Bir tüy, bir mürekkep hokkası ve bir kağıt beni her zaman bir kaç kılıçtan ya da tabancadan daha çok korkutmuştur..
Yaşadıkları ona, bir tüy ve kemik yığını değil, kusursuz bir uçma ve özgürlük fikriyle donatılmış, hiçbir şeyle sınırlandırılamayacak bir martı olduğunu öğretmişti.
Reklam
Kastamonu'da ilan edilen Şapka İnkılâbı Şarkta tepkisini gösterdi, isyan ordu kuvvetiyle yatıştırıldı, çok kan döküldü. Fakat "Medenî Kanun" ile "Harf İnkılâbı"nda halk tarafından muhalefet gösterilmedi. Halkın ekseriyeti okuyup yazmadan mahrum olduğu içın, kıyafet ve şekil onu daha çok alâkadar etti. Din adamı olmayan, dînî hisleri bile meşkûk bulunan septik münevverler bile şapka inkılâbırı hoş karşılamadılar Meselâ kalemi gürz gibi kullanıp önüne geleni kırıp geçiren Süleyman Nazif gibi üslûp dâhisi olan bir adam bile "Memleket kurtuldu, fakat kurtan toprağın üzerinde yapılanlara şapka ile tüy dikildi" diyordu.
Sayfa 91
Bi sen eksiktin ayışığı Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!
Şiir denilen şey bir tüy olmasaydı ben şiir yazmazdım.
Hep güvenle yaklaştın korkunç olan her şeye. Her canavarı okşamak istersin bir nebze sıcak soluk, bir tutam tüy... Sen hemen hazırsın sevmeye ve baştan çıkarmaya. Sevgidir en yalnız kişinin tehlikesi her şeye duyulan sevgi canlı olsun yeterki! Gerçekten gülünç benim deliliğim ve sevgideki alçakgönlülüğüm..!
Reklam
Kâinat Kitabı
Muhammed Kutub, Kur'an'ın kendine has bu tefekkür dokusunu veciz bir şekilde şöyle anlatmaktadır: "Gökyüzü, yeryüzü, Güneş, Ay ve yıldızlar, korkunç semavi cisimler, feza denilen boşluğa fırlatılmış âlemler, gece ve gündüzün birbirini takip etmesi, aydınlık ve karanlık... Ufuklarda küçücük ve güçsüz bir hat şeklinde, aydınlık bir ip gibi beliriveren hilalin dönüp Ay haline gelişi, sonra basamak basamak giderek eski bir hurma dalı gibi kaybolup gidişi, şimşek, yıldırım, kasırga, fırtına, yağmur ve bulut... Yeryüzü ve sarp dağlar, vadiler ve nehirler... Karalarda dolup taşan, denizlerde yüzüp giden ve birbirine benzemez hadsiz hesapsız varlıklar... Ve her varlıkta ayrı bir şekil arzeden engin dikkat ve itina... Güneş sistemimiz ve gök cisimlerinin hareketi, korkunç ve karanlık boşluklarda bir kıl payı bile şaşmayan engin nizam... Yeryüzünün kara bağrından fışkırıp da çamurları delerek aydınlığa kavuşmak isteyen tane... Yumurtasında dönüp duran, etrafı seyre dalan şu küçük kuş yavrusunun, annesinin gagasından aldığı besin... Yapısı son derece farklı, renkleri son derece parlak bir tel tüy... Ve gözün ilişip de duygunun kavradığı her şey... Her şey..." Özetle kainat her zerresiyle insanı Yüce Allah'ın kudreti üzerinde düşünmeye davet etmekte; O'na bağlanmaya ve itaat etmeye çağırmaktadır.
Sayfa 191 - timaş, ikinci baskı, 2021Kitabı okuyor
Zihin şüphe ettiğinde bir tüy bile onu bir ileri, bir geri sallayabilir. Terentius
Sayfa 155Kitabı okudu
Doğrudur..yadırganma durumu yok! Bu özgürlük tutuyor belkide...
Oraların havasından mıdır suyundan mıdır, insanları etkisi altına alan özgürlük ruhundan mı nedir, kendisini tüy gibi hafif, serbest ve hür hissetmişti. Avrupa'ya ayak bastıktan sonraki ilk izlenimini apaçık hatırlıyordu: "Kimse kimseye karışmıyor." Bu Osmanlı için hayal bile edilemeyecek bir durumdu.
Reklam
Vergileme sanati, kazi bagirtmadan ondan mumkun oldugu kadar fazla tüy almaktir. Jean Colbert
Eşref saat gündelik yaşamımızda işlerimizin en iyi gittiği, kararlarımızın en isabetli olduğu, hükümlerimizde asla yanılmadığımız saattir. Sabahleyin 9'da mı, öğleyin 12'de mi, akşam 7'de mi gelir; gün ortasında mı, gece yarısında mı teşrif eder, bilinmez, ama o gelince en çetin meselelerimizi tereyağından kıl çeker gibi halleder, en çıkılmaz davaların içinden tüy gibi çıkarsınız.
Sen haklı olmayı tüy gibi hafif olduğunu mu sanıyorsun? Ben haklı olmanın ne kadar külfetli bir şey olduğunu öğrendim.
Okuma hastalığı bir kez vücuda girdi mi, öyle zayıf düşürür ki, vücut mürekkep şişesinde yaşayan, tüy kalemde coşan diğer belaya kadar yem olur.
Sayfa 53 - Kırmızı kedi yayıneviKitabı okuyor
"Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi... Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden Kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın! Nasıl da biçilmiş kaftan ölüm Bu solgun yürek için. Sevinçlerle sevinçleri bağlamayan zaman bir Bir boz köprü ve onun dayanılmaz gölgesi. Yitiyor işte gözardı edilen bedenim Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi... Dost, ana baba ve hiçbir umudu düşünmeden Doğramalıyım bu tiksinç vücudu beynimle! Bilir miydim yaklaşan karanlığı daha önceleri Son verebilir yaşamın benimki olduğunu? Şendim, şendim ben Kahkaham insanları ürkütürdü! Zamanı azaldı artık, zorlanmış bedenimin Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi... Aşk, bağ ve hiçbir utkuyu düşünmeden Kalıvermeliyim öylece kaskatı!"
Sayfa 80
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.