KASAP
Dünün o Savunma Bakanı, bugün rejimin ikinci adamı ve Lübnan kasabı General Ariel Şaron'un da, evet onun da, şimdiki davranışlarını aydınlatan işkenceci bir geçmişi vardır. Moşe Dayan'ın emriyle Ağustos 1953'te "101. Birlik'i kuran ve komuta eden odur. Kurduğu o çete birliğiyle sınırdaki Arap köylerine misillemelerde bulunmuştur. Her yanda terör estirerek Yahudi olmayan halkın göçüp gitmesini sağlamış, böylelikle siyasî siyonizm doktrininin ilk şartı yerine getirilmiştir. Şaron ve komandoları ilk baskınlarını 14-15 Ekim 1954 gecesi Ürdün'ün küçük Filistinli köyü Kibya'ya yaptılar. Dörtte üçü kadın ve çocuklardan oluşan 66 kişiyi katlettiler. İki saat sonra Kibya'ya ulaşan Birleşmiş Milletler'in askerî gözlemcileri Güvenlik Konseyi'ne verdikleri raporda şu tanıklığı yapıyorlardı: "Kurşunlarla delik deşik edilmiş vücutlar ve kapı ve pencerelerdeki çok sayıda kurşun izleri, insanların evlerinde kalmaya zorlandıklarını ve evlerinin başlarına yıkıldığını gösteriyor... Olayları görenlerin hepsi de o dehşet gecesinde İsrailli askerlerin bütün köyü baştan başa dolaştıklarını, evleri dinamitlediklerini, bir yandan bombalar atarak bir yandan da otomatik silahlarla kapıları ve pencereleri taradıklarını söylüyorlar."
Sayfa 192 - Timaş Yayınları - Kasım 2023, IstanbulKitabı okuyor
İstanbul…
Şehir hâlâ ışıl ışıldı , asla uyumayan , dinlenmeye ihtiyaç duymayan ama göz alıcı derecede güzel bir vampir olduğunu düşündüm İstanbul'un . Bir vampirdi çünkü insanın kanını emen bir yanı vardı. Hem çok kalabalık hem de yalnız bir şehirdi . Öfkeli , hırçın ve tapılası derecede bağımlılık yapan türdendi . . * `
Sayfa 340 - Lolla yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Meursault'un duygusuzluk seviyesi
Bütün sağlıklı insanlar sevdiklerinin ölmesini az çok istemişlerdir.
Affet büyük Oğuz, affet. Türklük onlara her vakit cömertlik gösterdi. Beş asır, beş yüz sene kendi ekmeğiyle onları besledi. Dünyada akla gelebilecek her türlü özgürlüğü, serbestliği onlara verdi. Onlar bu iyiliğe karşı minnettar kalmaları lazımken hainlik ettiler. Hainlerin pis kanı Türk'ün parlak kılıcını kirletemez.
"Kaygı ,diye yazmış Kierkegaard, on dokuzuncu yüzyılın ortalarında ,-özgürlüğün verdiği baş dönmesidir -.Rose'un ölümü bana asırlar boyunca acı vermiş ve o acı, var olmanın yansız tekdüzeliği içinde eriyip ,duygularımın yosun tutmasına mahal vermemişti.."
Ama geçen yıllarla birlikte Andros'un cinsel maceraları heyecanını yitirmeye başlamıştı Her şey gibi. Adanın zengin mutfağı lezzetini kaybetmiş okuduğu kitaplara karşı ilgisizleşmiş, hatta villasından görülen güneşin batışı bile sıkıcı gelmeye başlamıştı. Bu nasıl olurdu? Henüz yirmili yaşların ortalarında olmasına rağmen, kendini çok yaşlı hissediyordu. Hayatta yaşanacak başka ne kaldı? Vücudunu bir sanat eserine dönüştürmüş, kendini eğitmiş, zihnini kültürle geliştirmiş, evini cennete çevirmiş ve istediği herkesin aşkını kazanmıştı. Ama inanılmaz bir şekilde, kendini Türkiye'deki o hapishanede olduğu kadar yalnız hissediyordu.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.