Telaşlı bir kalabalığın ortasında Ayaküstü konuşuyoruz Nedimin nigehban nergisleri gibi Üstümüzde bütün nazarlar Çok utanıyorum Sitare !
198 syf.
9/10 puan verdi
Coğrafya kaderdir sözünün hissettirildigi bir kitap. Dininden, dilinden, ırkından dolayı öldürülen milyonlarca insan, çocuk, bebek var... Savaş, soykırım, ölüm... Çocukların bilmediği, iğrenç sözcükler. Bruno ve Shmuel sadece 9 yaşında olan birer çocuk. Savaşın, soykırımın hüküm sürdüğü bir yerde bu sözcüklerden birhaber arkadaş oluyorlar. Çağa göre bambaşka dünyaların çocukları olan Bruno ve Shmuel, bambaşka dünyalardan birhaber bir şekilde arkadaş olup birbirlerine sevgi ile yaklaşıyorlar. Ve yine içinde bulundukları çağ ikisinin sonu oluyor. Şuanda bile suçsuz olup öldürülen milyonlarca çocuk var. İçinde bulunduğum çağdan utanıyorum.
Çizgili Pijamalı Çocuk
Çizgili Pijamalı ÇocukJohn Boyne · Tudem Yayınları · 202139,6bin okunma
Reklam
— Ah, korkunç şey bu! Nasıl biliyorsun? — Sana bakmayı biliyorum ben. Söylediklerimi dinlerken, "Bunu yapamaz ama tutar gene elimi öpmek isterse?" diye düşünüyordun. Bak, dudaklarını belli belirsiz boyamışsın. Boyarken aklından geçenleri biliyorum. Aynaya bakınca sana solgun gibi göründüler. "Sevmez ama azıcık süreyim, fark etmez," dedin. Öpüşeceğimizi biliyordun. Dudakların daha bir çekici olsunlar istiyordun. Aklında hep bugün benimle öpüşeceğin vardı. İstiyordun. Nerden mi biliyorum? Çünkü ben... Seni öpmek istiyorum.. Güler kızarıyordu. — Korkunç şey bu. Görüyorsun utanıyorum, dedi. — Korkunç olan ne? Bunları herkes düşünür ama çoğu söyleyemez. İkimizin arasında saklı bir şey olmaması sana bir rahatlama vermiyor mu? — Rahatlama ha! Başkasının gözü önünde... — Sus! (Dizlerini kıracakmış gibi sıktı.) Arkasını söyleme. Haydi, içelim şunları da çıkıp gidelim burdan. İçtiler. "Başkasının gözü önünde soyunmak insana bir rahatlama verirse!.." diyeceğinden korkmuştu. Kendi sözleriyle çelişmeye düştüğünü bilmiyor muydu? Yoksa onun açıkça söylemesini istedikleri salt kendi isteğine uygun olanlardan başka bir şey değil miydi? Elini alnında gezdirdi.
Hayat güzel bir şey. Bütün dertlere bütün kedere rağmen, mutlu olmaktan ne korkuyorum, ne de utanıyorum.
Sayfa 194Kitabı okudu
Empati yapmayı bıraktım. Kendimi sizin yerinize koyunca utanıyorum. Hayırlı Cumalar
Şu anda saksafonun şarkısı duyuluyor. Utanıyorum. Küçücük, parlak bir acı doğdu; bir örnek acı. Saksafonun dört notası. Gidip geliyorlar; "Bizim gibi yapmak, ölçüyle acı çekmek gerekir." Diyorlar sanki. Evet, doğru! Ben de bu biçimde acı çekmek isterim tabii. Ölçüyle, hoşgörürlüğe kapılmadan, kendime acımadan, kupkuru bir katışısızlıkla acı çekmek. Ama bardağımın dibinde biram ılıksa, aynasa koyu renkli lekeler varsa, fazlalıksam; en içten ve katışıksız acım, ayıbalığı gibi, hem bir yığın et hem gepgeniş bir deriyle ve insanın içine dokunan ıslak, ama kötülük dolu gözlerle sürüklenip hantallaşıyorsa bu benim kabahatim mi? Hayır, plağın üzerinde çepçevre dönen ve gözlerimi kamaştıran bu ufak elmas acının, dindirici olduğu söylenemez kuşkusuz. Alaycı bile değil; kıvançla dönüyor, kendinden başkasıyla ilgilenmeyerek, bir orak gibi dünyanın tatsız yakınlığını kesip attı, dönüyor şimdi ve hepimiz; Madeleine'i, şişman adamı, patron kadını, beni ve masaları, banketleri, lekeli aynayı, bardakları, birlikte bulunduğumuz için kendimizi varoluşa bırakmış olan hepimizi, düzensizliğimiz içinde, günlük aldırmazlığımız içinde yakaladı. Kendi hesabıma ve onun önünde varolanlar hesabına utanıyorum.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.