Gözlerim ağırlaştı. Sigara yaktım. Müziğin de tıpkı kokular gibi hatıralara can verme yeteneği olduğunu unutarak yerdeki bilgisayarıma uzanıp bir şarkı açtım: Radio Tarifa’dan Maňana… Bazı şarkılar notalardan değil hatıralardan yapılmadır. Bu şarkıları dinlerken mazi ile kucaklaşmayı göze almak gerekir. Bu şarkı da öyleydi; gözlerimi kapadım. Uzak bir şehirde, sonsuz bir gecenin içinde yaşayacağım ânın hayalini kurardım hep. Şimdi o ânın içindeydim. Bu ânı bir daha yaşayamama korkusu ile şarkının içinde gezindim.
Şarkılar evden kaçma arzusu ve eve dönme isteği uyandıranlar olarak ikiye ayrılırlar. Çalan şarkı hem gitme hem kalma arzusundan dokunmuştu. Ludovico Einaudi’den Una Mattina…