.... “Önce ekmek gelir, sonra ahlak” The Boy’s Word: Blood on the Asphalt, Sovyetler Birliği’nin çözülüş yıllarında, sokaklardaki çeteleşmeyi ve gençler arasında giderek artan ahlaki yozlaşmayı anlatan bir mini suç dizisi. Yeni özgür dünya, sayısız özgürlükle birlikte gençlere hırsızlık ve gasp gibi suçları işleme özgürlüğünü de
Sizi zerre ilgilendirmeyen bir şey paylaşmaya geldim. Bunu eskiden Twitterdan yapıyordum ama artık burada aktifim o yüzden burada yapacağım. Bu saatlerde ileti paylaşmamın tek nedeni gördüğüm kabus falan olabilir. Ama bu kez ilginçtir bir rüya. Rüya olduğu için elbette tutarsızlıkları ve atlamaları vardır. Üzerinde düşünmeden yazcam. Varsa da
Reklam
Ahlaksız Japon toplumundan doğan bir sosyal kötülük daha: “Yalnız Ölüm”
Kuzey Kore'nin Japonya aleyhtarlığına dair bir örnek: "Para için bir aileye ihtiyacınız yok" ve "Para için ebeveynlere ihtiyacınız var. Bu, Japon toplumunda derin kökleri olan "ahlakçı zihniyettir"; altın evrenselciliğe o kadar saplantılı hale gelmiştir ki, aile sevgisi ve şefkati bile soğumuştur. Sonuç olarak,
Aşk mı yoksa eksikliğini hissettiğimiz şeyleri tamamlama çabası mı?
Konuyu Zeki Demirkubuz'un Kader Filmi üzerinden ele alacak olursam tüm hayatını aşkı için feda eden Bekir'in yolculuğunu anlatıyor film. Başta sessiz ve içine kapanık olan Bekir filmin sonlarına doğru Uğur'a duyduğu aşkı uğruna öngörülen karakter gelişiminin tersine bir gelişim gösteriyor. Bu noktada Uğur karakterine değinecek olursam Bekir'in tam tersine cıvıl cıvı, yeri geldiğine dişlerini sıka sıka hakkını savunan bir kadın. Peki Bekir'in peşinden koştuğu Uğur mu yoksa Uğur'a biçtiği anlam mı? Aslında kimi zaman kendimizde eksik olan tamamlamaya çalıştığımız unsurlar, algımıza takılmaya pek bir eğlimli olur. Filmde başta sessiz ve özgüvensiz olan Bekir bir gün dükkana gelen Uğur'a kalbini kaptırıyor ve sadece resmine bakarak zaman geçiriyor, bir eylemde bulunmuyor. Bekir aslında burada adını"aşk" koyduğu bu duyguda kendisinde eksik olan parçanın arayışına giriyor olabilir mi? Sokrates bu durumu  Diotima‟nın sözleriyle şu şekilde açıklıyor: Diotima‟ya göre “aşk şeylerin aşkıdır”. Bu şeyler bir aşığın “kendisinde eksikliğini duyduğu şeylerdir”. Aşkın konusu, âşık kimsenin arzuladığı şeyler, onun sahip olmadığı ve yoksun olduğu şeylerdir. Diotima‟ya göre, aşkın bir yoksunluk olduğunu düşünen kimseler için “eros” bir Tanrı olamaz, çünkü “eros” yoksunluk içindedir, iyi ve güzel şeyler ister.
Günaydın... Hayırlı sabahlar...
Sabah çaylarınızı kahvelerinizi yudumluyorsanız hemen konuya girelim: Kelebek sana senin hayatını anlatıyor, hâlâ görmeyecek misin? Tırtıl kendi kozasını örüyor ve içinde yaşıyor. Burası onun kendi dünyası, etrafına bu kozayı kendi ördü. Siz de kendi bilinç potansiyelinizle, kendi karanlık kozanızı kendiniz ördünüz ve içindeki karanlıkta
Yaşam Türkce
Yaşam Ne söylendiyse sadece dinledik. Başka nasıl yapılmalı kesin bilemedik. Yaşamı görüb de böyle yapdık? İnsanlar konuştu gerçeğe çatdık? Yalnız konuşulur aynı mevzular. Bunu yaparsan olacak budur.
Reklam
199 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.