Dipnot
Alman filolog, filozof, eleştirmen ve şair Friedrich Nietzsche (1844-1900). Din, ahlak, kültür, felsefe ve bilim üzerine eleştirel yazılar kaleme aldı. Eski Yunan ve Roma metinleri eleştirmeniydi. 1879 yılında sağlık sorunları yüzünden Basel Üniversitesindeki görevinden istifa etti. 1889 yılında bir çöküş yaşayarak zihinsel yetilerini tamamen yitirdi ve ömrünün sonuna kadar, önce annesinin, onun ölümünden sonra da kız kardeşinin bakımı altında yaşadı. Kardeşi, Nietzsche’nin yayımlanmamış yazılarını kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden düzenleyince Alman militarizminin ve Nazi ideolojisinin felsefi temellerinden biri olarak görüldü. Ancak böyle olmadığı, tersine antisemitizme ve milliyetçiliğe şiddetle karşı çıktığı sonradan anlaşıldı. Nietzsche’nin Apollon-Dionysos ikiliği, perspektivizm, güç istenci, Tanrı’nın ölümünü ilan etmesi ve üstinsan gibi kilit fikirleri, kendinden sonraki felsefecileri etkilemiştir. Felsefesinin merkezini oluşturan şey, kişinin coşkun enerjisini sömüren her türlü öğretiye, toplumsal olarak geçerli olsa dahi, karşı çıkması ve hayatı evetlemesidir. Böyle Söyledi Zerdüşt, Ecce Homo, Tragedyanın Doğuşu, Dionysos Dithyrambosları, Putların Alacakaranlığı gibi eserleri hâlâ ilgiyle okunmaktadır.
Türkiye İş Bankası Yayınları
_Bazı insanlar kendi güneş sistemlerinde yaşarlar. Onları orada ziyaret etmek gerekir. _En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı. En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin yaralarla başlar en derin gülücükler. _Sevdiğiniz insanları düşünüyorsunuz, ama daha derine inin, sonunda sevdiğinizin onlar
Reklam
Nietzsche’ye göre, bilinç insanın sürü doğasına ait psişizmin bir boyutudur ve gramer de "insanların metafiziğidir... Eşsiz eylemlerimiz bunları sürü-diline dönüştürülerek sıradan hale gelmektedir" (ŞB, 354). Bu nedenle dil üzerine bir sorunsal kurmak, sürü-insanı davranış biçimidir. Platon'un bizlerden koparıp aldığı şeylerden biri de budur: Dünya gerçektir, beden gerçektir, duyular gerçektir. Güç İstenci bağlamında, birer permütasyon olarak ahlak ve anlam, yan-olgu ya da gerçekliği daha önce gelen başka bir şeyi bütünleyici (supplement) olarak değil, derhal gerçek olurlar [Bir bütünleyici olarak kendi kendini tatmin eylemi, Rousseau'yu bir Platoncu'ya dönüştürmüştü: kendi kendini tatmin bir bütünleyici ya da "gerçek❞ cinselliğin ürettiği bir tür yan-olgu değil, kendi içinde bir zevktir]. Fakat, akış ve evrim olan Güç İstenci'nin birer parçası olarak bunların hepsinin değişeceği ve değişmek zorunda olduğu bir gerçektir. Değişmeyi bırakırlarsa, ısı ölümü gereği yok olacaklardır ve bu dağıtıcı bir sistem için "felaket" demektir. Bu artık sesmerkezcilik veya sözmerkezcilik veya écriture sorunu değildir; bu Güç İstenci sorunudur ve anlamın yaratılışı sorunu ahlakın yaratılışı sorunu ile aynıdır; ahlakın yaratılışını anlamak istiyorsak anlamın yaratılışını da anlamamız gerekmektedir. Böylece, büyük ahlaksız olan Üstinsan, aynı zamanda büyük ahlakçıdır ve Nietzche'nin humanizminin gerçek anlamı da budur ve Nietzche'nin bir nihilist olmamasının nedeni de budur.
Sayfa 435 - 436 - PdfKitabı okudu
İşte adam haklı :D
Nietzsche'nin adı kötüye çıkmış sözcüğü "üstinsan" aslında, anaların ve öğretmenlerin dünyaya koyuverdikleri yarı-mamul yaratık insandan, kendini şekillendirip geliştiren bir Ben-Sanat eseri yaratma talebinden başka bir şey değildir. ( ... ) Nietzsche şuna işaret ediyor: Günümüzün kültürü; yeteri kadar çok sayıda küresel-yetenekli bireyler yetiştirmeye olanak sağlayacak bir eğitme ve kişinin kendini eğitmesi sistemi icad etmek zorunda­dır. Böyle bir sistem olmaksızın insanlığın, geleceği artık görü­nen sorunları çözme şansı olmayacaktır.
Peygamberden sonra hareketin içinden gelen birileri her şeye rağmen mîrâsı devâm ettirmeliydi. İlk günkü heyecanıyla değerleri yaşatmalıydı. İşte bu târihsel ve toplumsal zorunluluklar yenilikçi düşünce dediğimiz anlayışın doğmasını sağladı; mîrâs korunmalı, değerler kokuşmamalı, yürek temizliği devâm etmeli, çizgiden çıkılmamalı, değişen zamânlar ve kültürlere teslim olunmamalı, târihin gerisinde kalınmamalı, meydan okuyucu bir dinamizmle yola devâm edilmeliydi... Bu anlamda Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Âişe, Abdullah bin Mes’ud, Ebû Zerr, Ammar bin Yâsir, Muaz bin Cebel gibi birçok sahabi, zamânın ilerlemesi, dünyânın değişmesi karşısında neler yapılabileceği üzerinde kafa yormaya başladılar. Bu tür sahabilerin ilmî ve sosyal gayretleri birçok yeni fıkıh ilkesinin belirlenmesine kaynaklık etti. “Rey, kıyâs, maslahât-ı mürsele, seddü’z-zerâyi, istihsan” gibi usûl-ü fıkıh ilkeleri işte bu “kafa yormaların” sonucunda ortaya çıkan metodlardır. Zîra bunlar yenilikçi fıkıh anlayışın temel taşları olan içtihâd ilkeleridir.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Ehl-i sünnet nedir? Kimdir? Öyle oldu ki, bugün Ehl-i Sünnet, en çok müntesibi olan, en çok konuşulan ama en az bilinen bir hale gelmiştir. Ehl-i Sünnet, ehl-i sünnet ve’l-cema’a terkibinde ifade edildiği üzere sünnete ittiba eden ve ashabın Hz. Peygamber’den alıp devrettiği dinî anlayış ve uygulamalara tabi olan kitlenin adıdır. Ehl-i
Reklam