hayır, değişmiyor, hiçbir şey değişmiyor. Çağın, zamanın, insanın değiştiğini söyleyenler yanılıyorlar. Her şey aynı. Bizim zamanımızda da böyleydi. Kan akıyordu, insanlar ölüyordu, köyler yanıyordu, inleyişler göklere yükseliyordu, kin ve nefret boğuyordu insanları. Aynen bugünkü gibi. Üstesinden gelemedik oğlum... Bilmiyorum, sana geniş bir şekilde oralardan söz ettim mi hiç? Ben de subaydım orada. Oraları değiştirmek isliyorduk, uygarlık, bilim ve insanlık götürmek istiyorduk, o vahşi hayatı vatanın birlik ve beraberliğinin içinde eritmek istiyorduk, büyük, gelişmiş, müreffeh ve güçlü bir ülke kurmak istiyorduk. Ama şimdi iyice anlıyorum ki başaramadık. Çok kan döküldü oğlum, çok insan öldü, pek çok ırmak koyu kırmızı bir renkte aktı, çok zaman geçti. Bugünkü gibi. Neden bilmiyorum ama ne biz değiştik, ne onlar değişti. Kan durmadı, ölüm ve öldürme kesilmedi. Şehirler değişti, giysiler değişti, tanklar, toplar, arabalar, otomobiller değişti, uçaklar, telefonlar değişti, ama insan aynı kaldı, insanın kini, nefreti, inadı aynı kaldı”.