İçimde o zamana kadar duymadığım bir eziklik vardı. Bu korku değildi, acı değildi. Ancak kendisine ihanet eden insanların duyacağı bir azaptı. Bir ucu iğrenmede biten garip bir duygu. Böyle günlerden birinde idi. Bir ara gözüm karşıdaki aynada kendi hayalime erişti. İki yanma asılmış paltoların arasında kendi yüzümü o kadar memnun ve biçare, o kadar zelil ve her tarafa sürüklenebilir, her şeye mukavemetsiz ve her şeyden istifa etmiş gördüm ki, bir an billûrun beni kusacağını, kendi suratımı ayaklarımın ucuna fırlatacağını sandım.
Hikâyedeki üçüncü kardeş ("en alçak gönüllüsü ve aynı zamanda en bilgesi") bir keresinde Ölüm'den ucu ucuna kurtulmuş biri olarak en büyük umudunun ölümle bir sonraki buluşmalarını elinden geldiğince ertelemek olduğunu anlayan tek kişi.
Onu dudaklarından sertçe öperek, başka bir şey söylemesine engel oldu. Sonra birden uzaklaşarak, "Az önce yaptığın Mor Kar Küresi nerede?" diye sordu.
Yanlarındaki masayı işaret eden Julia, o içkiye elini sürmeyeceğine yemin eden Clay'in, ne planladığını çok merak ediyordu.
İçinde mor içeceğin durduğu bardağa uzanan Clay, bardağı
ÖYLE BİR HİKÂYE
Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri:
– Atikali, Atikali! diye bağırdı.
Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
Benz - Mercedes otomobil yine bozulmuştu. Mustafa Kemal Paşa yol kenarında tarlasında çift süren bir köylüyü gördü. Kendisine yaklaştı ve şunları söyledi:
"Hemşeri! Düşman Samsun'a asker çıkaracak. Belki buraların hepsini ele geçirecek. Sen ise rahat, toprağı sürüyorsun?
Köylünün cevabı ise şöyle oldu:
- Paşa, Paşa! Sen ne diyorsun. Biz üç kardeştik. İki de oğul vardı. Yemen'de, Kafkas'ta, Çanakkale'de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde 8 öksüz yetim ile üç dul kalmış kadın var. Hepsi sabanımın ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da yurdum da, naha şu tarlanın ucu. Düşman ora gelinceye dek benden hayır bekleme…"
Mustafa Kemal'in bütün ümidi bu yorgun ve çilekeş halktadır.
Yazarı ilk okuyuşum dil anlatım konu hepsi iyi fakat sıkıntı bence farklıydı . Şimdi açık yada seks sahnesi fazla kitap beni rahatsız etmez ama burada şipşak iş bitirelim abuk anlarda olmayacak saçma anlarda seks yapalım hali çoktu . Ayrıca bu kitap bir seri olacakmış onu sonunda öğrendim ikinci kitap böyle saçmalamazsa daha bile iyi olur :)
Jeslyn 24 yaşında ailesi öldüğünden beri genç kız kardeşine bakıyor. Neredeyse üç işi var ve yine bile para ucu ucuna yetiyor . Sokakta köpek gezdirme işini yaparken altı tanesini aynı anda gezdirmeye kalkınca köpekler bunu sürüklüyor . Tam düşecek pek yakışıklı bir abi kızı kurtarıyor . Midas abi çok alfa fakat hatun bundan hoşlanıyor yani aile kaybından sonra her halta uğraşmak zorunda kalınca tabi . Adamın her şeyi halletmesi şahane halleri kızı mest ediyor üstelik adama manyak bir bağlılık ve çekim hissetmeye başlıyor . Keza Midas abimiz kıza aynı hisleri besliyor .
Midas NY ejderha grubunun Kral'ı ve bunların toplumunda belli bir yaşa kadar eşini bulmazsa yönetimi devrediyorlar . Midas fellik fellik eşini ararken önüne düşüyor resmen .
Kızın durumu kabullenişinin doğallığı adama olan sevgisi adamın kıza olan ihtimamı sevgisi hepsi süperdi .Ejderler arasında tereddütler oldu bu ilişki ile ilgili hatta Midas'ın erkek kardeşi oldukça fazla sorun çıkardı Jesly'in onun eşi olduğuna inanmadı falan .
Devamında Midas'ın sorun çıkaran erkek kardeşinin kitabı var . ve anlaşılan tüm tükürdüklerini yalayacak özeti gördüm mutlaka okumam lazım :D
Franz Kafka 'yı okumaya yanlış eser ile başladım.. çünkü bu kitap benim bir kaç saat içinde bitirebileceğim bir kitaptı ama olmadı. Bazı cümleleri iki kere okudum çünkü ne anlatmak istediğini anlayamadım.. geç bitirmemin bir diğer nedeni ise Kafka'nın babası ile annemin tıpa tıp benzemesinden kaynaklanıyor.. çoğu yeri okurken bu yüzden daldım gittim ve içimdeki küçük naz'ı bir kez daha yaraladım..o yüzden biraz geç bitirmiş oldum..
Franz Kafka ile ilk kez tanıştım dedim ama mükemmel bir yazar daha önce neden hiç kitaplarını okumaya yeltenmedim diye kendime çoğu kez kızdım.. çeviriden mi kaynaklanıyor bilmiyorum ama kelimeler günümüz Türkçesine pek yakın değil gibiydi...
Kitapta genellikle Kafka'nın babasına karşı kendini savunması vardı... Yani bana göre küçük kafkayı savunma mektubuydu...
Sizle kitabı geç bitirmemin nedeni olan bir kaç alıntı paylaşayım;
—Ayrıca senin açıkça gösterdiğin düşüncene göre dayağı hak ettiğim, ama senin bağışlayıcılığın sonucu bundan ucu ucuna kurtulduğum bu pek çok olay sonucunda yine yalnızca büyük bir suçluluk bilinci birikiyordu.
—yani onun gözünde böylesi bir hiç olduğumu düşünerek azap çektim..
—Benim çaresizliğimin farkına varmamış gibi göründüğün için sana minnettar kalırdım..
—Yaşım ilerledikçe, değersizliğimin kanıtı olarak karşıma çıkarabildiğin örnekler de arttı...
—yani kötü bir söze bile muhatap sayılmadığınız o paylanmalar da kışkırtıcıydı..(en çokta bu )
Babaya MektupFranz Kafka · Can Yayınları · 201940.3k okunma
Sıradan, vurucu, akıcı, samimi, buz gibi, acı, gülünç, derin, sancılı, ağır, kuş gibi, tam bir kâbus, umut.... Aynı anda ne kadar çok şey var kitabın içinde.
Okurken su gibi akıyor zaman, birden fazla giriş kapısı var ama çıkışı bulamıyor içinde kayboluyorsun. Ucu açık soruların bıçak gibi kesen yanıtlarıyla kanıyor, dimdik ayağa kalkıyor gitmeye