Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmet Tuncay Karpuzoğlu

Ahmet Tuncay Karpuzoğlu
@tuncaykarpuzoglu
Okumak beni kendimle başbaşa bırakıyor, sakin bir limanda rüzgarın serinliğini huzurla hissetmek gibi
1993
12 okur puanı
Eylül 2022 tarihinde katıldı
"Fakat nasıl inanmalı?.. Kendime inanmadıktan sonra... Bir gün içinde, birkaç saat içinde kendimin ne çirkef olduğumu öğrendikten ve yirmi altı seneden beri saklamaya muvaffak olduğum aşağılık ruhumu bir karış önümde gördükten sonra, kim olursa olsun, bir insana inanmak mümkün müdür? Benden bunu nasıl istersiniz... Fakat lazım...
Sayfa 195Kitabı okudu
Reklam
"Yapabileceğim tek şey sağduyumu korumak ve son ana kadar doğru olan neyse onu yapmak. Bu zamana kadar dünyaya dört elle sarılmaya çalıştım hem de hiçbir kıymeti olmayan şeyler uğruna. Bu büyük bir hataydı. Şimdi bir yıldır yüzleştiğim bu davadan hiçbir şey öğrenmediğimi mi göstereceğim? Son nefesimi bir aptal gibi mi vereceğim? Ben gittikten sonra, başlangıçta davayı sonlandırmak, şimdi ise yeniden başlatmak istediğimi söylemelerine izin mi vereceğim? Kimse böyle düşünsün istemiyorum. Yolculukta bana eşlik etmeleri için bu anlayışı kıt adamları göndermiş olmalarından ve söylenmesi gerekenin bana bırakılmasından ötürü minnettarım."
Sayfa 268Kitabı okudu
"Daha önce somut kanıtlarla bir yere varılamayacağını belirtmiş, sonra da bunun yalnızca açık mahkemede mümkün olduğunu söylemiştiniz. Şimdi ise masum bir adamın mahkemede herhangi bir yardıma ihtiyacı olmadığını iddia ediyorsunuz. Bu çelişkili bir durum oluşturuyor. Dahası, önce yargıçların etki altına alınabileceğini söylediniz ama şimdi gerçek beraat, ki siz böyle isimlendiriyorsunuz, şahsi bağlantılarla elde edilemez diyorsunuz. Bu da ikinci bir çelişki."
Sayfa 182 - Panama YayıncılıkKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İlk bakış, bir düş kırıklığıydı ve dahası acıyla yoğrulmuş yoğun bir öfkeye kapıldım: Bu kadar büyük bir tehlikeyi göze alarak ele geçirdiğim, bu kadar büyük bir beklentiyle sakladığım kitap bir satranç oyununa ait bir yüz elli ustanın şampiyonluk oyunundan oluşan bir toplamaydı. Kilit altında olmasaydım, o ilk öfkeyle kitabı açık bir pencereden fırlatırdım çünkü bu saçma sapan şeyle ne yapabilirdim ki? Delikanlıyken lisede ötekilerin çoğu gibi benim de sıkıntıdan zaman zaman bir satranç tahtasının yanına uğradığım olmuştu. Fakat bu kuramsal şey benim ne işime yarardı ki? İnsan bir rakip olmadan satranç oynayamaz ki hele taşlar ve tahta olmadan hiç oynayamaz.
Sayfa 47 - Çizge yayın ve basımKitabı okudu
Yusuf bunları tahlil edecek seviyede olmamakla beraber, "yerini bulamama"nın azabını bütün teferruatıyla duymakta idi. Bu his herhangi bir işsizliğin verdiği can sıkıntısı veya endişeye benzemiyor, insanı gözle görülür bir şekilde eziyor ve yavaş yavaş, hayatta lüzumsuz olduğu kanaatini uyandırıyordu. Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak... Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek... Nihayet bütün bunları sisli bir havadaki ağaçlar gibi belli belirsiz, karışık bir şekilde hissetmek... Bu, uzun zaman dayanılır şeylerden değildi.
Sayfa 147 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Anne, eskiden sana hiçbir şey söylemez, hiç sesimi çıkarmazdım. Anlıyordum ki, benim uğraştığım şeyler, benim mesleğim senin hoşuna gitmiyor. Senin narin kalbini incitmekten korkuyor, buna karşı hiçbir şey yapamıyor, ne yapacağımı da kestiremiyordum. Öyle sanıyordum ki, sen hiçbir vakit bizimle birleşemeyeceksin, hiçbir vakit bizim düşüncelerimizi benimsemeyeceksin, bütün yaşayışın nasıl sessizlik, katlanma içinde geçtiyse bundan sonra da yine öyle sessizlik içinde, kahır içinde geçecek. Ah bilsen bu hal bana ne kadar acı geliyordu.
Sayfa 141Kitabı okudu
Pencerenin kenarında oturan ve kurşunkalemle bir evrağa bir şeyler yazan genç bir adam, danışma memurlarından birine yapılan işe ne ad verildiğini sordu. "Mahkûmun temizliği," diye yanıtladı öteki. Bunun yarın gazetede yayınlanacağını anladım. Birdenbire yardımcılardan biri üstümden ceketimi çıkardı, öteki yardımcı da ellerimi tuttu, arkama götürdü, onun bileklerimi birbirine yaklaştırarak yavaş yavaş bir ip doladığını ve düğümlediğini hissettim. Aynı anda başka biri kravatımı çözüyordu. Geçmişimden bana kalan tek parça olan patiska gömleğim onun bir an duraksamasına yol açtı; sonra gömleğin yakasını kesmeye koyuldu. Bu korkunç önlem karşısında, boynuma dokunan çeliğin soğukluğunu duyumsayınca, dirseklerim ürperdi ve boğuk bir çığlık çıktı boğazımdan. Adamın eli titredi.
Sayfa 145 - Can Sanat YayınlarıKitabı okudu
"Eyi dinle, oğul" diye başlıyor: "Sana deyeceklerimi demişimdir. Dileklerimi demişimdir. Deden ulu Ede Balı'nın mektubunu dahi vermişimdir. Gerisi şeriat ve töre gereklerincedir. Amma, mâdem ki anan karıcık vasiyet zamanıdır sanır, hatırı hoş olsun. İşte sana vasiyetim: Anan dahi olsa, bir kimse sana Tanrı'nın buyurmadığı bir söz söylerse, sen onu kabul etme. Aslını bilmezsen Tanrı ilmini bilenlere sor. Bir de sana itaat edenleri hoş tut. Hakkı gözet. İtibarın bilginlere, zanaatkârlara olsun. Askerin hep önünde git. Bir de, sana hizmet eden ve yararlı olan Hıristiyanlara daima ihsân et, ki, senin ihsânların onun hâlinin tuzağıdır."
Sayfa 368Kitabı okudu
"Bakınız, kenevirden nasıl ip ve urgan örüyorlar, ince kenevir liflerini alıp ince ipler büküyorlar. Bunların birkaç tanesini beraber büküp kalın ip örüyorlar. Birkaç kalın ipi bükerek büyük gemilerin bağladığı urganları oluyor. Bizim işimiz de buna benzer. Aydınların dağınık olan gücünü hep bir araya toplayarak iki milyon nüfuslu ülkemiz için büyük bir güç oluşturmalıyız."
"Ben, benim din kardeşlerime, kan kardeşlerime vuranı vurayım derim ve izniniz isterim. Ve derim ki, bana bir kötü hal gelende, dileyen yardım elin uzatsın, dileyen uzatmasın; bana gelen kötülük birinize bulaşmasın. Amma ki, kararım karardır; birinize kötülük edeni kendime ve Kayı'ya kötülük etmiş sayacağımdır ve onca davranacağımdır. Ve, ben, Ertuğrul oğlu Osman, and içerim ki, iyiliğimi iyiliğiniz, kazancımı kazancınız ve iyiliğinizi iyiliğim, kazancınızı kazancım bileceğimdir. İzin isterim."
Sayfa 176Kitabı okudu
Reklam
"Ey oğul, Osmancık; şeyhim Ede Balı'nın sana diyecekleri var. Dinle. Eyi dinle. Beni dinlermiş gibi dinle. Deden Süleyman Şah'ı dinlermiş gibi dinle. Dedene söyleyenler söylermiş gibi dinle. Benim dedeni dinlediğim gibi dinle. Dedenin dedemi dinlediği gibi dinle"
Sayfa 129Kitabı okudu
Tanrı dostça bir tavırla konuşuyor, Beyaz Diş de hırlıyordu. Adamın sesi ile onun hırıltısı arasında bir uyum meydana geldi. Tanrı hiç durmadan tatlı bir sesle konuşmaya devam etti. O zamana dek hiç kimse Beyaz Diş'e böylesine tatlı bir biçimde seslenmemişti. Bu şefkatli, tatlı ses yavaş yavaş Beyaz Diş'in içine işliyor, yüreğinde sıcak duygular uyandırıyordu. İçinden kendisini uyaran içgüdüsüne karşı tanrısına güvenmeye başladı. Bu güvenlik duygusu, başından geçen onca kötü tecrübelere rağmen insanlara beslediği düşmanlık duygusunu bastırdı.
Sayfa 194 - Şûle yayınlarıKitabı okudu
‌Osmanlı memleketlerinde batıdan istifade suretiyle güçlenme ve ilerleme arzuları uyanalı, belli başlı üç siyâsî tutum tasarlanıp takip edildi (ébaucher) sanıyorum: Birincisi Osmanlı Hükümeti'ne tâbi muhtelif milletleri temsil etmek ve birleştirmekle bir "Osmanlı Milleti" vücuda getirmek; ikincisi Hilâfet hakkının Osmanlı devleti hükümdarında olmasından istifade ederek bütün İslâmları bu hükümet idâresinde siyâseten birleştirmek (Frenklerin 'Panislamisme' dedikleri), üçüncüsü ırk üzerine müstenid bir "Türk siyâsî milliyyeti" (Panturquisme) oluşturmak.
İstemi genel yapan oyların sayısından çok, onları birleştiren ortak yarardır. Çünkü bu sistemde herkes başkalarına kabul ettirdiği koşullara ister istemez kendisi de boğun eğer: Bu, çıkarla adaletin pek güzel bir uyuşmasıdır ve ortak görüşmelere hak duygusu katar.
Toplum üyelerinden her biri, bütün haklarıyla birlikte kendini baştan başa topluluğa bağlar; çünkü bir kez, her kişi kendini tümüyle topluma verdiğinden, durum herkes için birdir; durum herkes için bir olunca da bunu başkalarının zararına çevirmekte kimsenin bir çıkarı olamaz
Birbirlerine besledikleri duygulardan pek az konuştular. Böyle eski, denenmiş iki dost arasında süslü sözlerin ve şairce yeminlerin gereği galiba yoktu.
Sayfa 484 - Can klasikKitabı okudu
Reklam
Ama bu, yeni bir öykünün başlangıcıdır. Bir insanın yavaş yavaş yeniden dirilmesinin, yeni bir hayat bulmasının, bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsüdür.
Sayfa 590Kitabı okudu