Feyza

Aşka inanabilsen, onun gereklerini yerine getirebilsen mükemmel olur. Yalnızca bir ah­mak, katıksız bir aptal becerebilir bunu. Bir tek o özgürdür derinliklere inmeye ve gök­lerde fink atmaya. Masumiyeti, korumaya alır onu. Kendisi korunma isteğinde bulunmaz.
Sayfa 52
Reklam
Umutsuz bir aşk çökmüşse gönlüne saba­hın üçünde, özellikle onun orada, yerinde ol­madığı kuşkusuna kapıldığında telefon etme­yi gururuna yediremiyorsan, ister istemez içe dönüp kendinle baş başa kalırsın; o anda ak­rep gibi sokarsın kendini ya da hiçbir zaman postalamayacağın mektuplar yazarsın ona, ya da odanda volta atarsın, hem küfür hem dua edersin, sarhoş olursun, ya da kendini öldüre­cekmiş gibi davranırsın.
Sayfa 10
Adı Özlem, bir görsen, ballı kaymak, bizim Reyhan Hanım'ın kızı, okumuş, güler yüzlü. Ha oğlum, bir baksan. Neye baksam? Fotoğraf gösteriyor Sakine Hanım. Resimdeki kız güzel. Saçları uzun, kumral. Gözleri pırıl pırıl. Kalbi daralıyor Ayhan'ın. Bu kız bizi sevmez. Biz de onu sevmeyiz ama onun bizi sevmediği gibi değil. O beğenmez de sevmez. Biz beğenmezlik etmeyiz de sevmeyiz. O bakar göremez. Biz bakarız, bir şey yok ki görülecek daha bizi bile görmüyor deriz.
Sayfa 121

Reader Follow Recommendations

See All
Biz zamanı bizim sanıyorduk bir zamanlar. Nasıl olsa bizimdi, ne geç vardı ne erken. Hep içindeydik. Ama beklemiyor muyduk? Bekliyor idiysek gelecek vardı. Gelecek varsa geç de vardır, erken de vardır. Yok mudur yoksa?
Sayfa 28
"Benim üstüne titrediğim kocaman bir yalnızlığım var."
Sayfa 42
Reklam
"Siz evlenmediniz sanırım?" Başını salladı Ayhan, iki yana. "Kısmet olmadı efendim." "E, düşünmüyor musunuz?" Ne cevap verilir bu soruya, hiçbir fikri yoktu. "Açıkçası düşünüyorum diyemem." Arzu fazla müdahildi konuya. "A düşünün ama artık. Bu devirde yalnız yaşanmaz." Hangi devirde yaşanır Arzu Hanım?
Sayfa 48
Mutlu olmayan insanlar hep bekleyiştedir....Çoğu zaman ne beklediğini bilmeden bekliyor insanlar. Biz de beklemiştik. Hep beklemiştik.
Sayfa 69
Oğlum demişti annem en cesur ses tonuyla, oğlum, kendine ne yaptın? Hiçbir şey yapamadım anne. Kaçtım bu yüzden. Bulunmaya ihtiyacım vardı, bu yüzden kaçtım. Çünkü ihtiyacım olsa da ne arzum ne de gücüm vardı. Umut, kaçıncı kaburga kemiğinden tükenir. Ne kadar inceldiğinde tükenir, hangi incelik kırılma anını başlatır? Ki, sen ne kadar incesindir de kırıldığını bile susarsın, diyemezsin, içine doğru bakarsın. Umut yalnızlığın ilacıdır da ne zamana kadar. Ne kadar yalnızlığın ilacıdır, yalnızlığın ne kadarının ilacıdır, yalnızlığın kaçıncı evresinde tüketir kendisini, hem de seni? Cevapları bulmuştum. Benimle ilgili değildi. Bana özel değildi. Benim bir suçum yoktu. Ama yapabileceğim bir şey de yoktu. Umut, hakiki karanlığın hakim olduğu hiçbir yerde yoktu
Sayfa 71
Hayatı yoğun bir şekilde yaşayabilmenin tek yolu, faturayı 'ben'e ödetmektir.
Sayfa 50
Açıp her gün okuyacağım bir alıntı bırakıyorum.
"Bugünün pek az şeyle yetinen basit ve rahat dünyası için fazla iddialı ve açsın, seni kendi içinden tükürüp atıyor bu dünya,onun boyutlarının dışına taşıyorsun. Günümüzde yaşamak ve yaşamaktan zevk almak isteyen birinin senin gibi, benim gibi bir insan olmaması gerekiyor. Zırıltı yerine gerçek müziği, eğlence yerine kıvanç, para yerine ruh, gelişigüzel etkinlikler yerine gerçek eylem, oyun yerine gerçek tutku arayan birine bu sevimli dünya yurt olamaz..."
Sayfa 145
Reklam
"Annem bana hiçbir şey anlatmadığı halde, bilmediğim, duymadığım, yaşamadığım türlü acıyı doğduğumdan beri içimde taşıyorum. Salem'de incir ağaçlarına asıldım. Cesedim Bağdat sokaklarında sürüklendi. Komo Gölü'nde dokuz çift elle boğuldum. Hicaz'da taşlandım. Sibirya'da köylülerin yaktığı ateşe atıldım (...) Bedenim 26 parçaya bölündü. Ama her seferinde yeniden doğdum. Ben sizin hiç doğmamış, adı konmamış kızınızım. Ben sizin atmadığınız adımlarınızım..."
Sayfa 68
"İz bırakmadan yaşamaya öyle çok gayret ediyorum ki, kendim de kendime karşı görünmez oluyorum bazen. Arasam da kendimi bulamıyorum."
Sayfa 61
"Çocuk bir kız çocuğuydu. Kız çocuğu olduğunu, ilgisinin sadece kitaplara olması sorun teşkil etmeye başladığında anladı. Kurtların büyüttüğü kızları evcilleştirebilirsiniz; ama kitapların büyüttüğü bir kız, etini cendereye sıkıştırsanız dahi bu dünyaya uyum sağlamayacaktır."
Sayfa 98
"Çünkü hiçbir çocuk hasta, hiçbir çocuk hasarlı doğmazdı. Tedaviye ihtiyacı olan çocuklar yoktur. Tedaviye ihtiyacı olan anne babalar, tedaviye ihtiyacı olan öğretmenler vardır. Bir odaya bir çocuk için girmiş bir psikolog varsa eğer, o odada iyileştirilmesi gerekli anne babalar, iyileştirilmesi gerekli öğretmenler vardır. O gün o odadaki yetişkinlerin kim olduğuna bakın yeter."
Sayfa 131
"Ama insan önemli. Değil mi ki Tanrı, her şeyi, insan yaşayabilsin diye yaratmış? Bunamadıkça, hiç değilse buna inanmamak imkânsız, diye düşünüyor Andronikos. Buna inanmamayı düşünmek istiyor. Başaramıyor. Ama inanmamayı düşünebilmesi var. Gözünü yumuyor. Başka şey düşünmek istiyor, bunu unutmak istiyor. Bunu da düşünebilirse insan... O zaman ne kalır geriye? Ama herhalde insanın insanı kullanmaya kalkmasını haklı gösterecek bir şey söylenemez, böyle bir şey savunulamaz. Yok öyle bir şey... insanı insana oyuncak olsun diye yaratmamış Tanrı. Evet, ama ya şeytanın içimize saldığı gururla öyle düşünmek hoşumuza gidiyorsa..."
Sayfa 19 - Ada
"...Pandora’nın kutusu açılıp, Zeus’un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı: Ümit. O zamandan beri, yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladık. Fakat Zeus’un arzusunun, insanların kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.”
Sayfa 98 - Nietzsche
Reklam
"... Deli olmak düşüncelerini iletmekten aciz olmak demek. Sanki yabancı bir ülkedesin, çevrede olup biten her şeyi görüyor, anlıyorsun ama istediğini anlatmaktan, dolayısıyla da yardım bulmaktan umutsuzsun çünkü orada konuşulan dili bilmiyor, anlamıyorsun." "Hepimiz hissetmişizdir bunu." "Hepimiz şu ya da bu biçimde deliyiz zaten."