giriş
ARKEOLOJİ- Arkeolojinin bir bilim olarak öğretilmesi çok eski bir geçmişe dayanır. 15.000 yıldan daha önceki bir tarihte eskilerin arkeoloji eğitimi için özel okullar vardı. Anavatan Mu battığı ve İlk Büyük Uygarlık yeryüzünden silindiği zaman, tüm diğer eski ilimlere olduğu gibi arkeolojinin üzerine de karanlık çökmüştü. Geriye yalnızca ileride
Sayfa 26 - Ege Meta YayınlarıKitabı okudu
Ölülerden yardım dilemek, uygar bir toplum için lekedir. Bugün bilim, teknik ve bütün yaygınlığıyla aydınlatıcı uygarlık karşısında filan ya da falan şeyhin öğütleri ile maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların uygar Türk toplumunda bulunabileceğini asla kabul etmiyorum. Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar ülkesi olamaz. En doğru ve gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır.
Sayfa 433
Reklam
Müslümanlık onun gözünde mantık, muhakeme, bilim ve bilgiyle uyumluluk içinde "doğal bir din"di. "Milletin kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançer" olan yobazlığa bütün gücüyle karşıydı. Çağdaş bir görünüşün Müslümanlığa aykırı olduğunu ileri sürenleri azarlıyordu. Camilerde cuma günü verilen vaazların bilim kurallarına uygun olması gerekliydi; vaizler uygarlık dünyasının siyasi ve sosyal koşullarını yakından izlemek zorundaydılar. Bundan sonra vaazlar, halkın anlayabilmesi için, eski bir ölü dille değil, Türkçe olarak verilecekti.
Sayfa 406
Bilim ve sanat her nerede taçlandırılmışsa o topraklar güç, zenginlik ve kültürel üstünlüğe kavuşmuşlardır. Toplumları fiziki güç değil uygarlık yaratan bilgiye sahip olmak güçlü kalmıştır.
Sayfa 36
Gerçek değişmez
hayır, değişmiyor, hiçbir şey değişmiyor. Çağın, zamanın, insanın değiştiğini söyleyenler yanılıyorlar. Her şey aynı. Bizim zamanımızda da böyleydi. Kan akıyordu, insanlar ölüyordu, köyler yanıyordu, inleyişler göklere yükseliyordu, kin ve nefret boğuyordu insanları. Aynen bugünkü gibi. Üstesinden gelemedik oğlum... Bilmiyorum, sana geniş bir şekilde oralardan söz ettim mi hiç? Ben de subaydım orada. Oraları değiştirmek isliyorduk, uygarlık, bilim ve insanlık götürmek istiyorduk, o vahşi hayatı vatanın birlik ve beraberliğinin içinde eritmek istiyorduk, büyük, gelişmiş, müreffeh ve güçlü bir ülke kurmak istiyorduk. Ama şimdi iyice anlıyorum ki başaramadık. Çok kan döküldü oğlum, çok insan öldü, pek çok ırmak koyu kırmızı bir renkte aktı, çok zaman geçti. Bugünkü gibi. Neden bilmiyorum ama ne biz değiştik, ne onlar değişti. Kan durmadı, ölüm ve öldürme kesilmedi. Şehirler değişti, giysiler değişti, tanklar, toplar, arabalar, otomobiller değişti, uçaklar, telefonlar değişti, ama insan aynı kaldı, insanın kini, nefreti, inadı aynı kaldı”.
“Batılı” bir milliyetçilik, bilim ve teknik tarihçilerini, Avrupa'nın Çin'den aldıklarını inkâra veya küçümsemeye yöneltmektedir. Aslında mükemmel bir bilim tarihi uzmanı olan Aldo Mieli neyi savunursa savunsun, barutun Çinliler tarafından keşfedilmesi bir efsane değildir. M.S. IX. yüzyıldan itibaren Çinliler güherçile, kükürt, toz haline getirilmiş odun kömürü ile barut imal etmekteydiler. Gene Çin kökenli olan ilk ateşli silahlar XI. yüzyıla ait olmalıdır. Ama tarihi bilinen ilk Çin topu ancak 1356'dadır.
Reklam
970 öğeden 781 ile 790 arasındakiler gösteriliyor.