Zorlanırım belki öğrenemem birden
Olur ya, korkarım belki cellatlardan
Ellerini dertlerime sür o zaman
Lal dilime, kör gözüme, kaderime
Kara bahtıma yüreğini damlat ki
Nice güller açsın kanayan yaramda
Dünyanın adına özgürlük diyeceğiz
Yok olduğunda yoksulluk
Hayatın adına sosyalizm diyeceğiz
Sona erince sömürü
Ve insanlığın
O en katıksız güzelliğin
Zamanı zaptetmesi için
Tek yol devrim diyerek
Bütün sokaklardan geçerken
Bir şarkı tutturduk hakikate
Aşka ve kardeşliğe dair
Dağları mesken eyleyen ezgimizle
Umudun aşkına vurduk vurulduk
Doğarken geleceğin müjdesi
Adına devrim dedik yarının...
Ağla güllerin en gülü
Gözlerim senindir şimdi
Sonra ve asla
Islanmayacak yanağımız
Bir kez daha
Kan revan içinde canımı acıtanlara
Kurumuş pınarlar gibi bakacağız
Çünkü halkın gözündeki damlanın
Gözü asla yaşarmaz...
...İş arayan gençlerin
Bulamayan işsizlerin
Okullu çocukların
Kitapsız bebelerin
Kaç çocuklu Tahir'in
Kibele'den yadigar Zühre'nin
Ayağındaki pranga
Ellerindeki kelepçeler
Ve yetmeyince asıp kesmeler
İçin kazıyıp özünü kirleterek
Cevahirini yok etmek için
Eli maşalı emperyalistler
Kuşatınca umudunu o pusuda
Dikildik karşılarına
O en yağız duruşumuzla
Nice serden geçip haykırdık:
Halk yenilmez
Ve başı dumanlı dağlar gibi
Alnımızı yıldızlara değdirip
Söz yanık dudağımızdayken
Fidanca baktık hayata
İşte, dedik dünden yarına
Bu canım memleket bizim
Bu yangın yeri
Bu harman
Bu sevda bizim
Binbir derdi cefasıyla
Cümle ıstırabın dermanı
Elimizde büyüyen devrimiyle
Trakya'ya göz kırpan Ararat
Karadeniz'i burnundan öpen Toroslar
Ve Amed'e selam çakan zeybeğiyle
Bu canım memleket için
Baş bağladığımız kavgada Şahidimsin
Yek kere durmadı yüreğimiz
Çarpıyor ve çarpışıyoruz işte...
Ol, deyince hayat
Emek ile insan
Aşk ile insanlık olduk
Öl deyince zulüm
İsyan edip kavga olduk
Çok öldük hep yaşadık
Ol, deyince halk
Devrim olmaya geldik
Pimi çekilmiş nar gibi
Dağıldık cümle cihana...
Bugün hala Dersim dağlarında soyu tükenmekte olan ve bu yüzden hakkında av yasağı olan yaban keçilerini vurabilmesi için Amerikalılara özel izin veriliyor.
"Amerikalı iş insanı Bradley Garrett Van Hoose için Tunceli'de yaban keçisi vurabilmesi adına geçici avcılık belgesi düzenlendi." (2020, Sözcü)
Emperyalizmin ülkemize yönelik bağımlılık politikaları, yeni-sömürgecilik ilişkileri işte bu kadar sade, basit ve nettir. Sömürü ve talan politikaları açık seçik ortadadır.
Çocuk mu büyütüyorsunuz? Bu dünyadan soyutlayarak, yalıtarak, tecrit ederek yetiştiremezsiniz. Bu sizin subjektif niyetinizin dışında gerçekliliğin kendini dayattığı bir zorunluluktur.
Çocuk dünyayı kendi gözleriyle, bir çocuğun bakış açısıyla
GÖRECEK,
TANIYACAK,
TANIMLAYACAK,
DOĞRU OLANI VE YANLIŞI AYIRT EDECEK,
VE BUNA GÖRE BİR KÜLTÜRLE BİLİNCİ ŞEKİLLENECEKTİR.
Bu, iradi bir şekilde örgütlenmelidir.
İşte bu kitap, çocuğunuzu büyütürken, onu yetiştirirken, ona üzerinde yaşadığımız dünya gerçekliliğini ve onurlu, namuslu, insanca bir yaşamın ne olduğunu anlatacak bir kitap...
Aynı Küçük Kara Balık gibi... Samed Behrengi kitapları gibi... Ya da ölüm orucu gazisi Gökhan Yıldırım'ın Anka Destanı masal kitabı gibi...