Dîne âit hükümler iki kısımdır: Zâhire, yani bedene taalluk eden (bedenle alâkalı olan) hükümler ve bâtına, yani kalbe taalluk eden hükümler. Bunlardan her bireri de yapılması ve terk edilmesi lâzım gelen hükümler olmak üzere ikiye ayrılır. Böylece dört kısım olur:
Birincisi: Zâhire (bedene) taalluk etmekle beraber, yapılması îcab eden hükümlerdir. Kelime-i şehâdet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazân-ı şerîf orucunu tutmak, Beytullâh’ı haccetmek, küfre karşı cihâd etmek, iyiliği emredip kötülükten nehyetmek gibi farz ve vâcip olan hükümlerdir.
İkincisi: Zâhire (bedene) taalluk etmekle beraber, terk edilmesi îcab eden hükümlerdir. Adam öldürmek, zina, livâta, hırsızlık, içki içmek, gıybet, nemime (koğuculuk), yalan söylemek, bakılması haram olan şeylere bakmak, dinlenilmesi haram olan şeyleri dinlemek gibi haram ve mekruh olan hükümlerdir.
Üçüncüsü: Bâtına yani kalbe taalluk etmekle beraber, yapılması îcab eden hükümlerdir. İman, tevbe, ihlâs, tevekkül, sabır, şükür, korku ve ümit arasında olmak gibi güzel ahlâk ve hasletlerden sayılan hükümlerdir.
Dördüncüsü: Bâtına (kalbe) taalluk etmekle beraber, terk edilmesi îcab eden hükümlerdir. Kibir, ucub, riyâ, haset gibi kötü ahlâk ve hasletlerden sayılan hükümlerdir.
Bu dört hükümden bir hükme muhâlefet eden kimse Allâhü Teâlâ’ya isyan etmiş ve azâba müstehak olmuş olur. Böyle kimseler velâyet ve kerâmet ehlinden olamaz.