okumura rin

okumura rin
@umutsuzyarinlar
80 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
Öncelikle yazım dilinin acının felsefesine dair anlatılarında ağır olduğunu söyleyebilirim. Fakat mutlaka okunmalı. Acı kavramından yola çıkarak felsefe, siyaset, ontoloji, sosyoloji gibi alanlarda bilgiler aktarıyor. Bir toplumun acıya yükleyeceği anlama göre değerlendirileceğini düşünmemiştim doğrusu. Modern toplum olarak sanayi, özgürlük, milliyetçilik, demokrasi gibi kavramları ele alıyorken aslında insanların ya da toplumların acılara yükledikleri anlam bağlamında da toplum olarak ayrılıyoruz. Soyut ve somut anlamda tüm acılardan bahsediyoruz. Acının kapitalizm(modern,endüstri) toplumunda metalaştığını ve robot işlevi gördüğünü söyleyebiliriz. Anlam değil aslında öne çıkan acıya karşı korku ve bu korkunun en "acısız" yok edilmesi söz konusu. Bir palyatif toplum olarak her şeyi basite indirgeyerek acıya karşı "boşvermişlik" tutumunu sergiliyoruz. Diğer toplumlardan bizi ayıranın acı karşısında direnç mi gösteriyoruz yahut onu kabul mu ediyoruz sorusudur. Acı üzerinden bir toplum tasviri ortaya çıkıyor. Palyatif toplum aslında dirençte göstermiyor bu anlamda. Hayatı kolaylaştıran araç gereçler bir bütün olarak toplumu da etkilemiştir. Somut olarak evet fakat soyut olarak bahsettiğimiz acıya karşı basit bir biçimde ondan kurtulmak esastır. Yani direnç bir güç ilişkisidir, kabul etmemektir. Fakat Palyatif toplum acıyı kabul edecek kadar anlam yüklemediğinden ondan kurtulmak istemeye yönelik adımlar atmıştır. Mutlaka okunmalı.
Palyatif Toplum
Palyatif ToplumByung-Chul Han · Metis Yayınları · 20241,916 okunma
Reklam
136 syf.
10/10 puan verdi
Sırf Mustafa Kemal Atatürk'ün tavsiye ettiği kitap diye almıştım, içeriği hakkında bilgi sahibi değildim. İyi ki de almışım. Kitap Finlandiya'nın yükselişini anlatan bir eser. Neden Atatürk'ün tavsiye ettiğini günümüz Türkiye'sine bakıp okuyanlar anlayabilir. Yıllar önce bile bugünü görebilen bir lidere karşılık böyle bir
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Beyaz Zambaklar ÜlkesindeGrigory Petrov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202299.6k okunma
74 syf.
10/10 puan verdi
Böyle ütopik işler üzerinden hayattan koca bir ders çıkartabilecek kitapları çok seviyorum. Gregor Samsa bir gün uyandığında böcek olmasıyla hayatındaki bu tekdüzeliğin artık yok olduğunu hisseder. Aslında kapitalizmin ve özellikle de sınıf vurgusunun yer aldığı bir eser. Patron olan kesim işveren olarak elbette ki işçiye ihtiyaç duyacaktır fakat
Dönüşüm
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223.2k okunma

Reader Follow Recommendations

See All
83 syf.
7/10 puan verdi
Çok sıradışı bir konusu yok ama bunu psikoloji ile harmanlaması Zweig'ın kaleminin belirleyecisi oluyor. Dili akıcıydı. Aslında benim dikkatimi çeken şey Dr B.'nin toplama kampı görünümünde benliğinden soyutlanarak noktaya geldiği yerin varlığıydı. Zweig, mâruz kalmış olduğu Nazileri kitabında yer vermiş. Bu anlamada gerçek hayattan alıntılar olması kitabı daha da okunur kılıyor. Dr B. Ona bir oda bahsedilmesine rağmen toplama kampında soğuktan ölmeye veya zorla çalıştırılmaya razı geliyor. Çünkü bir insanın aklını kaybedecek raddeye gelmesi tabiri caizse "hamallık" yapmasından daha zordur, Dr. B'ye göre. Ki burada bakış açımı farklı noktaya çekebildi. Bir parmaklık arşındasın fakat bunun iyi bir olanak olduğuna seni ikna etmeye çalışıyorlar. Her parmaklık soğuk, rutubetli olmazmış bunu anladım ve bu kısım gayet güzel aktarılmıştı. Mirko'yu daha fazla okumak ve onun karakter gelişimini okumayı isterdim. Genel anlamıyla okunabilecek ve ders çıkarabilecek bir kitaptı.
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020237.6k okunma
320 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
İskender Pala mutlaka okumalısınız.
Bu kadar tarihe doyduğumu hissettiğim bir kitap olmamıştı. Tabii bu benim az okumamdan da kaynaklı elbette ama tarihi şeyler okuma istegimi daha da arttırdı. Kitap 3 bölümden oluşuyor. Aslında bu üç bölüm tarihin tekerrür ettiğinin ispatı. Eski uygarlıklardan lidya'nın geçmişi, mücadeleleri, Pers imparatorluğu derken güzel bir olay akışı
Karun ve Anarşist
Karun ve Anarşistİskender Pala · Kapı Yayınları · 20175.3k okunma
Reklam
518 syf.
·
Not rated
·
Read in 7 days
Kitabın konusu, babasını sözleriyle öldürdüğünü düşünüp katil olduğunu kabul eden Lina'nın gerçekleri ve aslında yaşamış olduğu hayatın bir yalandan ibaret olduğunu anlamasıyla başlıyor. Daha önceden okumuştum bazı insanlar böyle yaşar'ı, kitap şeklinde tekrar okumak istedim. Kitabın içersinde yer alan detaylar beni memnun etti. Anlam
Bazı İnsanlar Böyle Yaşar
Bazı İnsanlar Böyle YaşarFiliz Puluç · İndigo Kitap · 2023213 okunma
57 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 1 hours
Kafka'nın babasıyla olan husumetini anlatan bir kitap. Kafka gerçekten babasına içini dökmemiş çünkü babasının anlamayacağını biliyor. Öte yandan bazı şeyleri açıklamayı kendine de yediremiyor. Korkuyor diyebilirim. Aslında korkusu babası tarafından oluşmuş ve asla kendini ileride göremiyor. Hep eksik ve yetersiz olduğunu düşünüyor. Hepimiz iyi bir ebeveyne sahip değiliz ve şu anda olduğumuz kişi ebevyenlerimizden gördüklerimiz üzerine oluşmuş bir kişiliğiz. Bu yüzden her çocuk hayata güleryüzüyle başlayamıyor. Kafka da bu çocuklardan biri. Fiziksel şiddet olmasa da ilgisizlik, sevgisizlik, küçük düşürme, aşağılama da birer şiddettir. Ve bu şekilde büyüyen çocuklar ileride birçok şeyden mahrum kalan çocuklardır. Bu yüzden Kafka babasına onu getirdiği hâlini anlatırken onu tam olarak kötü göstermiyor. Hatta bir paragrafta onun gülüşüne, sessiz ağlamasına da yer veriyor. Sürekli bir bunalım içinde ve bundan kurtulamıyor. Kendisini itaatkar olarak gördüğü için kişiliğini oluşturmasında sebep olan babasının çizgisinden kopamıyor. Dolayısıyla yapmış olduğu mesleği bile ona göre seçiyor. Gerçekten üzücü bir durum. Kafka belki de böyle bir ailede doğmamış olsaydı çok farklı bir insan olurdu belki de yazar olamazdı. Bu kadar değerli cümleleri okuyamazdık.
Babaya Mektup
Babaya MektupFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202240.5k okunma
192 syf.
·
Not rated
Hiçbir yazarın hayat hikayesini kitaptan okumamıştım. Bu benim için ilk oldu zaten birinden öneri. Yazarın yaşamış olduğu her şey o kadar zor ki daha ne gelebilir başına diyorsunuz. Önce anne ve babasından, sonra üvey kardeşlerinden, sevdiği insanlardan birer birer darbe yiyor ve bu şartlar altında hâlâ yazmaya devam ediyor. Bu şaşırttı beni doğrusu. Akıl sağlığı yerinde değil ve doktara gidiyor fakat hâlâ yazmazsam yaşayamam diyor. Bu kısım beni çok etkiledi. Hayatı gerçekten çok yaralayıcı. Sürekli bunalım bir havası var. Kendini küçük görüyor, başaramayacağını düşünüyor. Yaşadıkları hayatını çok etkiliyor. Kızgınlıkları, kırgınlıkları içinde halledilmeyecek seviyeye geliyor ve intihar ediyor. Bu kadar yazmaya tutkun bir insanın kitap çıkaramayacağını bilmek okur olarak elbette üzüyor. Daha farklı yaşama sahip olsaydı, yaşadıklarını yaşamamış olsaydı ne olurdu? Woolf'un hayatı gerçekten zorlu bir hayat ve bu hayatta yazmaya bu kadar bağlı olması etkileyeci.
Virginia Woolf
Virginia WoolfNazan Arısoy · Dokuz Yayınları · 2020501 okunma
320 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 4 hours
Yazım dili basitti. Aslında biraz daha edebî bir yazım dili bekliyordum fakat pek beğenemedim. Konusu Japonya'ya Amerika tarafından atılan Nagazaki ve Hiroşima bombalarının atılmasıyla bir ailenin bu bombadan etkilendiği ve geçirdikleri zorlukları anlatıyor diyebilirim. Kişisel olarak bu tarz konulu kitapları çok seviyorum. Aynı şekilde geçen ay okumuş olduğum İnsanın Anlam Arayışı kitabında da yazar Nazilerin kamplarını yaşamış biriydi. Kogawa da bu kampları yaşamış biri olarak bunu kitap haline getirmis olması üzücü bir bakıma. Savaşın masumlara ve çocuklara zarar vermesi kadar kötü bir şey yok. İnsanlık dışı eylemlerin sözde 'İnsan Haklarını Koruyan' devletlerde olması trajikomik bir şey. Kitaptaki olay akışını bir türlü anlayamadım. Açıklığa kavuşmayan konular vardı. Kitabın başında öğretmendi sonra bir anda geçmişe döndü ve sonra algıladım bunu. Bu yönünü pek sevemedim. Savaşın etkisi gözle görülür bir şekilde anlatılmış. Irkçılık, saygısızlık, küçük görme... her şekilde kendilerinden olmayanlara gösteriyorlar. Japonya'ya ilgim vardı özellikle bazı geleneksel değerlerinden bahsedilmesi kitapta beni mutlu etti. Bir çocuğun nasıl annesinden koparıldığını, nasıl zorluklara tek başına savaştığını çok güzel bir şekilde anlatmış yazar. O atılan bombaların açık bir şekilde anlatılması insanın yüreğini sızlatıyor gerçekten insanlık dışı bir hareket. Hiçbir savaş yok ki masumların ölmediği...
Obasan
ObasanJoy Kogawa · Ketebe Yayınevi · 052 okunma
286 syf.
10/10 puan verdi
İlk şiir kitabı okumama Ümit Yaşar ile başladığım için mutluyum. Hayatı beni çok etkilemişti. Onca zorluğu bizzat kendisinin yaşamış olması ve 3 kez intihara kalkışması gerçekten çok zor bir hayatının olduğunu gösteriyor. Bu kitabında aşk, eleştiri şiirleri var. Bazen bir konu hakkında zıt düşüncelere sahip olduğunu gösteriyor. Örneğin yaşamayı yalnızca aşka bağladığı şiirleri de var ya da bir kere geliyoruz mantığıyla bağladığı şiirleri de var. Şiirlerin hepsi çok güzeldi. Oğlu Vedat'a ayrı şiir yazması ve o kadar dokunaklı olması etkileyiciydi. Tanrı'ya karşı bir sorgulaması olan şiirleri de var. Her bakımdan mükemmel bir şiir kitabı.
Rubailer Dörtlükler
Rubailer DörtlüklerÜmit Yaşar Oğuzcan · Everest Yayınları · 2008931 okunma
Reklam
176 syf.
10/10 puan verdi
De profundis, derinden anlamına geliyor.
Oscar Wilde bu kitabı dostum dediği kişiye mektup şeklinde yazmış. Ama her cümle öyle içinize işliyor ki tüm çaresizliğini, acısını, nefretini, sevgisini, kederini siz de hissediyorsunuz. Arkadaşına rağmen tüm yükleri omzuna aldı. Bu kadar fedakarlık artık insanın kendini yok etmesi anlamına gelir. Tüm ince düşünceleri arkadaşına nasıl destek olduğunu gösteriyordu. Sırf o kötü olmasın, kötü hissetmesin diye tüm sorumluluğu üzerine alıyor Wilde. Arkadaşı buna asla değmiyor. Hayatımda yer edinmesin istediğim tipte biri. Tüm yükünü başkasına atıyor, başkasının elinden geçiniyor, sorun kendinde olunca derman istiyor ama başkasında olunca başından savıyor, değerin ne demek olduğunu ve karşısındakine saygılı olmayı asla bilmiyor, onun yasam tarzının da olabileceği aklının ucundan geçmiyor, hep kendiyle ilgilenilsin ama bir başkasının yok sayılmasını istiyor. Kimse böyle bir arkadaşı istemez. Ama Wilde gibi insanlar bu dostluk için her şeyi yapabilecek kapasitede insanlar. Ama Wilde zarar gören tek kişi. Hayatından çalınan tek kişi. Bir insan bir şeyi anlamıyorsa ondan anlamasını bekleyemezsiniz eğer ki beklerseniz hem boşuna çaba sarf edersiniz hem de kendinizi kandırırsınız. İnsan neyse odur. Yaşamış olduğu tüm acıları kendisiyle birlikte ben de hissettim. O her kırgınlığını, kızgınlığını dile getirişinde sözde dostuna ben sinir oldum. Arada sanatına yer vermesi güzel detaydı. Ön sözü de çok güzeldi. Her şeye rağmen mektubu bitirişinde bile dostun ve sevgilerimle ifadesini kullanması Wilde'ın ne kadar iyi yürekli biri olduğunu gösteriyor bana kalırsa. Mutlaka okunmalı.
De Profundis
De ProfundisOscar Wilde · Can Yayınları · 20183,876 okunma
136 syf.
9/10 puan verdi
Öncelikle okunması benim için zordu. Kesinlikle rahat kafayla okunması gerekiyor. Duraksadığım çok yer oldu. Fakat içindekilerle değerli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Toplum, adalet, yasa, milletvekili gibi konulardaki bazı fikirleri beni şaşırttı ve mantıklı buldum. Toplumların nasıl olması gerektiği, Roma devletinin tarihçesi, Var olan toplumlardaki durumların eleştirileri çokça yapılıyor. Okunmayı hak ediyor. Çok fazla içeriği var kitabın. Çevirisinden mi benden mi kaynaklı bilmiyorum ama zorlandım okurken. Yine de tekrar okuduğumda güzel bir inceleme yapabileceğimi düşünüyorum.
Toplum Sözleşmesi
Toplum SözleşmesiJean-Jacques Rousseau · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201914k okunma
376 syf.
7/10 puan verdi
Açıkçası büyük bir beklentiyle başlamıştım fakat kitap beni pek tatmin etmedi. Çok yavaş ilerliyordu ancak son 150 sayfası sardı. Mitolojiyi seviyorum ve bunu okumak güzeldi benim için. Akhilleus'un vasiyetini yerine getirmemeleri ve bunu sonradan Thetis'in yapması şaşırtıcı oldu benim için. Patroklas birçok şey için savaş verdi. Hak ettiği değer bu muydu? Değildi. Sırf kendinden konum olarak düşük diye birini insandan saymamak çok acımasızca bir hareket. Akhilleus'un gururu da bir noktada yanlıştı. Onca masum insan öldü. Illa harekete geçmek için sevdiğin birisine zarar mı gelmesi gerekiyor? Bu açılardan kitap günümüzü açıklıyor diyebilirim. Makam, şöhret, güç oldu mu insanın elinde insanlığından geriye hiçbir şey kalmaz. Kadınlara bakış açısını tasvip etmedim. Ki o dönemden beri var olduğunu gösteriyor zaten. Bu da hâlâ bir şeylerin değişmediğini ya da değişmesi için bir çaba gösterilmediğini açıklıyor. Bir arpa boyu yol gidilmemiş deyim yerindeyse. Briseis karakterini sevdim. Patroklos için çabaladı aynı şey patroklos için de geçerli. Sonu tatmin etti. Patroklos'un babası ve annesi hakkında biraz daha bilgi olsaydı memnun olurdum. Çok yalnız ve aşağılanmalara maruz bir çocukluk geçirdi bu yüzden onun için üzüldüm. Akhilleus da tam tersi diyemeyiz. İki yaralı bir çocuğun bir araya gelişini okuyoruz diyebiliriz.
Akhilleus’un Şarkısı
Akhilleus’un ŞarkısıMadeline Miller · İthaki Yayınları · 202013.5k okunma
188 syf.
7/10 puan verdi
Yazık dili akıcı. Betimlemeler tam yerindeydi bence. Konusu birbirinin aynısı iki insanın yaşamış oldukları deneyimler. Aslında bu kadar sınırlı da değil. Aslında anlatılmak istenen belki de bir başka konumda insanın nasıl tepkiler vereceğidir. Ya da Petroviç gibi gururuna, adına, namına düşkün insanlar toplum tarafından hor görüldüklerinde başka bir bedende nasıl üstün görüneceklerini düşünmeleridir. Petroviç'in kendi içsel hesaplaşmaları okuyucu olarak beni de kendisini de yorduğunu düşünüyorum. Çünkü arada kalmışlık çok zor bir şey. Yapsam mı yapmasam mı? Yahut verdiğim karardan pişman oldum yapmasa mıydım? gibi düşünceler insanı gerçekten yorar ve sağlığını etkiler. Bence Petroviç'in çaresizliğinin en büyük nedenlerinden biriydi bu. Onun haricinde kendini iyi insan olarak sürekli dile getirmesi ve yaptığı kötü davranışları kendi içinde iyiye yorması kendiyle çeliştiğini gösteriyordu bence. Eylemde olmasa da içinden geçirdiklerimiz etkiler öyle değil mi iyi ya da kötü olduğumuzu? Petroviç böyle bir üne sahip olduğunda nasıl bir insana dönüşeceğini gösteriyordu belki de. Sonuç olarak pek övüp övüp bitirdiğimi söyleyemem ama okunur.
Öteki
ÖtekiFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201922.1k okunma
331 syf.
10/10 puan verdi
Öncelikle kısaca konusundan bahsedeyim. Ülkeye körlük salgını yayılıyor ve bu bilinen körlüklerden değil de her tarafı beyaz gören bir körlük. Hükümet bu insanları topluyor terk edilmiş bir akıl hastanesine ve tüm düzenlerin alt üst olduğu, insanca yaşamanın ne demek olduğunun unutulduğu, her zamanki gücü elinde tutmak isteyen insanlarla bir arada
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104.1k okunma
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.