Tokat'ta Ortaokul: İlk Gazetem Yaltırık'ı Çıkartıyorum Tokat'ta en büyük kazancım Yekta [Güngör Özden] olmuştur. Yekta ile Tokat'ta tanıştık. En eski arkadaşım Türkiye'de halen Yekta'dır benim. Yekta da Tokat Lisesi'nde. Ben ortaokul 3'deyken o Lise 1'deydi, leylîydi [yatılı]. Oradan ahbap
Amerikan hayat tarzının geniş kitlelerce benimsenmesinde en önemli araç, bir boş zaman izlencesi olarak diğerleriyle kıyas­ lanamayacak kadar etkili bir biçimde geniş bir kitleye seslenen Hollywood sineması oldu. Kendisinden önce sinema piyasasına hakim olan Mısır sinemasını saf dışı bırakan Hollywood, insan­ların az sayıdaki eğlencesinden birinin sinemaya gitmek olduğu bir dönemde, Türkiye' deki tüm sinema salonlarını işgal etti. Bir yandan da basın Hollywood ünlülerinin haberleriyle dolup taş­maktaydı.
Reklam
Türk sineması Kürtlüğün üretildiği ve Türkiye'nin batısına sunulduğu bir tür fabrikadır. Türklüğün toplum­sal bilinçdışının fantazmatik fabrikası olarak Türk sinemasının Kürt­lük kurguları aynı zamanda Türklüğün kendini nasıl gördüğünü de gösteriyor. "Doğu" hammaddesine ilgisini her daim sürdürmüş olan bu fabrikada üretilen Kürtlük her türlü anormalliğin cisimleşmiş be­denidir. Buna karşın Türkiye'nin batısı ve Türklük, normalliğin ve normatif olanın saydam, yüce temsilcisidir. Bu hayal, arzu ve fantazi fabrikasında Kürtler, Türklük açısından kılıktan kılığa sokulabilecek bir haz nesnesidir.
kürt sinemasının kürt illerinde görünürlüğü yılmaz güney'in duvarlara asılmış afişleriyle başlıyor. ve ilk keşfimden bugüne aklımda kalan soru: kendine ait devleti olmayan bir halkın nasıl olur da ulusal sineması olabilirdi? filmler farklı ülkelerde çekilmişti Iran, Irak, Türkiye, Suriye ve diyasporada. bunların hangilerinin kürt mi olup olmadığı konusunda sınıflandırma yapmak hiç de kolay değil, nitekim filmlerin çekildiği bazı bölgeler kürtlerin yoğunlukta olduğu bölgeler bile değil. öte yandan, kürt dili bu sinemayı sınıflandırmak için yeterli bir faktör değil; filme 'ey sahipliği yapılan ülkelerdeki yasaklar sebebiyle bu filmlerin çoğunluğu kürtçe dilinde de çekilmemiş. öyleyse, hangi sinemayı kürt sineması olarak adlandırabiliriz,,
Sayfa 344 - agoraKitabı okudu
yılmaz güney'den sonra uzun bir süre ekranlara 'kürt' olarak yansıma şansı bulamayan kürtler, özellikle iranlı kürt yönetmen bahman ghobadi'nin filmleri (sarhoş atlar zamanı, ırak'ta terk edilmiş ve kaplumbağalar da uçar) sayesinde uluslararası alanda film eleştirmenleri ve izleyicilerinin dikkatlerini çekmeyi başardılar. ayrıca türkiye'den yeşim ustaoğlu, kazım öz ve handan ipekçi ile fransa'dan hiner saleem'in yaptığı filmlerin uluslararası alanda ödüller toplaması olumlu bir gelişmeydi.
Sayfa 13 - agoraKitabı okudu
Atatürk, Bursa Şark Sineması.
Değiştirilmesi gerektiğine inandığı 'genel cehalet' durumuna açık sözlülükle değindi. Ülke inzivaya çeklmiş gibi yaşayamazdı, uygar dünyanın gelişme göste­ren bir üyesi olmak zorundaydı. Bunu başarmanın tek yolu da bilimsel konularda bilgi sahibi olmaktı. "İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ferdi milletin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur." Yaptığı konuşma, beklenen kültür devrimi konusunda da din­leyicileri uyarıyordu. "Kezalik hayatı içtimaiye akıl ve mantıktan ari, bifaide ve muzir bir takım akideler ve an'anelerle meşbu olursa mefluç olur," diye açıkladı Mustafa Kemal. [Eğer sosyal yaşam; mantık dışı, yararsız ve zararlı doktrinler ve gelenekler katılırsa, felç olur.]
Sayfa 429 - Remzi Kitabevi.
Reklam
Kendisini terk eden sevgilisinin peşinden Paris'ten İstanbul'a gelerek, kötü yola düşmekten Dehri Efendi adlı bir zenginin konağına mürebbiye olarak sokulmakla kurtulan Matmazel Anjel'in evdeki erkeklerin tümünü baştan çıkarmaya kalkışması ve sonunda uygunsuz girişimini ağzına yüzüne bulaştırıp bütün foyalarının meydana çıkmasını anlatan filmin, bu durumuyla, âdeta işgal kuvvetlerine karşı gizli bir protesto havası taşımasından, Anadolu'da gösterilmesi, bu kuvvetlerin sansürü ile yasaklandı. Böylece "Mürebbiye", Türkiye'de ilk sansüre uğrayan film oldu.
Türkiye'de bir Türk'ün çektiği ilk film de bir belge filmidir. 1914'te Osmanlı İmparatorluğu'nun İtilaf Devletleri'ne karşı İttifak Devletleri safında savaşa katılmasıyla, yapılan ilk işlerden biri Yeşilköy'de (eski adıyla Aya Stefanos) dikili bir anıtın bombalanması oldu. Bu anıt 1877'de sonuçlanan Türk-Rus Savaşı'nı izleyerek aynı yerde kötü şartlarla imzalanan bir anlaşmanın anısını sembolize ediyordu. Olayın önemli yönü, bu anıtın yıkılışının Türk sinemasının başlangıcına yol açmasından geliyordu. İlk olarak bir Türk sinemacısı, bu olaydan dolayı kamerasını çalıştırarak ilk Türk filmini meydana getirmişti.
Amerikan kapitalizmi, üniversiteleri, eğitimi, sineması, gazeteleri, radyo ve televizyonu ile ortalama Amerikan yurttaşını "Kuş beyinli" yapmıştır. Gerçekten ABD'de yaşadığımda da görmüştüm; ortalama Amerikan yurttaşının beyni, hiç bir zaman bir kuşun beyninden daha büyük olmuyor. Kuş beyinlileri yönetmek, insan beyinlileri yönetmekten daha kolay oluyor.
109 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.