"Finlandiya’nın şu an ki haliyle, ben çocukken ki halini düşünürken gözlerimin önüne şöyle bir tablo geliyor: Harabe halinde büyük bir ev var. Bütün pencereleri kapalı. Dışarıdan bakıldığında terk edilmiş izlenimi veriyor. Evin içi karanlık, boğucu, rutubetli ve sıkıcı; âdeta büyük bir mezara benziyor. Fakat bazı genç, cesur ve güçlü insanlar geliyor, çok neşeli ve zekiler. Hemen perdeleri çekip camları açıyorlar. Evin içine güneş ışığı, temiz hava ve çiçek kokuları giriyor ve evin içindeki her şey canlanıp neşeleniyor. Binanın dışı da tamir edilip yenileniyor. Önveleri bu hayaletli gibi görünen eve yaklaşmayan insanlar artık yanına gelip binayı hayranlıkla seyrediyorlar. İşte bu mucizevi değişim her devlette, her şehirde, her kasabada, en ücra ve unutulmuş köyde yaşanabilir. Bunun için yalnızca dinamik fikirleri olan, uyanık ve uygarlaşmak için çalışmaktan bıkıp usanmayan insanlara ihtiyaç vardır.”
“Uşaklaşmayı uygarlaşmak sanmak.”
Reklam
Çocuksu narsisizmi aşmak, bir anlamda yetişkin yaşamın gereklerini karşılayacak şekilde gelişmek ve uygarlaşmak anlamı taşır. Çocuksu narsisizm yoz haliyle bireyi belirleyen bir dinamik olarak kalırsa, işlenip yontulmazsa da ortaya Recep İvedik çıkar. Şahan Gökbakar'ın bir dizi uzun metraj yapımla sinemaya aktardığı bir kurgu karakter olan Recep İvedik; duygusal hamlığıyla, hedonizmiyle, dürtüselliğiyle, çıkar çatışmalarında gösterdiği abartılı bebeksi tepkileriyle, dış gerçekliğin sınırlamalarına ve başkalarının varlığına uyanamamış egosantrik zihinselliğiyle ve yapımdaki komedi unsurunun temel dinamiği olan gülünç despotizmi ve tümgüçlü halleriyle tam bir çocuksu narsisizm ikonudur.
Doğayla birlikte uygarlaşmak
İnsan da diğerleri gibi, yani hayvanlar, bitkiler ve bütün canlı varlıklar gibi, doğanın sakinlerinden biriydi. İnsanların yaşamı zordu, hayatta kalmak için savaşıyorlardı; doğadan, onun fırtınalarından, gecelerinden, kuraklıklarından ve depremlerinden korkuyorlardı. Derken insan, zekâsı sayesinde hayatını kolaylaştıran binlerce şey icat etti. Doğayı, yabani bir hayvanı evcilleştirdiğimiz gibi uysallaştırdı. Ama uygarlığı inşa ederken, kendini gitgide bütün diğer canlılardan üstün hissetmeye başladı. Böyle olunca da doğaya, istediği gibi kullanacağı dev bir depo gibi davranır oldu. Eline ne geçerse geçsin her şeyi atabileceği devasa bir çöplük, her şekilde kullanabileceği bir nesne gibi. İnsan; doğadaki varlıklardan, yaşamları birbirlerine bağlı canlılardan yalnızca biri olduğunu unuttu. Biz insanlar, bu dünyada yaşamaya devam etmek için, uygarlığımızı doğanın döngüleriyle bağdaştırmalıyız. Bunun vahşi doğaya dönmekle hiçbir ilgisi yok! Gitgide daha da iyi yaşamak için, uygar kalmayı ve doğayla birlikte uygarlaşmayı -yani ona karşı saygılı, sorumlu ve dikkatli olmayı başarabilmeliyiz.
Sayfa 38 - Günışığı Kitaplığı
Yeniden hayvanlaşmamak için umutsuzca uygarlaşmak gerekir.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
98 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.