Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

PEN QUEEN

PEN QUEEN
@tugcedelen
Bol bol okuyor... Yazıyor, çiziyor, editliyor, çokça hayal kuruyor... Kendi gökyüzünü süslemekten asla vazgeçmiyor.
9 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Ölüm
“Bununla övünmek isterdim prenses ancak sizi kurtaran aslında ölülerin Dokuz Boyutun Hükümdarı'na duyduğu minnetti.” “Ö-ölülerin...” Nancy kekeledi. “Beni parçalamaya çalıştığını söylemiştin. Şimdi de beni onlar mı kurtardı diyorsun?” “Bazı içgüdüler karşı koyulmazdır.”
Sayfa 99 - Memphis yayınları
Reklam
Güneş ve Ay
“Yoldaşın olacağım, aradaki mesafeyi kaldırmam gerek.” Adam Nancy’ye yaklaşıp onun altın sarısı saçlarından bir tutamı kavradı. “Ve aynısı senin de yapman gerek.” “Ne kadar mesela?” “Güneş ve ay kadar.”
Sayfa 126 - Rodas
Güneş Sarayı
“Güneş Sarayı’na tarihten bugüne yaşanmış en korkunç saldırı düzenlendi ve tarihin sayfalarını küle çeviren savaş gerçekleşti. İlk kez Güneş Sarayı düştü ve savaşta Kraliçe Krysanre vefat etti.” “Katili kimdi?” diye sordu Nancy, usulca. Kraliçe Krysanre’yi, tarihteki en güçlü kraliçeyi kim yok etti?
Sayfa 147 - Memphis Yayınları, Hükümdar Krysanre

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Taç Devri
“Bu yüzden kraliçe fedakârlık ederek tacı devredeceğini duyurdu. Üç evladı vardı: Henüz dokuz yaşında olan oğlu Pier ve ikiz kızları Agave Agatha ile Dirce Desdomana.” Nancy çenesini yukarı kaldırdı. “Ama tek bir taç vardı.”
Sayfa 136 - Memphis Yayınları
Işık
Lanthe başını eğip, devasa bir ağaç dalını andıran ve gittikçe genişliği azalan köprünün altını izledi. “Hiçbir şey göremiyorum.” “Çünkü ışığınız sizi kör ediyor.” Lanthe bu kez yukarı, Theodric’in âdemelmasının göründüğü keskin noktaya baktı. “Sen görüyor musun?” Theodric başını eğdi ve prensese tepeden baktı. “Işığınız beni de kör ediyor.”
Sayfa 303 - Memphis Yayınları
Reklam
Hükmetmek
“Yeryüzüne hükmetmek istiyorsan gökyüzünü ele geçirmelisin…”
Sayfa 10 - Memphis yayınları, Hükümdar Krysanre
Gök ve Gazap
Agave Agatha artık dokuz diyara hükmediyordu ve o anda, annesinin ölmüş olduğunu anladı. O dakikalarda hayat ağacını gözyaşlarıyla sularken onu öldüren kişinin kim olduğunu bilmediği için dokuz diyar şükretmeliydi. Aksi hâlde gök ve gazap alabora olurdu.
Sayfa 155 - Memphis Yayınları
Boyutlar
“Evrende çözülmesi gereken sonsuz sayıda gizem vardır ve onları çözmek, yaratılmışların bir kanunudur. İleriye gitmek için verilmiş güçleri hakkıyla kullanmak gerekir.” “Sonra?” diye sordu Nancy. “Ve bazen boyutlar arası düzen bozulur.”
Sayfa 134 - Memphis yayınları
Uyanış
Biri ışıkları sonuna dek açmış, diyarın aynaları parçalanmış… Bir kapı aralanmış. Ardından fışkıran habis tohumlarını ışığın elçileri bastırmış. Kimse bu ilk dokunuşun aşka ulaşacağını hesaba katmamış…
Sayfa 66 - Memphis yayınları
Düşman
Murat Alperen’in anlattıklarını tek tek düşünürken bakışları ile de adamı takip ediyordu. Melekler, şeytanlar ve tüm dünyayı etkileyecek bir vesvese… İşte karşı karşıya olduğu şeyler bunlardı lakin zihni, edindiği bilgileri arka raflara saklayarak gözleri önündeki sahnelere odaklanmasını emretti.
Sayfa 117 - Efsus
Reklam
Sandığın Gücü
• “Hadi canım!” diye atıldı Murat, “Yani sandık devir için zamanda atladığında, 500 yıl geriye dönebiliyor muydu?” Alperen başını salladı. “Sandık kendisini korumak için ister 500 yıl geriye, isterse 1000 yıl ileriye atlayabilir. Zamanda, mekânda, hatta boyutlar arasında yolculuk yapabiliyor. Kimi zaman dünyevi âlemden bile uzaklaştığını söylemişti Mübarek.”
Sayfa 267 - Efsus
Geçitler
• “Geçitler kolay açılan şeyler değil, her geçit açıldığı alanda bir iz bırakır; kırılmalar onu oraya sabitler. Yani kapansalar bile yok olmazlar, sadece geri açmanın bir yolunu bulmalıyız.” Murat, ayağına aldığı darbe ile eğilip karşısındaki adamın beline vurdu. Adam iki büklüm olunca da kılıcını savurup yere serdi. “Nasıl açılıyorlar?” “Her geçidin bir anahtarı olur ama daha önce hiç anahtar görmedim, yani nasıl bir şey olduklarını bilmiyorum.”
Sayfa 202 - Efsus
Kurban
• Ayvaz tılsımlı sözler mırıldanmaya başladı. Murat işaret vermek istedi, savaşçılara kalkıp saldırmalarını ve kendisini kurtarmalarını söylemek istedi lakin dili bir türlü çözülmedi. Ölmek istemeyen yanı kendini ruhun incirarını kurtarmaya çalıştı. Amma velakin bundan kaçamayacağını biliyordu da içten içe. Ölüm vaktinin sekmeyeceğini biliyordu. “İyi bir uğurda öleceğim,” diye düşündü. “Korkuyorum Rab’bim ama beni göğe çekmek istiyorsan dudaklarım yalnızca Kelime-i Şehadet ile açılır.” Derin bir nefes aldı, süratle çarpan kalbinin gözyaşı keselerini teklettiğini hissetti. Ayvaz, beklemeden ateş etti; kurşun Murat’ın göğsüne saplandığında Murat acıyla bağırıp geriye doğru yıkıldı. “Allah belanı…”
Sayfa 188 - Efsus
Sandık
• Alperen, en arkada oturan adamlara kısaca bakış attı. “Sandığı açmak için güvenli bir yere götürmüş olmalılar. Ne ile karşılaşacaklarını bilmiyorlar, bu yüzden bizi peşlerinde sürükleyecekler.” “Ne sandığı peki bu?” diye sordu Zülal. “Zamanın kilitlendiği sandık…” diye mırıldandı Elif. Alperen devam etti. “Geçmişi ve geleceği barındıran, Zamanın Sahibi’nin isteği ile yapılmış değerli bir sandık… O zamanın kilitlendiği sandık…” Lale ve Zülal birbirine baktı. “Açılıştan bahsediyorlar değil mi? Ya onu açarlarsa, ne olur?”
Sayfa 166 - Efsus
Açılma Anı
• “Başkan Anber Hanım onları görmek istiyor. Açılma anında onları şahit tutacağını söyledi.” Zülal’in çatılı kaşları hemen yanında duran Lale’ye çevrildi. “Açılma anı mı?” Lale bilmediğini belirtir bir şekilde başını iki salladı. “Neye şahitlik edeceğiz?” Alperen dişlerini gıcırdatıp mırıldandı. “Sandıktan bahsediyorlar. Onu götürmüşler…” Odanın merkezindeki devasa makineye ve makinenin ortasındaki dikdörtgen şekilli çukura baktı. Sandığı götürmüşlerdi, emanet adu eline geçmişti. “Bu asla gerçekleşmeyecek. Sandığı kimsenin açamayacağını biliyorsunuz. Boşa hayaller kurmaktan vazgeçin,” diyerek sesini yükseltti Alperen. “Kirlenmiş ellerinizle ona dokunma şansı yakaladığınız için şükretmelisiniz.”
Sayfa 164 - Efsus
Manevi Boyutlar
“Manevi bir boyut mu?” diye sordu Murat. “Fark etmedin mi? Dünya’dan diğer âlemlere geçiş yaparken zamandaki çatlaklar akışı durdurur.” Murat, bir saniyeden bile kısa süren anın diğer arkadaşları tarafından neden fark edilmediğini şimdi anlıyordu. Zaman gerçekten durmuştu çünkü o an kendi boyutlarında değillerdi. “Yani boyut mu atlamıştık? Yediler hangi bu boyutta değil mi?” “Onlar diledikleri boyutlara gidebiliyorlar, asri bezevenleri kuvvetli.” Murat anladığına dair birkaç mırıltı çıkarsa da, aslında bunun olağanüstü şeyler olduğunu düşünüyor ve içten içe hayretle söyleniyordu.
Sayfa 121 - Efsus
Reklam
İlk savaşçı
“Kapılar gizli kalsın, düşmanlar uzaklaşsın…” diye mırıldandı Alperen. Murat’ın bakışları ona doğru döndü. “Arapça biliyor musun?” diye sordu, Alperen onu başı ile onayladı. “Savaşçı olduktan sonra öğrendim. İlerde sende fark edersin ki, tarih ve tılsımlı sözler daima karşımıza çıkacak. Tabii dünyevi âlemde karşılığı olmayan tılsımlarda mevcut, onları okumam mümkün değil.” Murat anladığını belirten bir mırıltı çıkardığında merdivenlere doğru ilerlediler. “Ne zamandır savaşçısın?” “3 yıl olmak üzere… İlk zamanlar bende senin gibiydim.”
Sayfa 120 - Efsus
Gargat
• Kumral genç, kaşları üzerine dökülen saçlarını toparlayarak söze başladı. “Ayasofya’nın altında, yüzyıllardır gizemini koruyan gizli tünelleri kullanarak derinlerde saklı olan emanetleri çalmak isteyen bir tarikat var karşımızda. Gargat tarikatı… Şu anda Ayasofya’da, içeride ve dışarıda, caminin dört bir yanında çevreyi kolluyorlar. Aradıkları bu emanetler, sırlarında büyük güçleri barındıran kutsal hazinelerimizdir. Bu yüzdendir ki, Gargat tarikatı onları ele geçirmek için tüm güçlerini kullanacaktır lakin onlara engel olmamız gerekiyor.”
Sayfa 106 - Efsus
Çağrıya uy!
• “Murat kalk, görev vakti...” diye bir ses duydu. Duyduğu tok ses ile birlikte Murat’ın gözleri şaşkınlıkla açıldı. Doğru duyduğundan emin olmak için öylece bekledi. “Görevin çağrısını dikkate almadın savaşçı. Şimdi kalk ve görevinin başına geç.” Murat, başındaki yastığı bir hışımla çekip yatağında doğruldu. Karşısında İlker’i ya da herhangi bir arkadaşını görmeyi planlıyordu ancak karşısında; oldukça yaşlı, bembeyaz sakalları olan ve üzerindeki gümüşi zırhı ile tüm ihtişamını sunan bir adam vardı. Beyazlamış saç ve sakallarının aksine oldukça dinç görünüyordu. Başında sarığı ve belinde parıldayan uzun bir kılıcı vardı. Yeri süpüren kılıcının yanı sıra zırhının hemen ardından uzanan bembeyaz bir cübbesi vardı. Yaşlı adam, tıpkı Yediler’i gördüğü zamandaki gibi hissettirmişti Murat’a. Kendini oldukça güçsüz ve bir o kadar da şaşkın hissetti. “N-ne?” diye şaşkınlıkla mırıldandı Murat. “Sen kimsin amca? Burada ne işin var?”
Sayfa 99 - Efsus
Diriltilen
• Murat arkasına doğru yaslandı. “Yani bir şey bizi aşağıya çağırdı. Tesadüfi bir şey değildi…” “Hiçbir şey tesadüfi değildi,” dedi Lale, dudakları arasından zorlukla çıkan birkaç kelimeden anlaşılacağı üzere. “…Ve bize çağrı ile dirilen, Ahdin Kanı ile yenilenen bir savaşçı sembolü verildi.” “Dirilişin ve yeniliğin sembolü… Onlar… Neyi dirilttiler?” Zülal zorlukla yutkundu, sonra devam etti. “Biz mirası devraldık,” dedi. Murat anında ayağa kalktı ve başını geriye yatırdığı gibi saçlarına dağıtmaya başladı. “Yani mühürlendik, bir savaşçı olarak?” “Sence öyle değil mi?
Sayfa 64 - Efsus
İlk Boyut
Işıltısı buraya dek ulaşan mor taşlarla süslü mağara, nedensizce solmaya başlamıştı. Gittikçe ışığını kaybedip karanlığa karışan mağaranın saniyeler içinde tamamen yutulduğunu ve sanki hiç var olmamış gibi sessizliğe büründüğünü gören Murat zorlukla yutkundu. Şimdi çevresi tamamen kararmış ve bir adım ötesini göremez hale gelmişti. Ürperdi, “Sanırım gerçekten deliriyoruz,” diye mırıldandı ve bir kuvvetle yukarıya çıktı. Burası, onun mirası devraldığı ve Yediler’le tanıştığı kutsal bir mabetti. Şimdiden sonra ise savaşçıları kendinin karşılayacağından bihaberdi. Tıpkı Ahit Kanının getirilerinden bihaber olduğu gibi…
Sayfa 49 - Efsus
Ahit Kanı
“S-siz kimsiniz?” diye sordu titrek sesi ile. Yaşlı bilgelerden birisi sözü aldı, başını hafifçe eğip sıcak bir gülümseme ile karşıladı evladını. Onun cübbesinin kenarlarında altın sarısı işlemeler vardı. İşlemelerin arasında parıldayan hilal ve gül sembolleri dikkat çekiyordu. Gür sesi ise adeta alanda yankılandı. “Ben seninle aynı kanı taşıyan dedenim,” dedi adam. “…Ve sen evladım, adanmış soyumdan gelen ve torunum olarak mirasımı taşıyacak olan kişisin. Yediler’in görevini devralmak için hazırsın evladım.”
Sayfa 41 - Efsus
Reklam
Bir elmas misali parıldayan bembeyaz bir ay, karanlık gökyüzünde yükselmişti ve bakışlarının hemen üstünde ona eşlik ediyordu. Bir hilal, diye düşündü genç adam. Çağrının öncüsü bir hilaldi.
Sayfa 8 - Efsus