Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
57 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Cengiz Aytmatov
Cengiz Aytmatov
neredeyse bütün kitaplarında savaş konusuna değinmiştir. Aynı zamanda doğa betimlemeleriyle duyguları ve insanin özünü anlatır. Bu kitabında da savaşla insanoğlunun mücadelesi iç içedir. ilk hikaye doğayla insanın ne kadar bütün olduğunu anlatır aslında. Bir turna kuşunun gözünden insanoğlunu görürüz. insanlar savaşırken üstünden uçan kuş insanların neden böyle birbirlerini katlettiklerini anlam veremez. savaşı, ölümü, aile kavramlarını sorgulatır bize. 2 hikayede ise savaşta ölen bir adamin oğlu babasını sinemada çıkan bir savaş filminde görür. önce çok heyecanlanır, coşkulanır. insanların savaşta ölmesi ona oyun gibi gelir. ancak zaman geçtikçe babasının da o durumda olduğunu fark edince ciddilik çöker üstüne. sanki bir şeyleri fark etmiştir. savaşın korkunçluğu üstüne çöker. Filmin sonunda babasının öldüğünü görür. Orada annesi ile birlikte bir bir şeyler yitirmenin acısı içinde giderler. 3.hikaye yaşlı bir kadının evde kiziyla yaşamasına rağmen kızinin çalışmasından dolayi yalnızlık hissini anlatır. kızı hem işte çalışıyordur hem de evlenmek üzeredir. bunun üzerine kadın evine gider, sessizliği dinler. başta sinirli olsa da hikayenin sonunda, çocuklarının yaptıkları işlerden dolayı gurur gözyaşları vardır. kitap sade ve akıcıydı. yazarın diğer kitapları gibi bu kitabı da beğendim. tavsiye ederim..
Yıldırım Sesli Manasçı
Yıldırım Sesli ManasçıCengiz Aytmatov · Ketebe Yayınları · 20212,049 okunma
Bugünümle dünüm arasında Safa ve Merve arasında gidip gelen Hz. Hacer gibi çırpınırken nedir bu kayboluşlarımız? Görmediğimizi gördürecek, çölde suyu bulduracak, kuruyan kelâmı yeşertecek olan elbette ki Hakk'tır. Allah'ım sen beni benden iyi bilensin. Gönlümün ve dilimin bağını çöz. -turna
Reklam
VARLIĞIN DİLLERİ
ışığın ve gölgenin dilini öğrendim, rüzgann dilini, yağmurun dilini; kuşları, çiçekleri, ağaçları anlayabiliyorum; ve Tanrının onlarla ne demek istediğini bana ... suların çağıltısını anlıyorum, taşların sessizliğini, sazların iç çekişlerini ... ve bütün bunları damla damla seslere, ritimlere, dizelere dökebiliyor, tüylendirip,
Son
Tarih bunu sürekli yapıyordu, önce her şeyin sonu gelmiş gibi gösterip, sonra yeni bir hayatın kapısını açıyordu insanlara... BİTTİ
Sayfa 250Kitabı okudu
Türkiye imar faaliyetleri için önemli ölçüde kredi bulabilmişti. Japon bankalarının ilgisi özellikle dikkat çekiciydi. Türkiye'nin politik olarak gücünü artırdığını fark ettikleri için Türkiye'ye yatırım yapmaya devam ediyorlardı. Böylesine büyük bir felaketten bile güçlenerek çıkabilmiş bir Türkiye, para kazanmak isteyenler için bulunmaz fırsattı.
Sayfa 249Kitabı okudu
28 Ekim 2007 İstanbul Mühendis Serhan, yerdeki toprak tepeciğin üzerinde oturup kaldı. Önündeki manzara, hiç de aylar önce aynı noktaya geldiğinde gördüğü manzara değildi. Karşısında Boğaz Köprüsü duruyordu. Daha doğrusu Boğaz Köprüsü'nün yıkılmış hali. Görüntüsü korkunçtu. Tam ortasında koca bir boşluk köprünün tamamen yıkılması gerekiyordu. Yıkım işlemini, Japon mühendislerle beraber gerçekleştireceklerdi.
Sayfa 248Kitabı okudu
Reklam
Abdullah Gül ve bürokratlar havaalanında Türk elçisi tarafından karşılandı. Mert, alanın uzak bir köşesinde makineli tüfeği otomobilinin içerisinde bekliyordu. O uçak havalanıp da görev sona erene kadar oradan ayrılmayacaktı. Selçuk ve diğer Türkler Amerikalı yetkililerin korumasında yolcu uçağına doğru yaklaştılar. Herkesin çok heyecanlı olduğu görülebiliyordu. Büyük bir felaket atlatılmıştı.
Sayfa 247Kitabı okudu
Kartal ya kartal
Mert de Selçuk'u gördü. Aslanım, diye geçirdi içinden. Az önce saldırdığı yere baktı. Gerçekten de fazla bir şey kalmamıştı geriye. Hareket eden kimse görünmüyordu. Bilimsel Araştırma Merkezi'ne çevirdi helikopteri veroketleri ardı ardına yollamaya başladı. Patlamalar, hepsinin yere yatmasına neden oldu.
Sayfa 244Kitabı okudu
Selçuk, silahı hazırladı. Adamlar tam onların yanından geçerken birden dönüp oyuğun içine baktı. Herkes şaşırdı, yüz yüze gelmişlerdi. Adamlar bunu beklemedikleri için birden korkup irkildi ve sendelediler. Selçuk adamlann sersemlemesinden yararlanıp her iki adamı da kafalarından vurdu.
Sayfa 238Kitabı okudu
Abdullah Gül bir numara çevirip telefonu kulağına götürdü. Bir süre bekledi. Telefon açılınca yüzü aydınlandı ve gülümsedi. "Başbakanım, selamlar..." Karşısındaki kişinin Tayyip Erdoğan olduğunu anladılar o zaman. Kulak kabarttılar. "Başbakanım, evet, iyiyiz hepimiz. Bizi garip bir yere kapatmışlardı. Teksas'ta bir yer. Yerini tam bilemiyoruz ama araştırma merkezi gibi." "İyiyiz efendim. Yalnız fazla zamanımız yok. Bizi arıyorlar."
Sayfa 233Kitabı okudu
Reklam
Selçuk odayı terk etti. Bir anda dumanların arasında kaybolmuştu. Bir kapının kırılma sesini duydu Gül. Sonra boğuşmalar. Ve bir silahın patlama sesi. Ne olduğunu anlayamadı. Kimin vurulduğunu bilmiyordu. Ancak bir dakika sonra Selçuk, peşinde diğer bürokratlarla dumanların arasından çıkmıştı. Birisinin kolu kanıyordu. Mermi onu sıyırmış olmalıydı ama silahı Selçuk aldığına göre silahın sahibinin artık bir sorun yaratma ihtimali kalmamıştı.
Sayfa 231Kitabı okudu
Hasan Bey, öksürmeye başlayınca içerdekiler ona doğru döndü. Panikteydiler, kontrolnkalkmış gibiydi merkezde. Birilerinin havalandırma dairesine doğru koştuğu duyuluyordu. Yangın söndürme sistemi çalışmıştı ve her yerden sular püskürtüyordu. Bu, durumu daha da kötüleştirdi. Su ve duman, görmeyi ve nefes alıp vermeyi daha da zorlaştırmıştı. Selçuk bu fırsattan faydalandı. Odaya daldı ve Gül'ü odadan çıkarmak isteyenlere saldırdı. Neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Doktor kıyafetli birisinin saldırısına uğruyorlardı. Selçuk hiç acımadan yere yıktı adamları. Selçuk, adamlarla boğuşurken başını çarpmıştı. Gül'ün yardımıyla ayağa kalktı. "Efendim, ben Selçuk. Türk askeri." Gül'ün gözleri doldu bir an. "Bir an önce buradan çıkmalıyız Bakanım."
Sayfa 230Kitabı okudu
TEKSAS / BİLİMSEL ARAŞTIRMA MERKEZİ 24 Ekim 2007 Selçuk gözlerini açtı. Nerede olduğunu çok iyi biliyordu. Başı dehşetli bir şekilde ağrıyordu. Üzerinde ne kadasüredir deney yaptıklarını artık kestiremiyordu, algıları allak bullak olmuştu. Eğer bir gün bu olanları anlatma fırsatı bulursa, kimsenin ona inanmayacağını biliyordu. Herkes, uzaylılar tarafından kaçırıldığını iddia eden insanlara olduğu gibi davranacaktı ona.
Sayfa 224Kitabı okudu
"Çok cesursun ve kendine çok güveniyorsun." "Evet, benim işim bu. Asla düşünmem. Daha doğrusunu söylemek gerekirse düşünmem gereken yerler dışında düşünmem demek, ölmem demek anlamına gelir."
Sayfa 223Kitabı okudu
Konu Türkiye'ye gelince, Hermann gülmeye başladı. "O konuda harika şeyler oluyor. Sir Eli denen büyük patron, Türkiye'yi yönetmek için dahice bir plan kurmuş. Türklerin Dışişleri Bakanını kaçırdı. Onu Teksas'taki bilimsel araştırmalar merkezinde tutuyor ve beynini yıkamaya çalışıyormuş. Buna inanabiliyor musun, Bakanı beynini yıkayıp daha sonra da serbest bırakacak ve o sayede Türkiye'yi yönetmeye kalkışacak. Tanrım, bu delilerle işim ne? Ben neler yapıyorum bilmiyorum!''
Sayfa 217Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.