Türkiye Ermenistanı diye bir şey yok; bu konu Lozan'da defnedilmiştir. Daha fazlasını söyleyebilirim: Türkiye Ermenistanı'nda artık Ermeni yok ve bir gün olabilecekleri de ihtimal dışıdır. Türkler kapıları iyice kapatmışlar ve tekrar açmaları için onları zorlayabilecek bir güç de görünmemektedir.
Sayfa 74 - 31. BasımKitabı okuyor
Yakındoğu'nun tamamı için Tanrıça'nın baş mabedi şimdiki Türkiye'de bulunan Efes'teydi, orada Artemis adını ve formunu taşıyordu. Ve orada, o şehirde, Miladın 431. yılındaydı ki, Meryemin Theotokos (Tanrının Annesi) olduğu ilan edildi. Zamanın ilk tiktakından beri Tanrıça'nın taşıdığı kimliktir bu.
Reklam
Kendi buluşu olan gizli bir dernek kurdu: ''Đngiliz Muhipleri Cemiyeti'' ve aklınca iyi olduğunu sandığı fikrini yaymaya başladı. Bununla beraber onu himaye eden büyüklerinin yapmış oldukları hataları da biliyordu. Bunları, alay ederek birer birer saymıştır. Eski Türkiye'nin bu son adamı tamamıyla ingilizler gibi düşünüyordu. Aklınca İngiltere'yi tutmak ''Ehvenişer - kötünün en zararsızı-'' idi. Bu kendi sözüdür DAMAT ferit
1914 Ağustos'unda, İstanbul'un bütün Müslüman halkı, İngiltere'ye ısmarlanmış iki zırhlının teslim edilmesini büyük bir sabırsızlıkla beklemekteydi. Daha önce, açılan bir kampanyadan toplanan para ile bunların bedeli ödenmişti. En fakirler bile buna katılmış, son meteliklerine kadar vermişlerdi. Bu arada Birinci Dünya Savaşı patladı. Türkiye henüz hiçbir tarafı tutmamıştı. Buna rağmen ingiltere, bu kadar sabırsızlıkla beklenen gemileri vermekten vazgeçti, Türk halkının hayal kırıklığı müthiş oldu. Zaten Balkan savaşlarını donanmasının yetersizliğinden dolayı kaybetmemiş miydi?
Osmanlı hükümetinin İtilaf Devletleri'nden toprak taleplerini esas itibarıyla Balkan Harpleri neticesinde ortaya çıkıp da, uluslararası yasallığa kavuşmamış işgal hallerinin sona erdirilmesine inhisar ettirmiş olması, İtilaf Bloku'yla savaşmaktan kaçınmak için ne derece istekli olunduğuna önemli bir karine teşkil eder. Bu talepler nereden bakılırsa bakılsın, özellikle de diğer tüm Balkan devletlerinin ilave toprak kazanımı peşine düşmüş olduğu bir sırada ancak son derece makul görülebilir. Batı Trakya, Türkiye'nin Avrupa'dan “atılma” sürecinde son direnç hattı ve İstanbul'un savunulması açısından stratejik bir gereklilik olarak görülüyordu. Sakız, Limni ve Midilli ise Londra Konferansı sırasında Alman Dışişleri Genel Sekreteri Zimmerman'ın Berlin'deki Yunan Elçisi Theotokos'a hatırlattığı gibi, Batı Anadolu'daki Rumlar arasında karışıklıklar yaratmak için Atina'nın eline geçen çok özel bir silah mertebesindeydi.
Sayfa 424
Sonraki günlerde daha başka olaylar meydana geldi. İngilizler toplantı halindeki Parlâmentoda, belli başlı milliyetçi mebusları tutukladılar. Mengene daha çok sıkılıyor ve baskı arttırılıyordu. Türk mebusların bir bölümü Istanbul'da cezaevine kondu, bir bölümü de Malta adasına sürgün edildi; yolunu bulanlar da Anadolu'ya kaçtılar. Artık Türkiye'nin kalbi vilâyetlerde atmaya başladı. Ama, bunların Avrupa ile temasları da iyice kesildi.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.