(...)
Islanınca esmer defterleri yüzümüzün
bu çamurla kanla alınteriyle gizli bir yazgı
çıkıyor bir an. Karanlık feneri ülkemizin.
Nasıl bir yalnızlık, unutulmuş bir ışık diliyle
çırpınırken biz üstümüze geliyor büyük gemisi geleceğin
Bir tenis topu, koşan bir çocuk, bir gözyaşı bile değiliz.
Yalnızca bir ağaç ailesi ve bir köşede
yıllardır bizi gözleyen hep aynı balta: Dalgınlık.
Düşünüyorum nasıl budandık bahara ulaşmak için.
Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz
ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım
durmadan düşünüyorum ne çok öldük yaşamak için.
Sayfa 75 - Yapı Kredi Yayınları - 2. Baskı: İstanbul, Mart 2016
Çoktan unutulmuş bir ilk gençlik aşkının,on yıl sonra bile hafifçe can yakan acısı...Ama sanki o acının ortasında bile bir mutluluk vardı.Bir zamanlar,yeryüzünde bir kişi tarafından sevilmiş olmanın mutluluğu...
"Her zamankinden daha fazla unutulmuş hissediyorum kendimi. Birkaç adım atıp duruyorum. İçine düştüğüm bu tüm unutuluşu tadıyorum: İki kent arasındayım, biri bilmiyor beni, öteki artık tanımıyor. Beni kim hatırlar?"