İbn Cemra Behcetun-Nufus adlı eserinde şöyle der: '' Sonra yaparım demen suretiyle o seni keseceğine vakti amelle sen kes, demektir.'' Bunun manasının şöyle olduğunu söylemek de mümkündür: Sen vakitten istifade etmek, faydalanmak hususunda uyanık olmazsan, kılıçla vurulup öldürülen kimse gibi helak olursun. Kişi vakti kazanmak ve ondan uygun şekilde istifade etmek için dikkatli olmazsa, zaman onu keser ve helak eder. Çünkü vakit keskin bir kılıç, yakan bir şimşek gibidir. İşte bu sebeple şair şu sözleri söylemiştir:
Vakit gibi keskin bir kılıç ol.
Buğz sonra yaparım diyendir.
Sakın böyle yapma, sen sen ol,
Çünkü çok büyük bir illettir.
Zaten eskiler kişinin buğzedilmeyi hak ettiği hususlardan birisinin vakti zayi etmesi olduğunu söylemişlerdir.
LEAR
Var mı burada beni tanıyan bir kimse?
Ben Lear değilim herhalde!
Böyle mi yürür Lear? Böyle mi konuşur? Gözleri nerede?
Ya anlayışı kıtlaştı, ya zihni uyuştu.
Uyanık mıyım acaba?
Biriniz söyleyemez mi benim kim olduğumu?
Ashab-ı Kehf, genç bir zümre idiler. Birer uyanık ruha sahip bulunuyorlardı. Allah'a iman-ı kâmil ile iman etmişlerdi. Aralarında bulundukları birçok kimse gibi küfre düşmediler. Hazreti Allah, onların bu imanlarına mükâfat olarak, hidâyetlerini artırdı. Onların ruhlarını aydınlatıp kalplerini ilâhî ilimler ile süsledi ve kendilerini imanlarında kararlı kıldı.
Ashab-ı Kehf kıssası zulmet zamanlarında, ehl-i imanın güzel düşüncelerinin peşine giderek, Hak Teâlâ'ya nasıl sığındıklarını bildirmektedir. Ve şirke düşmüş kavimlerinin yanından Allah'ın rahmetine sığınmayı birbirlerine tavsiye etmeleri, onların ne kadar güzel düşünceli olduklarını göstermeye yeter. Sonunda Allah'ın rahmetine kavuşup işlerinde kolaylığa mazhar olmuşlardır.