Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
20. yüzyıl masasında Türklere yer yoktu ve sahip oldukları yerlerde birer birer ellerinden alınmaya başlamıştı. Mülteci durumuna düşen Türkler, Ege'den, Balkanlar'dan, Kafkasya'dan ve Ortadoğu'dan Anadolu'ya doğru akmaya başlamış; felaketli günler gelip çatmıştı.
Sayfa 3
XVI-XVIII. yüzyıllarda Avrupa'daki Türk imajı somut bir şekil alır ve bu konuda zengin bir literatür oluşur. Ortaçağ'da "Sarasin"; Endülüs'te "Moor" kelimeleriyle ifade edilen müslümanlar, XVI. yüzyıldan sonra giderek "Türk" tipiyle özdeşleştirilir. Türkler'in yani Osmanlı'ların Balkanlar'ın içlerine ve Güneydoğu Avrupa'nın sınırlarına kadar ilerlemesi, kıyametin bir işareti olarak görülür. Edebiyattan resme, siyasi metinlerden halk şarkılarına kadar çok geniş bir kültür yelpazesinde Türk imajı köklü bir yer edinir. XV. yüzyılda Cusalı Nicholas'ın çağdaşı olan Dionysius "Ey Rabbim! Türkler Roma'yı ele geçirecek mi?" diye haykıracak, ünlü siyaset risalesi Prens'in yazarı Machiavelli ise Mandragola adlı eserindeki karakterlerden birine şunu söyleyecektir: "Sence Türkler bu yıl İtalya'ya kadar gelecekler mi?"
Reklam
Kuruluş dönemi unsurları
"Osmanlı Devleti'ni yalnızca göçebe veya Müslüman Türkler'in kurduğu bir imparatorluk olarak değil, Türkler'in Anadolu'da ve hatta Balkanlar'da varolan Bizans ve diğer yapılarla karşılıklı etkileşimi sonucunda biçimlenen ve gelişen bir imparatorluk olarak yorumlamak daha doğru olacaktır."
Sayfa 18
ATSIZ'DA TÜRK-TÜRKÇÜLÜK-MİLLİYETÇİLİK: 1943 yılındaki En Sinsi Tehlike broşüründe "Siyasî, içtimaî mezhebim Türkçülüktür." (Atsız 1992: 68) diyen Atsız'ın Türkçülüğüne geçmeden önce onun genel olarak "milliyetçilik” hakkındaki düşüncesini aktarmak doğru olacaktır. Ona göre milliyetçilik sosyal bir kanundur: "Tarihin
452'de Attila, Roma kapılarına dayanıyor. Dönemin Papa'sı Attila'ya yalvararak ve hediyeler vererek onu geri dönmeye ikna ediyor. Türkler her ne kadar bozkır halkı olsalar da yerleşik medeniyetin getirilerini iyi bili­yorlar. Mesela ticaret gelirlerini... Zarar vermek niyetleri yok esasın­da. Ekonomik güçlüğe düşünce harp ediyorlar. Attila döneminden ta Anadolu ve Balkanlar'a kadar da bu anlayış devam etmiştir. Yereli bozmazlar, işleyen ekonomik çarkları bozmuyorlar .
Türkler, kazığa oturtuldu. Bu suretle Kazıklı Voyvoda'dan bir buçuk yüzyıl sonra, Balkanlılar'ın barbarlıkta bir nebze geriye gitmedikleri anlaşıldı. Esasen hepsi vahşi olan Balkan kavimciklerini bu gibi alışkanlıklarından alıkoyan, Türk idaresiydi. Hortlak ve vampir hikayelerinin,bütün dünyaya Balkanlar 'dan yayılması,bir tesadüf değildir.
Reklam
291 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Amerikalı Türkiye ve Ortadoğu uzmanı olan tarihçi Justin McCarthy’nin daha önce Ölüm ve Sürgün isimli kitabını okumuştum. Ölüm ve Sürgün kitabı, Türklerin, Rus ilerleyişi karşısında Balkanlar ve Kafkaslardan geçilmesini ve bu süreçte uğradığı soykırım ve sürgünleri konu almaktaydı. Yazar yaşadığı ABD’de, Türklerin soykırım yapmadığına dair
Türkler ve Ermeniler (Osmanlı İmparatorluğu'nda Milliyetçilik ve Çatışma)
Türkler ve Ermeniler (Osmanlı İmparatorluğu'nda Milliyetçilik ve Çatışma)Justin McCarthy · Türk Tarih Kurumu Yayınları · 20205 okunma
Pratik, sayısız çeşitlemelerle olayı değiştirebilir...
Sözgelimi savaşın başında Türkler Tuna'yı geçmemize ve Balkanlar'a sarkmamıza olanak vermişler, kalelerini, kentlerini bize terk ederek kazma kürekmiş, pibodi tüfeğinin önemiymiş hiç düşünmeden geri çekilmişlerdi. O sıralar fanatizmi de unutmuş görünüyorlardı. İşin ciddiyetine tamamen Plevne önlerinde vardılar. Derken Plevne kalesinin
Sayfa 975 - 976 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Bakın arkadaşlar biz demiyoruz,onlar diyor.
Anca Bizans tarihçileri, özellikle Balkanlar'daki Türk boylarının neredeyse hepsinin "Hun" tabirinin yanında Scythai adı altında da anmışlar, yine klasik Bizans, Latin ve Ermes tarihçilerinin birçoğu Hunlar'ı İskit adı ile ifade etmişlerdir.
427 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.