Unutmak istiyorum zaman zaman,
Ne yapsam, ne etsem olmuyor, Kabulleniyorum,
Kabulleniyorum da -gelgelelim-
İçim içimi yiyor.
Nasıl ki, unutamaz insan
Bir kez gerçekten sevdi mi?
bütün ruhu yara olmuş gibi sızlıyordu içi. her duygu, her düşünce, her inanç daha ortaya çıktığı anda o yaraya değip içini ağlama isteğiyle doldurarak acıtıyordu. uyumak, unutmak istiyordu, o anda o kadar yalnız ve öyle çaresizdi ki bu uyku ölüme dönüşse ve bir daha uyanmayacak olsa bundan şikâyet etmezdi, bunu derinlerinde hissediyordu.
Önceden çok ağlardım değer verdiğim bir insan hayatımdan çıktığı zaman, ama sonradan bunun benim için iyi olmayacağının farkına vardım. O kişi hayatımdan çıkmış olabilirdi evet ama ben toparlanmalı ve hayatıma devam etmeliyim düşüncesindeyim. Artık unutmak için daha çok çaba gösteriyorum aslında unutmayı hep ceza olarak gördüler ama unutmak bir lütuftur. Çünkü en çok hatırlamak istediğimiz insan bizi göğüs kafesi mezarlığında unutur. Farkındayım bazı şeyler geçti. Cümle kurmaz insanlara yazılan destanlar, yüzüne bakılmayacak karakterlere verilen tavizler, hiçbir fikirde buluşulmayacak insanlara ayrılan kayıp zamanlar, olgunlaşmamış beyinlere gösterilen sabırlar ve asla edilmemesi gereken tahammül; hepsi geçti artık farkındayım..
“Anası tek başına söyledi:
- Ölüm o kadar güç değildir. Unutulmak yamandır.
Babası fısıldadı:
- Asıl ölüm unutulmaktır.
Amcası ilave etti:
- Unutmak da ölmektir.”
Kabil: Tevrat'a göre kardeşi Habil'i öldürdükten sonra anayurdundan uzaklaşır.
Çağdaş psikoloji "Kabil kompleksi" diye büyük kardeşin küçük kardeşe karşı duyduğu kıskançlığı adlandırır. Biz, Kabil kompleksini ayrı bir mânâda kullanıyoruz: İşlediği cinayeti unutmak için vaka mahallinden uzaklaşan, vicdanının sesini yâdellerde unutmaya çalışan bir bedbahtın karanlık ve günahkar duyguları.