Farkındalık hâlinde değilsek, umursamazlık ya da gaflet içindeyizdir.
Milyonlarca insan hem fiziksel hem zihinsel hem de manevi olarak çürürken kimse bu kötü kokuyu almıyor; zira herkes kokuşmuş. Herkes kokuya karşı hissizleşti, ona alıştı. Bunun böyle olması gerektiğini düşünüyorlar. Peki, gerçekten böyle mi olması gerekir? Milyonlarca insan kendisini uyuşukluğa götüren korkunç bir yoksulluğun içine doğuyor ve böyle yaşayıp ölüyor. Böyle olması gerekirmiş! Birçoğu doğuştan yetenekli milyonlarca insan, hayatını aptal hayvanlar gibi sürdürmektedir. Bunun da mı böyle olması gerekir? Milyonlarca kardeşiniz kaba ve acımasız, alçak ve ahlaksız bir ruha sahip. Böyle mi olmalı? Bu 'olmalı' lafı sizi utandırmıyor mu? Utanç verici toplumsal aptallık ve umursamazlık da mı olmalı?"
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
Yedi ölümcül günah
Kibir: Kibir ölümcül günahların en büyüğü, çoğu zaman diğer tüm günahların kaynağı olarak kabul edilirdi. Kişinin kendisinin diğerlerinden daha iyi, daha önemli olduğunu düşünmesi, başkalarının başarılarını görmezden gelmesi, kendi sınırlarını tanıyamaması şeklinde tanımlanırdı. Kibir genellikle mütevazılığın eksikliği olarak
7 ölümcül günah : Tembellik
Tembellik Gündüz şeytanı olarak da bilinir. Umursamazlık, potansiyelin ihmal edilmesi, sorumluluk kabul etmeme, rahatlık ve dünya zevklerine kapılmak… Belphegor’a atfedilir.
Henüz anlam bulamadığım bu yaşam denilen yerde yaptığım her hata üstüme bir yük gibi biniyor. Doğduğum coğrafya ve yetiştiğim aile dolayısıyla hayattan olağanüstü beklentilerim zaten yok ama mesele şu ki istediğim ufacık şeyleri bile yaşayamıyorum. Hayatta varlığını birilerine kabul ettirmek oldukça önemli bir meseledir. Her şeyinle kabul gördüğün birinin olmasını beklersin mesela hayattan. Öyle ki varlığımdan ben bile pek memnun değilken bunu beklediğim kişilerden gördüğüm umursamazlık beni yaşamaktan soğutuyor. Yalnız bununla kalsa iyi. Yaşamayı da bir yerde zehir ediyor. Sürekli kabul edilme içgüdüsüyle yaşadığın şu hayatta “kullanılıp atılmak” felaketiyle yaşıyorum. Kendim olamamaktan istediğim gibi davranamamaktan, en azından biri için en sevilen olamamaktan yoruldum. Hayatın baharıydı değil mi şu gençlik dedikleri. Bitsin artık şu bahar. Gelmesin başka mevsim de. O baharda açan çiçeğe can olmak istiyorum
Hatalar karşısında kişi kendini ne kadar 'kötü hissederse', o kadar 'iyi insan' olduğuna inanılırdı ... Bir hatanın düzeltilmesi için kişinin acı çekip vicdan azabı duyması gerektiğine inanılırdı... Kişinin, hatasını iyi hissederek düzeltmeye çalışmasına umursamazlık, duyarsızlık, saygısızlık olarak bakılırdı..
Reklam
Bağlanmama ise umursamazlık değildir, hayata ait boş şeylerin ve duyguların terk edilmesi değildir; hiçbir şeyin bize ait olmadığının, bizim hiçbir seye ve kimseye ait olmadığımızın farkındalığıdır çünkü var olan her şey geçicidir ve daima değişir.
Acı olmaksızın ayırt edip değer biçmek mümkün değildir. Acısız dünya aynının cehennemidir. Umursamazlık hâkimdir burada. Eşsiz olanın ortadan kaybolmasına neden olur.
Sayfa 42 - Hakikat olarak acıKitabı okudu
Bir yerlere gitmeleri hep sevmiş, ama hatırı sayılır bir yaşa ve umursamazlık mertebesine ulaşabildiği halde, olası geriye dönüşlerin korkusunu içinden bir türlü atamadığından, özellikle de kimi çıkmazları yaşamaya mecbur bırakıldıktan sonra hep aynı yerlerde ve insanlarda kalmayı yeğlemişti.
Böylesi maddi güçlükler aşılması zordu fakat maddi olmayanlar çok daha kötüydü. Keats ve Flaubert ve diğer dahi erkeklerin katlanmakta böylesine zorlandıkları dünyanın umursamazlığı, kadının durumunda umursamazlık değil düşmanlıktı.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.