“Yaşamak ile Var Olmak, aynı şeyler değildir. Aralarında sonsuz bir boşluk var ve hepimiz o boşluğun içerisinde debeleniyoruz. Aynı çerçevenin içinde sırtımızdaki türlü yüklerle omuzumuza mühürlenmiş, ucu kim bilir kimin elinde olan iplere bağlı olarak, bıkmadan usanmadan aynı oyunları oynamaya devam ediyoruz. Sahnede bizi eğlendirene ‘bakın bu benim,’ diyerek yaralarımıza gülüyoruz. Oysa bizi sahneye çıkarıp iplerimizi ileri geri oynatmak istediklerinde dişlerimizle koparmalıydık o ipleri. Dişimiz kırılırdı en fazla kolumuz bacağımız. Neticede kukla değil miyiz, ne fark ederdi ki bizim için. Ama yapamadık işte. Çünkü biz insanız, zayıfız, riyakarız, korkarız, alçağız…”
Aşk, seni bir taş yapıp kuyuya atan kuvvet. Ne kuyunun dibini biliyorsun, ne de neden oraya atıldığını. Bildiğin tek şey, uçsuz bir karanlığın içinde nereye çarpacağını bilmeden, son sürat düşüyor olduğun...