Vay anam vay!
Bu belalı başınan
Kime ne diyem
Nerelere gidem
Ya derdime derman
Ya katlime ferman!
Başı daralınca Yılmaz'ın
Baktı atacak taşı yoktu
Baktı eli durmuş, ayağı durmuştu
Vurulmuştu.
Çıkardı yüreğini kan içinde
Çarptı kötünün kafasına
Hay bu nasıl devran?
Turkiye yaşanmaz oldu!
Gel gör halimiz yaman!
Haramiler, bezirganlar elinden
Aman, el aman!
Kesilmiş mümkünüm, çarem
Vay ne hal olmuş memleket
Vay ne hal olmuş vatan!
Güzel yarim İstanbul'dan ne haber?
Dil-Tarih'ten, Emekçi'den, Sendika'dan?
Şiddetin sabahı yakındır
Dayan dizlerim dayan
Ankara 1947
Gel kardeşim, gel beri
Hey kurt hey kuş hey börtü böcek
Ah gidenler gelir mi geri
Açar mı bugün dört bahardır kanayan çiçek
Demek
Daha bizim yaşımızda
İnsanlar ölecek.
Zaman akar, zaman geçer,
Zaman zindan içinde;
Biz mapusta gürül gürül yatardık
Yılan çıyan içinde.
Getirdiler ite kaka bir yiğit,
Ayak çıplak
Ak bir mintan içinde.
Zaman zaman içinde
Işık duman içinde
Bugün görüş günümüz
Dost kardeş bir arada
Telden tele
Mendil salla el salla
Merhaba!
İzin olsun hapishane içinde
Seni
Senden sormalara doyamam
Yarım döner cıgaramın ateşi
Gitme dayanamam
Karanfil…
Ayağını bastığın yerlerden dizeler dirilir
Şu dünya gölgenden oluşuyor
Sevinç nehrinde yaprağa dönüşmek sesinden
Ve çölleşip gitmek
unutmaktır seni bir an
Karanfil ekmek ve kutsal kitap çarpsın
Adınla şavkıyor günlerim
Kaderimi alnımdan kazıyıp
Adınla geleceği heybeme bırakırım
Seni sevmek tanımıdır bedellerin
Sis ve duman içindeyim
Felaketin yüreğini söküpte geldim
Şimdi bana bana büyü karanfil…
Hiç dinlediler mi sessizliğin nabzını…
Bir kuş nasıl ağlar
Ve göz yaşının hem şifasını hem gazabını
Ve kim bilebilir yalnızlık ölürken
kime bırakır mirasını
ve çocuk sevdalarım çıkageldi
bahar yağmurları gibi
bana dediler ki : "
bir kız var şu bahçelerin arkasında
az sonra gelir çeşme başına
bir görmelisin herkes onun peşinde"
ve çıka geldi ceylan yavrusu
kızın gözlerinde...hayır hayır
kızın dudaklarında bir ışık bir ışık ki
nasıl desem
mor menekşeleri bilirmisiniz
yada nergisi görmüşmüsünüz hiç
hayır böyle değil
bal petekleri varya bal petekleri
ah öyle sanıyorum ki buda değil
dut ağacı erik dalı
en doğrusu badem çiçekleri gibi
şu kızın dudakları
o anda ölmüşüüüümm ölmüşüm kurban
o anda donmuşum donmuşum
kalmışım yerimde kurban
çocukluğumu hatırlıyorum
yüzümde son bahar rüzgarları
ve her tarafım yine yağmur yine çamur
yine toz
ve oyuncaklarım dururdu yastık dibinde
hepside taş hepside çaput
hepside kar
bir de sapanım vardı nice kuş vurdum
ağaç diplerinde
ve nice kışlar gördüm bu çocuk yaşta
annem sobayı yakardı geceden
sabah portakal kokusu sinerdi odamıza
mapus bu bende mahkumum demiyeceksin
bir kalem mutlaka bulunur yanında
baş ucunda bir kaç kitap eksik etme
günlük sporunuda unutma kurban
zindanda isen eğer
bütün silahları kullanacaksın
şiir yazmam deme
şiir de yazacaksın
unutma Ş İ İ R
resim yaparsın
belki bir gün bir güvercin çizersin
balonlarını uçurursun güneşe
ve bir annenin seslenişini duyarsın
dayan oğlum kızım dayan
dışarıda bir sürü dedikodu bir sürü çivan
bir sürü tırpan
dayanın devrimci diernişçiler
cesedinizi öpmek kötü değil ama
yeterki öpüşlerim bomboş geceye değmesin
giderim derim ki he kurban
bir adam doğmuş büyümüş
sonra bir varmış bir yokmuş
önce kavga sonra mapus ve yıldızlar
ve sonra ışık her taraf
giderim derimki ey donmuş karlar
buz tutmuş deniz mezarsız ölü
giderimd erimki ey sarı kır çiçekleri
harman sapı uğur böceği ceviz dalı
bu hava bu şehir
neden bu kadar sevdalı
giderim derim ki neden kurban
kanı kan enden çeker
bulutlar sarhoş olurmu hiç
insan ekilir mi güneşe
neden mapusta çimen yeşermez
avuç dolusu özlem kokar gökyüzü
bu yollarda kaç annenin kaç bacının
kaçadamın ayak izleri var bilirmisin
hepsi de yaralı
ama yinede suların üstünde
bir koşuşturma bir gülüş
yine tren garında bir telaş bir bilet
bir yer bir döğüş
ve bir anne bedduaya durur
" ne bu şehir ola ne bu mapus
kör ola gözlerim ağzım dilim lal ola
varam gidem şu komşuya" he" der mi ki
şuracıkta otursam polis tutarmı beni
acep öpebilirmiyim cesetlerini direnişlerini?