Altay Cengizer

10.0/10
11 People
28
Reads
5
Likes
1,316
Views

About

Ahmet Altay Cengizer (d. 22 Ekim 1954, İstanbul) Türk büyükelçi. TED Ankara Koleji ve Boğaziçi Üniversitesi mezunudur. Uluslararası Tarih alanında London School of Economics'ten yüksek lisans derecesine, Columbia Üniversitesi'nden Önleyici Diplomasi ve Kriz Yönetimi alanında diplomaya sahiptir. 2007-2009 yıllarında Harvard Üniversitesi Weatherhead Center for International Affairs üyeliğinde bulunmuş, Birinci Dünya Savaşı ve öncesi dönemde uluslararası siyasi ortam ile diplomasi tarihi üzerine çalışmalarını sürdürmüştür. Dışişleri Bakanlığı'ndaki kariyerine 1979 yılında başlamıştır. Çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1994 yılında Cumhurbaşkanlığı Dışişleri Başdanışman Yardımcısı olarak görev yapmıştır. 1996-1998 yıllarında ise Şikago Başkonsolosu olarak görev yapmış, 2000-2005 yılları arasında Türkiye'nin BM nezdinde Daimi Temsilci Yardımcılığı görevinde bulunmuş, 2005-2006 yıllarında Duşanbe Büyükelçiliği görevini yürütmüş, 2006 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri unvanıyla Abdullah Gül'ün özel danışman olmuştur. 2007 yılında Siyaset Planlama Genel Müdürü olarak atanmış, 2009-2013 yıllarında Türkiye'nin Dublin Büyükelçisi olarak görevlendirilmiştir. 2013 yılında Yurtdışı Tanıtım ve Kültürel İlişkiler Genel Müdürü olarak görev yapmış, 2014'te tekrar Siyaset Planlama Genel Müdürü olarak atanmıştır. 1 Kasım 2016 tarihi itibarıyla UNESCO Daimi Temsilcisidir.
Full name:
Ahmet Altay Cengizer
Title:
Türk büyükelçi
Birth:
İstanbul, 22 October 1954

Readers

5 readers liked.
28 readers read.
3 readers are reading.
70 readers will read.
2 readers left half.
Reklam

Quotes

See All
Müttefikler, ekim ayında dahi niyetlerinin barışçı olduğu iddiasını salt bu kamuflaj saikiyle iddia etmekteydiler. Bu söyleme göre, Osmanlı idaresi altında olmaya devam eden Hıristiyan ahali dayanılmaz baskı ve sıkıntı altında olduğundan, Büyük Güçler duruma müdahale etmeli ve Berlin Antlaşması'nın 23. maddesinin uygulanmasını, yani Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkan vilayetlerine tarafsız Avrupa devletlerinden Hıristiyan valilerin atanmasını ve bu vilayetlerde uluslararası bir polis gücünün görevlendirilmesini talep etmeliydiler. Bunlar sağlanabilecek ise savaşın engellenebileceği iddia ediliyordu ki, bu iddiaya Ruslar dahi inanmamaktaydı.
Sayfa 179
Yunanistan da Sırbistan ve Bulgaristan gibi Trablusgarp Harbi'ni Osmanlı İmparatorluğu'nun sonunun iyice yaklaştığının habercisi olarak görmüştü. Venizelos, Yunanistan'ın Osmanlı toprakları üzerinde kendisine biçtiği emellere ancak Bulgaristan'la ittifak halinde hareket etmesi halinde kavuşabileceğini görüyor, Bulgaristan'la yakınlaşma yolları arıyordu. Venizelos'un siyasi rakipleri ise diğer Balkan devletleriyle işbirliğine gitmek yerine, bunların Osmanlılara karşı savaş açmalarını bekleyip bundan sonra müsait anda ortada kalan parçaları toplamaya başlamanın daha akıllıca olacağını ileri sürmekteydiler. Bu da tam manasıyla çarıklı erkânı harp mantığıydı. Venizelos, realpolitik esasları yakalamaya çok daha yatkın, ortaya çıkmak üzere olan bir dinamiğin sonuçlarından yararlanabilmek için dinamiğin içinde yer almak gerektiğini çok daha iyi kavramış bir siyasetçiydi. Yunanistan'ın tek başına hareket etmesi halinde ancak Girit'i elde edebileceğini, Sırbistan ve Bulgaristan'ı Osmanlılarla mücadelede kendi başlarına bıraktığı anda kuzey ve kuzeybatıda eline hiçbir şey geçiremeyeceğini anlamıştı.
Sayfa 168
Reklam
Bir ülkenin ve halkın en büyük talihsizliği de diplomasisi eriyip gittiği zaman ortaya çıkar.
Kuşkusuz gerek II. Abdülhamid gerek İkinci Meşrutiyet dönemlerinde belirleyici etmen, Osmanlıların düveli muazzama karşısındaki temel dezavantajlarından kaynaklanan çaresizlik ve güçsüzlük olmuş; her iki dönemde de esas itibarıyla İngiltere'nin izlediği Osmanlı siyasetine karşı durulmak ve Çarlık'a karşı da korunaklı kılınmak gerekmiştir. Bu da ister istemez Almanya'ya daha fazla yaklaşmak, Almanya'nın desteğini aramak anlamına gelmiştir. Dış siyaset bağlamında iki devir arasındaki bu esaslı benzerlik, bu istikamet yakınlığı iyi saptanmak durumundadır. Jön Türkler'in, Abdülhamid'den daha fazla Almanya'yla bir arada olmak istedikleri söylenemez.
Sayfa 56
Ne için, hangi amaç uğrunda can verildiği, neyin ardından yaşamdan vazgeçildiği, kimliği en keskin ve kalıcı biçimde belirler.

Updates

See All

Comments and Reviews

See All
Reklam
775 syf.
10/10 puan verdi
Osmanlının son savaşı hakkında genel bir perspektif sunan, çok yönlü anlatısıyla diplomatik ilişkilerin en derin dokusuna temas eden, siyasi konjükture dair yorumlarıyla birçok konunun arka planını aydınlatan mükemmel bir eser.
Adil Hafızanın Işığında Osmanlı'nın Son Savaşı
Adil Hafızanın Işığında Osmanlı'nın Son SavaşıAltay Cengizer · Ötüken Neşriyat · 201727 okunma
775 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 34 days
1.Dünya Savaşı başladığında yönetimde olan İttihat ve Terakki mensupları savaşa körü körüne bir Türkçülük ve Turancılık davasıyla mı girmişlerdi? İddia edildiği gibi gerçekten savaşta tarafsız kalabilir miydik? 1.Dünya Savaşı'nda büyük bir travma yaşayan Ermeniler işlerin bu raddeye gelmesini engelleyebilirler miydi ya da yaşanan bu durumu İtttihat Terakki önceden planlayarak bile isteye bir katliama mı girişti? İtilaf devletleri gemileri Çanakkale önlerine geldiğinde dahi devleti yönetenler Ermeni patriğiyle ve Ermeni ileri gelenleriyle görüşerek Ermeni isyanlarının ve tedhiş hareketlerinin durmasını istedi mi? Cepheye asker sevketmekten ya da cephede ki komutanlarla telgrafla haberleşmek olanağından uzak bir yönetim nasıl planlı bir "soykırım'a " imza atabilir. En önemlisi de iktidara sahip olan İttihat ve Terakki Cemiyeti son ana kadar unsurların birliğini savunan Osmanlıcı fikriyatına mensupken nasıl ırkçılıkla ya da Turancılık hayaliyle suçlanabilir? Unesco daimi elçimiz Altay Cengizer tarafından kaleme alınan kitapta dönemin büyükelçileri ve yabancı devlet adamlarının yazışmaları, telgrafları ve konuşmaları değerlendirilerek " Adil bir Hafızayla" bir sorulara cevap ararken; zor dönemde, zor bir karar vermek zorunda olan ve verdikleri kararın sonuna kadar arkasında durup bedelini de canıyla ödeyen, koskoca bir imparatorluğun enkazıyla başbaşa kalmış inanmış bir avuç insanın hakkını teslim etmeye çabalıyor.
Adil Hafızanın Işığında Osmanlı'nın Son Savaşı
Adil Hafızanın Işığında Osmanlı'nın Son SavaşıAltay Cengizer · Ötüken Neşriyat · 201727 okunma
10/10 puan verdi
Adil Hafızanın Işığında Osmanlının son savaşı / Sayfa : 22
Savaşa katılma kararında Enver Paşa ve onun sözde Alman yanlılığının, ordu içindeki geleneksel Alman etkisinin belirleyici addedilip Türkiyenin adeta Almanya'ya doğru kurulu bir düzenek içinde bu noktaya vardığının iddia edilmesi, gerçeği yansıtmamaktadır. Bu anlatı, İtilaf Devletlerinin Osmanlı coğrafyasını savaşın dışında tutmak için kayda değer hiçbir gayret içine girmemiş olmasının asli sebeplerini gözlerden saklamakta; İngiltere'nin özellikle 1908'den sonra şiddetlenmiş aktif husumet politikasının hangi noktada sonlandığının üstünü örtmektedir.
Adil Hafızanın Işığında Osmanlı'nın Son Savaşı
Adil Hafızanın Işığında Osmanlı'nın Son SavaşıAltay Cengizer · Ötüken Neşriyat · 201727 okunma