Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uygarlıkta, ailenin temelindeki sevgi hem doğrudan cinsel tatminden feragat edilmeyen özgün hâliyle hem sonradan dönüştürüldüğü biçimiyle, yani hedefine ket vurulmuş şefkat olarak işlevini sürdürür.
Reklam
Uygarlığın temellerinden birinin sevgi olduğu kabulü, yarım bıraktığımız konuyu bir ara cümleyle tamamlamaya vesile olabilir. Cinsel (eşeysel) sevginin güçlü bir tatmin sağladığını ve her türlü mutluluğa örnek teşkil ettiğini keşfeden insanın, yaşamı boyunca mutluluğu cinsel tatminde araması ve cinsel erotizmi hayatının merkezine koyması gerektiğini düşünmüş olabileceğini söylemiştik. Ardından, bu sayede kendisini dış dünyanın bir kısmına -kendi seçtiği aşk nesnesine tehlikeli biçimde bağımlı kıldığını ve reddedilmesi, ihanete uğraması ya da ölüm yüzünden onu kaybetmesi hålinde kendini muazzam bir ıstıraba maruz bırakmış olacağını açıklamıştık. Bu yüzden de her devrin en bilge insanları, duygularımıza ortak olarak bizleri bu yoldan alıkoymaya çalışmış; fakat yine de çoğu insan, bu duygunun cazibesine kapılmaktan kendini alamamıştır.
Tarih öncesi maymunsu dönemlerinde dahi aile kurma alışkanlığına sahipti ve muhtemelen aile üyeleri de onun ilk yardımcılarıydı.
Güzellik, temizlik ve düzenin; uygarlığın koşulları arasındaki yerleri besbelli ki fevkalade önemlidir.
İlkin küçücük birer hayvansal organizma biçiminde vücut bulan ve her bireyi, zavallı küçük birer bebek olarak doğan insanın ("Ah, küçücük tabiat parçası!") bilim ve teknoloji sayesinde dünyaya sunduğu bu yenilikler, bir peri masalını andırmakla kalmıyor, aynı zamanda peri masallarında geçen her dileğin ya da en azından tamamına yakınının gerçekleşmesi anlamına geliyor.
Reklam
İnsanlar, kendi kurtuluşlarının yolunu kendileri bulmalıdır. Bireyin tercihini etkileyecek çok çeşitli etkenler bulunur. Önemli olan, dış dünyadan beklediği gerçek tatminin miktarı, ondan azade olabilmek için ne kadar ileri gitmeyi göze alabileceği ve nihayet, dünyayı kendi isteklerine göre şekillendirmeye ne kadar hevesli olduğudur.
Haz prensibinin dayatmasıyla ihtiyaç duyduğumuz mutluluk hedefinin gerçekleştirilmesi pek mümkün değildir.
İnsanın, yaşamı boyunca hangi alanlara ilgi duyacağı konusunda belirleyici olabilecek özel bir kabiliyeti yoksa Voltaire'in bilgelik dolu tavsiyesine uyarak bunun yerini herkesin yapabileceği sıradan mesleki çalışmalaria doldurabilir. Kısacık bir araştırma kapsamında libidonun fayda ve maliyetlerine dair çalışmaların önemini hakkıyla tartışmak imkânsızdır. Yaşamın sürdürülmesi açısından başka hiçbir yöntem bireyi, çalışmaya yapılan vurgu kadar gerçekliğe baglamaz çünkü işi sayesinde gerçekliğin bir bölümünde yani insan topluluğu içinde güvenli bir yer edinir. Libidoya dair narsist, saldırgan ya da erotik unsurlardan çoğunun mesleki uğraşa ve ona dayalı insan ilişkilerine yönlendirilmesi açısından işinin yarattığı imkanlar, en az toplumdaki varlığının korunması ve meşruiyeti için vazgeçilmez addederek keyif aldığı şeyler kadar kıymetlidir. Mesleki uğraşlar, serbestçe tercih edildiği sürece özel bir tatmin sağlar bu, diyelim ki yüceltme yöntemiyle gerçekleştiriliyorsa var olan eğilimlerin veya süregelen ya da doğasına uygun olarak pekiştirilen içgüdüsel dürtülerin işlevsel hale getirilmesini mümkün kilar. Gelgelelim mutluluk yolunda insan, işine fazla değer vermez. Haz veren diğer yöntemler kadar büyük bir hevesle işinin peşinde koşmaz. İnsanların büyük çoğunluğu mecburiyetten çalışır ve insanın işe karşı duyduğu bu doğal tiksinti en büyük sosyal sorunların da kaynağıdır.
Nasıl ki içgüdüsel tatminin bizi mutlu etmektedir, dış dünyanın yarattığı mahrumiyetler ve ihtiyaçlarımızın giderilmeyişi de bizim için ıstırap kaynağıdır. Bu sebeple insan, içgüdüsel dürtülerini kontrol ederek ıstırabından kısmen de olsa kurtulabileceğini düşünür. Bu tür bir savunma, duyu organlarından medet ummak yerine ihtiyaçlarımızın içsel kaynaklarına hükmetmeyi amaçlar.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.