Yaşlı kadının dünyayı kavrayışında uçuk sayılabilecek bir yalınlık vardı. Ona göre “tenceren kaynarken, maymunun oynarken” hayatın tadını çıkaracaktın; başına bir dert gelirse de, eh diyecektin, ne yapalım, dünya böyle. Kafanı ona buna takıp da, o ne dedi bu ne dedi diye vıdı vıdı etmeyecektin. Tuna Nehri gibi akıp giderdi hayat; Tuna boyu türküleri de bu hüzünlü pervasızlığı, acıların üstünü kaplayan dayanma gücünü anlatırdı.
Sayfa 225 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
İnsanlar, "şu nehri aştıktan sonra on kilometre daha gidince varırsın," diyeceklerdir. Ama buna karşılık yol hiç bitmeyecektir, günler gitgide daha da kısalacak, yol arkadaşları seyrekleşecek, camlarda hareketsiz, donuk, kafalarını sallayan suratlar görünecektir.
Reklam
Her zamanki sorum geldi aklıma: Neden bazı insanlar başarılı olmayı bu kadar çok ister? Bu insanlar neden hayatlarını yaşamak, keyiflerin­ce eğlenmek yerine, hiç de ihtiyaçları olmadığı halde, başarılı olmak için çalışıp duruyorlar? Aklıma birden cevabın somon balıklarının beyninde olabi­leceği geldi! Vancouver'a her yıl farklı ülkelerden on binlerce insan somon gözlemek için gelir. Somon balıklarının akıntının ter­sine yüzerek, kayalara kafalarını çarparak, ayıların pençesinden sıyrılarak, avcıların elinden kurtularak nehrin kaynağına ulaş­maya çalışmalarını izlerler. Düşündüm, bu balıkların derdi nedir? Neden önlerindeki bu kadar engele, ters akıntıya rağmen nehrin kaynağına tırmanıyorlar? Cevap belki içlerindeki içgüdüsel bir kodu izlemeleridir. İşte, büyük yaşamak için doğmuş insanlar da, somon balıkları gibi içgüdülerinin götürdüğü yere gidiyorlar.İçlerindeki bir kodu izleyerek, ters akıntılara ve engellere rağ­men ait oldukları yere gidiyorlar.İnsan bu içgüdü olmadan da başarılı biri olabilir ama tarihi değişti­ ren büyük adamlar bu içgüdüyle doğanlardır. Genlerinde bu büyük­lük içgüdüsü bulunanlar zirvede yaşarlar ya da yaşamazlar. Bu içgüdü -ki bazıları buna 'cevher' der- bir insanda vardır ya da yoktur, maalesef öğretilemez.
Sayfa 145Kitabı okudu
Yaşlı kadının dünyayı kavrayışında uçuk sayılabilecek bir yalınlık vardı. Ona göre "tenceren kaynarken, maymunun oynarken" hayatın tadını çıkaracaktın, başına bir dert gelirse de eh diyecektin, ne yapalım, dünya böyle. Kafanı ona buna takıp da o ne dedi bu ne dedi diye vıdı vıdı etmeyecektin. Tuna Nehri gibi akıp giderdi hayat, Tuna boyu türküleri de bu hüzünlü pervasızlığı, acıların üstünü kaplayan dayanma gücünü anlatırdı.
Sayfa 161Kitabı okudu
"Bütün ülkeyi sulamak için bir, iki hatta üç nehir yeterli değildir. En ücra kulübeler, köyler bile, göl, pınar veya nehir gibi bir su kaynağına muhtaçtır. Milletin manevi susuzluğu da buna benzer. Her yerde milletin faydalanabileceği canlı kültür kaynakları bulunmalıdır."
Binlerce, ama binlerce yıldır yaşıyorum Bunu göklerden anlıyorum, kendimden anlıyorum biraz İnsan, insan, insandan; ne iyi ne de kötü Kolumu sallıyorum yürürken, kötüysem yüzümü buruşturuyorum Çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum Öldüklerimi sayıyorum, yeniden doğduklarımı Anlıyorum, ama yepyeni anlıyorum bıktığımı Evlerde, köşebaşlarında değişmek diyorlar buna Değişmek Biri mi öldü, biri mi sevindi, değişmek koyuyorlar adını Bana kızıyorlar sonra, ansızın bana Kimi ellerini sürüyor, kimi gözlerini kapıyor yaşadıklarıma Oysa ben düz insan, bazı insan, karanlık insan Ve geçilmiyor ki benim Duvarlar, evler, sokaklar gibi yapılmışlığımdan. Bilmezler, kızmıyorum, bunu onlardan anlıyorum biraz Erimek, bir olmak ve unutulmak içindeki onlardan Ya da bir başkaca şey: ben kendimi ayırıyorum O yapayalnız olmaktaki kendimi Böyleyken akıp gidiyorum bir nehir gerçeği gibi Sanki ben upuzun bir hikâye En okunmadık yerlerimle Yok artık sıkılıyorum...
Adam Yay.(pdf)
Reklam
1.000 öğeden 571 ile 580 arasındakiler gösteriliyor.