Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Devlet'ten Millete" genellikle gazetenin başyazısı idi. Başlarda Galip ağabey (Galip Erdem) yazıyordu. İlk sayı yazısı da ona aittir. Her ne kadar Galip ağabeyin tembelliğinden şikâyet etsek te Devlet'e en çok yazı yazanlardan birisi idi. Hem başyazıyı yazardı. Hem kendi sütununda Mektupları yazardı. Galip ağabeyi iyi yazı
Dünya alevler içinde kalmıştı.
Şansım yaver gitti ve Miriam'ı bodrumdaki ailemin bir üyesi yapmayı başardım. Bahçe kapısından merdivenlere bütün yol boyunca güçlük çekerek ilerledikten sonra şaşkın bir grup arkadaşın kollarına atmıştık kendimizi. Günler geçip hava daha da kötüleştikçe ormanda yaşayan insanları düşün­mek kendimi kötü hissettiriyordu. İşgal altındaki Polon­ya'da, Avrupa'da, aslında bütün dünyada savaşın gazabı kendini gösteriyordu. Dünya alevler içinde kalmıştı. İnsan­lar, av hayvanları gibi orman veya dağlarda yaşıyorlardı. 1943 yılının kasım ayının sonlarıydı ve Almanlar adım attık­ları her yerde terör estiriyorlardı. Her gün idamların, sınır dı­şı edilmelerin, katliamların, işgallerin haberlerini alıyorduk. Üçüncü Reich adına akla gelebilecek ne kadar suç varsa işle­niyordu.
Sayfa 206 - Say Yayınları, 1.Baskı 2009 İstanbulKitabı okudu
Reklam
"Yaşlı adam yavaş yavaş, kemikten beyaz bir sapı olan kısa siyah bir asaya tüm ağırlığıyla dayanarak ayağa kalktı; böylece iki büklüm olduğu halde hala uzun boylu olduğunu gördüler ve gençliğinde gerçekten de yapılı ve mağrur biri olduğunu." "Seni selamlıyorum, dedi; "belki de seni hoş karşılamamızı umuyorsundur. Ama doğrusunu
Cemil Meriç
Zindanıma geldiğin zaman iki yol vardı önümde. Cinnet ve ölüm. Sen üçüncü oldun.
Sayfa 45
Üçüncü tip reddedilme "manipülatifred"dir. Bu durumda diğer ki­ şi sizi bir şekilde manipüle edebilmek için yoksun bırakma veya red etme tehdidini kullanır. Mutsuz eşler ve hatta hayal kırıklığına uğramış psikiyatristler, sizi değiştirmeye mecbur tutarak bu oyuna katılırlar. Formül şöyledir: "Ya böyle böyle davran ya da biz yokuz!" Bu yol, insanları etki! emek için seçilen çok mantıksız ve kendine zarar veren bir yoldur. Bu tarz manipülatif redi er, kültürel olarak öğrenilmiş başetme kalıplarıdır ve genellikle etkisizdirler.
Sayfa 300
Bir yol tıkalıysa diğerinden gidersiniz, o da yoksa üçüncü yolu siz yaratırsınız. Bu, bütün hayatınız için geçerlidir. Ancak bir defa geçtiğiniz yoldan bir daha geri dönmeyeceksiniz. Çünkü lüzumsuz geri dönüş başarısızlıktır, tekrara düşmektir, ufku kapatmaktır.
Reklam
Kadın sesine tahammül edemeyen üçüncü Osman
Kendimi böyle şimdiki zamanın imkânsızlığına kaptırmışken tam, yol arkadaşım duraklayıp ilerideki deniz fenerini işaret etti. Surların üstüne oturtulmuş kulemsi fenerin nasıl inşa edildiğini anlatmaya başladığında önceki günden söz ediyordu sanki. Meğer vaktiyle bir kaza olmuş Kumkapı'da. Bin yedi yüz müymüş neymiş, Mısır'a gitmek üzere sefere çıkan Hacı Kaptan'ın kalyonu karaya oturunca zamanın padişahı üçüncü Osman yan yatmış kalyonu bizzat teftiş ettikten sonra, Boğaz sularını altı saniye boyunca aydınlatacak Ahırkapı Feneri'ni yaptırtmaya karar vermiş. Arkadaşımın anlattığına bakılırsa pek işkilli bir adammış üçüncü Osman. Kardeş katli korkusuyla gençlik çağına değin sarayın bir odasında hapis tutulması yüzünden açık alanlardan pek hazzetmez, nereden ses gelse yüzünü o yöne döner, havalanan bir martının kanat çırpıntısını bile kendine yönelik bir tehdit sayarmış. Ölümlülük huzursuzluğu zaten yeterince büyük, bir de üstüne öldürülme korkusu padişahı seslere karşı fazlasıyla hassaslaştırmış olmalı ki, müziğe ve özellikle kadın sesine tahammül edemez duruma gelmiş.
Sayfa 110Kitabı okudu
Türk toplumunda zenginlerin, özellikle yetimleri, fakat yetim olmayan yoksul çocukları da evlat edinip yetiştirmeleri saygıyla karşılanan bir davranıştır. Mustafa Kemal daha önce bir erkek çocuğu evlat edinmişti, ama evin içindeki varlığı bile göze çarpmıyordu. Oysa boşanmış bir erkeğin genç kızları evlat edinmesinin dedikodulara yol açması
Sayfa 508Kitabı okudu
ALPARSLAN TÜRKEŞ Türkiye’de son yıllarda hükümetin gafleti yüzünden hızla yayılma imkanı bulan komünist ideolojiye karşı biz, Türk milliyetçiliği ideolojisini tuttuk. Ve komünizme karşı, Türkiye’nin kalkınmasını, yükselmesini sağlayacak milliyetçi, modern bir doktrin kurduk. Bunun adına ‘Dokuz Işık Doktrini’ dedik. Biz ne kapitalizme ne komünizme taraftarz. Bizim için üçüncü Yol, yani İslamiyet ve Türk milliyetçiliği, manevi temellerini dayanan ve modern ilmi Önder alan iktisadi, sosyal bir doktirini ortaya koyduk. fikirlerimizin en çok gençler arasında itibar gördüğü ve heyecanla karşılandı. Beliren yabancı ideoloji saldırılarına karşı gençleri uyarmayı ve milliyetçi bir ideoloji ile doldurmayı memleketin selameti için gerekli saydık. Bundan da başarılı olduk. Bugün 100 binlerce Türk genci bizim saflarıımızdadır.
Sayfa 271Kitabı okudu
“Bir gün Hz. İsa, yol kenarında bir duvarın üzerinde perişan bir vaziyette oturan birkaç kişi görmüş. Onlara sormuş: ‘Sizi böyle kederlendiren nedir?’ Onlar ‘Cehennem korkumuz bizi bu hâle soktu,’ diye cevap vermişler. Yoluna devam etmiş ve yol kenarında çok üzgün duran bir grup insana daha rastlamış. Sormuş: ‘Sizi böyle kederlendiren nedir?’ Onlar ‘Cennet arzusu bizi bu hâle soktu,’ diye cevap vermişler. Yoluna devam etmiş ve üçüncü kez bir grup insana daha rastlamış. Çok ızdırap çekmiş bir halleri varmış, fakat yüzleri parlıyormuş. Hz. İsa onlara sormuş: ‘Nedir sizleri böyle yapan?’ Cevap vermişler: ‘Hakikatin ruhu. Biz gerçeği gördük, bu da bizi daha küçük hedeflere ilgisiz kıldı.’ Hz. İsa şöyle demiş: ‘İşte kazananlar bunlardır. Hesap günü, Allah’ın huzurunda olacak olanlar bunlardır.’”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.