Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
Tarihimize bakarken şu veya bu hanedanın tarafını tutarak kendimizi onun milletinden saymaya hakkımız yoktur. Buna hakkımız olmadığı gibi devletimizin kurulduğu toprakları da bugün yabancı ülke saymaya mezun değiliz. Türkiye, Rumeli'yi fethedip de, Allah göstermesin Anadolu'yu kaybetse Anadolu toprakları da bizim için yabancı mı olur? Milli durum yalnız bir ânın, bir zamanın durumu değildir. Çünkü millet de yalnız bir zamanda yaşayan insanlar değildir. Dün yaşamış olanlarla yarın yaşayacaklar da Türk milletini teşkil ediyor. Dünkülerin hakkımı feda edemeyiz. Bu devleti kuranların ve bize bugün burada yaşamak imkânını verenlerin mezarları ile dolu yerleri düşünüp sevmek hakkımız ve vazifemizdir. Kardeş kavgası her yerde olur.
Reklam
Mobbing Bank Diyor ki;
Yaşam Kalite Düzeyimiz Nasıl Artabilir? Yaşam kalite düzeyimizin artabilmesi için ilk önce ortadoğu ve batı sömürge zihniyetinden uzaklaşmamız gerekir. Yirmi yıldır dinci siyasi ideolojik bataklık ülkemizi böyle bir felakete batının ülkemiz üzerinde bir asır önce ki planlarına hazırlık amaçlı bir çabaya dönüşmesine yol açtı. Bir asırlık
Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak!
Gerçekte, içinde bulunduğumuz o tarihte, Osmanlı Devleti'nin temelli çökmüş, ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı toprakları tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele, bunu da paylaşımını sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığını, padişah, halife, hükümet, bunları hepsi anlamı kalmamış bir takım boş sözlerden ibaretti.
...En doğudan en batıya, dünyadaki bütün Türk ler tek umut olarak Türkiye’yi görürler. Eğer onlar kurtulacaksa, esaret sona erecekse, bu, Türkiye’nin sayesinde olacaktır. Bayrak burada düşmüş, burada yükselecektir yeniden. Türk’ün son umudu, son bağımsız Türk devleti...
Sayfa 11 - EpupKitabı okuyor
Reklam
Methiye yolunda şiir yazacak olsaydım bilir misiniz kimi metheder idim ve şu methiye için hiç bir mükâfat almaz idim: Anadolu Türklerini metheder idim ve yaza yaza koca bir divan cem’eder idim (toplardım); ama... şair değilim, elimden gelmiyor. Bu Türkler ki her biri bir arslandır, sabırları zaman gibi tükenmez bitmez, sadakatleri güneşin ziyası gibi leke kabul etmez ve ahlâkları elmas taşı gibi temiz ve sadedir. Bunları yılda bir methetmeyen şairin nidası (seslenmesi), ihlaslı nida olamaz! Yunan kalkıştı; gel Anadolu, Karadağ içeri daldı; aman Anadolu, Belgrat çevrildi; yetiş Anadolu, Arabistan bulandı; gel yatıştır Anadol[u], para lâzım; para topla getir Anadolu. Rumelinde yol yapılır; kefil ol sen Anadolu ve keza ve keza. Gel baba Anadolu, gel kahraman Anadolu denilir de mukabil[ind]e şairler yılda beş satır teşekkür yazmazlar; ayıp değil mi? Uzaktan mı böyle görünür bilmem. Bize göre Osmanlı devleti demek, Anadolu Türkleri demektir. Devlet hazinesine akça verirler, geri almazlar. Devletin kuvve-i askeriyesi (askerî gücü) bu Türklerdir. Beş yüz seneden beri bin bir belâya ve düşmana karşı durmuş gene bunlardır. Devlet-i Osmaniye'yi Arap ve Tatar devletlerinden kıdemli ve zorlu (daha eski ve güçlü) eden Anadolu Türkleridir ki her biri arslandır. Hem şu hâlde bir melektir. Kocaları, çocukları hizmet-i askeriyede bulundukları esnada ve harp ve şecaat (yiğitlik) meydanında talaşdıkta (döğüştüğünde), Türk kadınları saban, ekin, orman, mal bakmak ile meşgul olup hem yurtlarını idare ediyorlar hem öşürden, Vergiden hazine-i devleti taşlamıyorlar (devlet hazinesini vergisiz bırakmıyorlar) !
Her mutlak monarşi gibi Osmanlı Devleti'nin de iyi yönetilebilmesi,bir ölçüde,hükümdarın kişilik ve yeteneklerine bağlıydı.Oysa,15. yüzyıldan itibaren birbiri üstüne yığılan birçok olumsuz etken hükümdarlık kurumunu zaafa uğratmıştı.Tahta geçmek ya da tahtta kalmak için başvurulan saray entrikaları,işlenen cinayetler,kardeşlerini öldürme "hakkı"nın kurumsallaşması,geleceğin padişahlarının dış dünyadan kopuk yetişmeleri vb. En üst yönetim yerindeki istikrarsızlık da buna eklenmelidir.Örneğin,Kanuni Sultan Süleyman döneminden 18. yüzyıl sonuna kadar dört sultanın öldürülmüş,beşinin de tahttan indirilmiş olması,kişisel iktidarın fiili sınırlarını gösteren bir olgu olmanın yanısıra devletin üst katındaki sallantıların da kanıtıdır.Bunlardan tahtta kalabilenlerin asıl amacı, "feodal bir anlayışla toprakları elde tutmak uğruna" ülke bağımsızlığından ya da halkın ekonomik çıkarlarından ödünler vermek olacaktır.
656 syf.
·
Puan vermedi
Devlet Ana üzerine küçük bir yazı
Devlet Ana Türk edebiyatında ilk okuduğum kitaplardan sadece bir tanesiydi. O güne kadar boşluğunu hissedemediğimi anlamadığım kitap bir çırpıda bitiverdi. Konusu bakımından Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarını ve Orhan Gazi'nin gençliğini anlatan kitap dönemin sosyo kültürel yaşantısına da değinmekten geri durmuyor. Üslup bakımından sade ve anlaşılır bir dil kullanılan kitap akıcılığı ile de ön plana çıkmaktadır. Sayfa sayısı bakımından gözümüze korkutucu gelse de elimize aldığımızla kütüphanemize koyduğumuz neredeyse aynı zaman dilimine denk geliyor. Tarih tutkunlarının ve roman içinde tarihi olayların cereyan etmesini sevenlerin elinden bırakamayacağı bir kitap.
Devlet Ana
Devlet AnaKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20136,9bin okunma
İçimizdeki Yabancılar! / Kızıl Sultan!
Terörist Ermeniler, Osmanlı Devleti'ne karşı bir başarı beklemiyorlardı. Niyetleri sadece Avrupa devletlerinin dikkatini çekmek ve propagandalarının tesiri altına almaktı. Hem öldürüyor, hem de öldürüldüklerini yayıyor, caniler "mazlum" postuna bürünüp dünyayı aldatıyorlardı. Bu kesif faaliyetin sonucu olarak bazı Avrupalı aydınlarda şiddetli bir Abdülhamid düşmanlığı başladı. Meşhur Fransız tarihçisi Albert Vandal, Sultan Abdülhamid'e bu sebeple "Le Sultan Ruge," yani "Kızıl Sultan" lakabını taktı. İngiltere Başvekili ve Whigs Partisi Genel Başkanı Gladstone da "The Great Criminal," yani "Büyük Cani" tabirini kullandı. Onlar düşmandı. Onlar Ermeni yanlısıydı. Bu bakımdan Osmanlı padişahına "Kızıl Sultan" ya da "Büyük Cani" diyebilirlerdi. Ama bu sıfatları aynen alıp kullanan bazı Türk aydınlarını ve okul kitaplarımıza geçirenleri, bu toprağın çocukları olarak bağışlayabilir miyiz? Ermeni teröristlere karşı Türkleri, Avrupa ve Rusya'nın istekleri karşısında milli toprakları korudu diye bir Osmanlı padişahını suçlayabilir miyiz?
Sayfa 488 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Reklam
Hınçak Cemiyeti
Ermeniler İsviçre'de 1886 yılında "Hınçak" ("çan sesi" demektir) isimli gizli bir cemiyet kurmuşlardı. Rusya ve İngiltere gibi büyük devletler tarafından beslenen bu cemiyet, sonradan Rusya'nın da başına dert oldu. Ama o sıralar Rusya'nın emellerine hizmet ediyor, Osmanlı Ermenilerini kışkırtıyor, bazı terör hareketlerine sürüklüyordu. Çeteler teşkil etmişlerdi. Ermeni çeteleri Türk köylerine saldırıyor, masum halkı kılıçtan geçiriyor veya kurşuna diziyordu. Hatta Ermenileri bile öldürüp, suçu Türklerin üstüne atıyorlardı. Dünya çapında, şimdi olduğu gibi kesif bir propagandaya başlamışlardı. Avrupalı bazı aydınlar kandırılmıştı. Bazıları Müslümanlara ve özellikle Türklere besledikleri hıncı Ermenileri desteklemekle alma yoluna gitmişti. Osmanlı Devleti'nin haklı feryadını duymuyor, ama bir Ermeni'nin burnu kanasa kıyametleri kopartıyorlardı.
Sayfa 488 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Otlukbeli muharebesi
Fatih Sultan Mehmet, bir İslam ve Türk devleti hükümdarı olan Uzun Hasan Bey'in kendi aleyhine olarak Hristiyanlarla ittifak etmiş olmasından dolayı ziyadesiyle mütessir olmuş ve Otlukbeli zaferi münasebetiyle Horasan hükümdarı Hüseyin Baykara'ya gönderdiği Fetihnamesinde "Şimdi anlaşıldı ki Uzun Hasan Bey'in ahd ve peyman dilinde olup ef'alinde yokmuş; çünki diyar-ı İslam'a taarruz için gayr-ı müslimlerle mektuplaşıp anları tahrik etmiştir" sözleriyle buna işaret etmiştir.
Mobbing Bank Diyor ki;
Canlı Ölüler İbreti Tabletleri Bir müddet sonra ben artık yazmayacağım. Daha ne yazayım? Zalimler zulümlerini madde güçlerini ve negatif enerji gücünü kullanarak sizleri esir edip istediğini almaya kalkacak. Nihai hedefleri Türk Cumhuriyeti devletini yıktıktan sonra Türk ulusunu ithal vatandaş ile azınlığa düşürmek ve Filistin'de din kardeşi adı altında para veya kredi karşılığında (bedelini yine sizin ödeyeceğiniz) göç ile mülteci çoğaltmaya kalacaklar. Pazarlık ve kredi şartı bu. Ona göre bir çıkış kapısı arayan bu bilgilere ve devrime sarılacak. Yine hazır buluyorsunuz herşeyi Atatürk'ün yaptığı gibi. Yalnız hala içimizde siyasi ihanetten fayda uman okumuş okumamış bir cehalete hizmet eden kitle var. Cumhuriyet Halk Partisi'ni aldatarak bu yıkımı devleti kuran ve devrimi yapan siyasi partiyi de alet ederek yapmaya kalkacaklar. Anayasa referandumu gelebilir. Hilesi içinde getirecekler. Herkesin nerede yer alacağını herkes görecek. Korkaklar bir bir ortaya çıkacak. Tehditlere boyun eğenler kendini gizleme şansı olmayacak. Bugüne kadar hile yapanlar artık yapmam diyecek. Kim kimin tarafında karışacak. 'Birimlerinin güvendiği dağlara ilk kez kar yağacak!' Herkes birbirini satacak. Bütün sır bu cümlede. Bunu ileride açık edeceğim. Önder Karaçay
196 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
HakanTürk / M. Ali Ağca Kimdir?.. Kitaplarında, Hakan Türk bugüne kadar yaptığı görevlerin dışında, denilerek hangi görevlerde bulunduğu yazmamaktadır. Halen merkezi Amerika'da olan International American Assocation Başkanlığı ve The World Medical Assitance Assocation 2. Başkanı olarak görev yapmıştır. 1962 yılından beri yurtdışında yaşamakta olan Hakan Türk'ün 100'e yakın kitabı, yüzlerce haber, makale ve benzeri yazı dizisi vardır. M. Ali Ağca, yalnızca ülkemizde değil, dünya çapında meşhurdur. En son Papa II. Jean Paul'e suikast girişiminde bulundu ve yakalanarak 20 yıl İtalya'da, 7 yıldan fazlada Türkiye'de hapis yatarak, tahliye oldu. Malatya'da doğan, üniversite eğitimi için önce Ankara'ya, sonra İstanbul'a geçen Ağca, silah kaçakçılarının elinde, Abdi İpekçi'den sonra Papa suikastini gerçekleştirerek dikkatleri üzerine çekti. 1990 ve 2000'li yıllarda hep gündemde kaldı, erken tahliye edildiği iddiasıyla medyanın başlattığı kampanya sonunda tekrar cezaevine gönderildi, daha sonra tahliye olabildi. M. Ali Ağca, MHP ve Türk Devleti aleyhine hep kullanıldı, uzun zamandır sesi çıkmıyor. Kitap, M. Ali Ağca'yı övmek veya yermek amacıyla değil de gerçek kimliğini ortaya koymak için yazılmıştır. Özellikle medyanın ikiyüzlülüğünü de çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. #Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
Mehmet Ali Ağca Kimdir?
Mehmet Ali Ağca Kimdir?Hakan Türk · Akademi TV Programcılık · 200628 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.