Bu kitap, 500 sayfalık bir destanın 200 sayfaya sıkıştırılmış hali gibi. Dünya kurulumu üstünüze bir kamyon dolusu şey yıkıyor: şirket politikaları, uzaylı ekosistemleri, teknoloji jargonu... Nefes alacak vaktiniz olmuyor. Murderbot'un geçmişi ve hikayenin merkezindeki gizemle ilgili önemli detaylar o kadar ağır ağır sızdırılıyor ki, sonunda gelen büyük açıklamalara (özellikle şu son 20 sayfa) ulaştığınızda, tatmin olmaktan çok bitkin düşüyorsunuz. Gözü kapalı bir labirentte koşup çıkışta size haritayı vermeye benziyor.
Karakterler eğlenceli olsa da, şimşek hızındaki tempodan onlar da nasibini alıyor. İnsan ekibin dinamikleri yeterince işlenmemiş – sevimliler ama birbirlerinin yerine geçebilirler, bu yüzden duygusal anlar hak edilmemiş gibi geliyor. Murderbot'un iç monoloğu bütün yükü sırtlıyor, ama onun alaycı çekiciliği bile koşturmacanın izlerini tamamen gizleyemiyor.
Bilgi bombardımanına ve dengesiz tempoya dayanabilirseniz, garip bir şekilde destekleyeceğiniz bir kahramanla dolu, hızlı ve zekice bir yolculuk bu. Sadece her ipucunun temiz bir şekilde bağlanmasını ya da yolculuğun varış noktası kadar akıcı olmasını beklemeyin.
Anti-kahraman (anti-hero) seven bilimkurgu hayranları için pırlantası biraz lekeli bir eser, ama ödül için biraz ter dökmeye hazır olun.