Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Büşra

Büşra
@uzakufkunyolcusu
İstanbul Üni. İlahiyat / Okul Öncesi Öğretmenliği
19 okur puanı
Ekim 2016 tarihinde katıldı
Anarşist kalpsiz olmak zorundadır, ona ahlâk lâzım değildir. İslam’ın yolu ise bu yolun tam karşısında ve aksi istikamette bulunur. İslam’ın zaferi, ilimle ahlâkın, bir de onların önünde yürüyen kalbin zaferleridir.
Sayfa 29 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Günümüzün aşkları görünmek istiyor. Kıyıda köşede gizlenmek istemiyor, bilinmek, ilan edilmek, ses çıkarmak istiyor. Özlemek istemiyor âşık, hemen kavuşmak istiyor, sevdiğini her an kapsama alanında tutmak, hapsetmek, boğmak istiyor. Aşk, beklemeye tahammül etmiyor.'' Diyor Kemal Sayar. Beklemek ne kadar zorlaşıyor, artık kimsenin beklemeye tahammülü yok. Bir an önce her şey olsun bitsin. Bir an önce kavuşalım ulaşmak istediğimiz şeye diyoruz. Çağımız hız çağı ya bu da hız çağı hastalığı işte. Gönle düşeni dile düşürüp ilan etmeye bayılıyoruz. ''Aşk sır ilen olur'' diyen Neşet Babayı duymuyoruz kulak kesilmiyoruz ona. Bu hız çağında her şeyimiz bilinsin, her şeyimiz duyulsun istiyoruz. Bir şeyleri beklemeye tahammülümüz yok, ulaşmak istediğimiz neyse ona bir an önce ulaşalım bir an önce varalım gitmek istediğimiz yere diyoruz. Gitmek istediğimiz her yol ayaklarımıza dolanıyor. Sesler kalpleri yaralıyor. Ve sanırım artık bu bağırgan kalplere sükut gerekiyor.
Dedem ve babaannem. Bütün mümkünler arka arkaya dizile dizile, iki çift gözün karşılaşmasına gelip dayanmış. Bir tek an. Milyonlarca ihtimal arasındaki tek mümkünün gerçekleşmesi için yaşanmış bütün bunlar. Tek mümkün, "O benim işte"...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
'Bilirim ki, kader yazılmış, defteri dürülmüş kaldırılmış, mürekkebi de kurumuştur. Ama her an yaratma halinde olan da Sensin. Öyleyse Sen yazılmış kaderleri bile geri çevirirsin. Benim kaderim işte az önce geldi, karşıma dikildi. Çevirme benim kaderimi geri. Onu bana çok görme.''
"Siz" dedi Hacıbey. "İnsanları Türk, Kürt, Ermeni, Sırp, Yunan, Rum... Nasıl birbirinden ayırıyorsunuz? Takvaca üstün olanın en hayırlı olduğunu, Yaradan nezdinde Arap'ın Arnavut'a, Türk'ün Acem'e bir üstünlüğü olmadığını bilmiyor musunuz?"
Reklam
Ben aşkı şiirlerde, romanlarda olduğu gibi bir parlak yaz gecesinin mehtabında başlayıp sabahında biten bir rüya addedenlerden değildim. Benim için sevmek, bir başka insanın vücudundan, ruhundan bir parça hükmüne girmek, onunla beraber gülüp ağlamak, ıstıraplarını paylaşmak demekti.
Her şeyin mekanik bir düzenlilikle sürdüğü modern hayatta, bir saati kurmak düşüncesini yitirdiğimi farkettim. Nasılsa her şey otomatik, her şey aynı sıkıcılıkla ilerliyor hayatımızda diye düşünürken, küçük Serkisof şefkatli ellerle okşanmadığında susuyor. Aşklar da böyle gerçekte. Ezber cümlelerin, ezber duyguların içinde aktığını varsayarken, gerçekte sevginin kalbine dokunmak gerektiğini unutuyor insan. Modern hayat; otomatik, mekanik, tekdüze, tek sesli, naylon, kokusuz, steril, tek frekanslı aşkları dayatıyor hepimize. Oysa aşk masa üstündeki kurmalı saattir. Gözlerine bakmayı gerektirir. Dostluklar da böyle bir yanıyla. Siz sanırsınız ki, o eski dostlar bıraktığınız yerde aynı mekanik döngüyü sürdürürler. Öyle değil. Dostlar da kurmalı saatler gibidir; onların da kalplerine dokunmalısınız. Teknoloji kola takıldığı anda çalışan saatleri icat etse de, sahici hayat hâlâ kurmalı saatlerde akıyor.
Renklere ve biçimlere hükmeden bu derin bakışlara, zamana ve geçici gidici olan şeylere takılıp kalmayan bu keskin, bu nüfuz edici gözlere başka nerede rastlanabilir?
Sayfa 346Kitabı okudu
Biz Arablar kendimizi hatasız kusursuz insanlar olarak görmeyiz; ama hatalarımızı kendimiz işleyelim, onlardan kaçınmayı kendimiz öğrenelim isteriz -tıpkı bir ağacın santim santim uzayıp; göğe doğru nasıl yükseleceğini kendiliğinden öğrenmesi, ya da suyun akarken en uygun yolu kendiliğinden bulması gibi. Erdem sahibi olmayan insanlar tarafından erdemli olmaya zorlanmak istemeyiz.
Sayfa 150 - İnsanKitabı okudu
Kırık dökük gerçeklerin üşüşünce düşüncene ne çok canlı acın var senin…
Reklam
Kimsenin bir dalgınlık kadar öyküsü yoktu. Kırk eşiği vardı en büyük yakınlıkların bile. Cebimde doldurduğum harflerle gelmiştim ben. Sen o hayaldin, yaz topraklarından engin. Şarkısız zamanlardı. Okunaksız yazımı okunur kılmıştın.
Sevdiğim herkesten bir heceydi Önce sezdim, sonra bildim.
Yaslan göğsüme sevdiğim Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir Toprak gibidir Sen ki bulut gibisin Ay gibisin güneş gibi bazen
Gözyaşının açtığı yoldan Gelen gitmezmiş giden gelmezmiş
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.