neden yorgunluk gülümserlik getiriyor insana hayatın bana başat bana avrat oluşunu öğrendim işçiler bunu kurşunlanarak öğrendi on beşinde bir arkadaş inancını savunurken yargıca anladı bulana durula akmakta olan şeyi. Yürüyorum azarlanıyorum fışkıran başaklarla iki bomba gibi taşıyorum koltuğumdaki bir çift somunu hurdahaş bir sancıyla geçiyorum badem çiçekleri altından gözlerim nemli değil gözlerim namlu.
İsmet Özel
İsmet Özel
(1944)
Reklam
Geçenlerde yazdığım kısa hikaye... Umarım beğenirsiniz
SEVGİ EMEKTİR Benim adım ‘altın’. Dünyanın en değerli madenlerinden biriyim. Tarihin çeşitli dönemlerinde süs eşyası ve para olarak kullanılmak gibi birçok farklı alanlarda kullanıldım. İnsanlar beni daha çok aralarındaki sevgi bağının bir sembolü olarak gördüler ve beni değerli kıldılar. Kendi adıma üzülmeme sebebiyet veren şey ise üretilme
Seni Kovuyorum SOYTARI (Öykü)
Treatland'da o gün de her şey bir önceki gün gibiydi... Tek bir şey dışında. Soytarı sabaha kadar uyuyamamış yatağında bir o yana bir buyana dönüp durmuştu. Sabahın yaklaştığını haber veren horozların ötüşüne ilk kez bu kadar çok sinirlenmişti. Nedendir bilinmez çocukluğundan bu yana pek de haz etmezdi horozlardan ve horozları anımsatan
"Bizde öğrenmek aynı torna tezgahından çıkmak,demek."
Felsefe, düşüncenin torna tesviye atölyesidir.
Reklam
120 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.