Uzmanlık konuları üzerine yazılmış kitaplarla uzmanlar ilgilenmeli ama diğer yandan kitap incelemelerinin, özellikle romanlar söz konusuysa çoğunu amatörler yapabilir.
Sayfa 28 - Can YayınlarıKitabı okudu
7.cilt
1660. Mesrûk şöyle dedi:
Abdullah İbni Mes'ûd radıyallâhu anh' ın yanına gitmiştik. O bize şunları söyledi:
Dostlar! Bilen, bildiğini söylesin. Bilmeyen de "Allah bilir " desin. Zira insanın bilmediği konuda "Allah bilir" demesi de bir ilimdir. Allah Teâlâ, Peygamberi sallallâhu aleyhi ve sellem'e şöyle
Sayfa 140Kitabı okuyor
Tanrı'nın Sözü, ona uygun hareket edesin diye verilmiştir, yorumlamada uzmanlık kazanasın diye değil!
Bu ders kitaplarını ezberleyip durmanın zekayı geliştireceği zannedilmektir.Bundan hareketle,mümkün olduğunca çok şey ezberletilmeye çalışılır ve ilkokuldan üniversiteye ya da uzmanlık eğitimine kadar kendi muhakemesine ve inisiyatifine asla başvurmayan genç adam,kitapların içeriğini yalayıp yutmaktan başka bir şey yapmaz.Eğitim onun için ezberlemek ve itaat etmektir."Dersleri öğrenmek,bir dilbilgisi konusunu ya da kitap özetini ezbere bilmek,hatasız tekrarlamak,iyi taklit etmek;işte size tüm gayretin hocanın yanılmazlığı karşısında bir bağlılık yeminine dönüştüğü ve en sonunda bizi indirgeyip acizleştirmekten başka bir işe yaramayan gülünç bir eğitim."
Sayfa 83Kitabı okuyacak
Osmanlı ordusunda Prusya ekolü
Abdülhamid döneminden itibaren (1876-1909) Alman modelinin açıkça yeğ tutulması olgusu 1908'den sonra Jön Türk iktidarı sırasında doruk noktasına ulaştı. 1882'de, Alman Genelkurmay Başkanı Helmuth von Moltke, en iyibsubaylarından oluşan Albay Koehler komutasındaki bir eki bin Osmanlı ordusunu yeniden yapılandırmak üzere İstanbul'a
Sayfa 213Kitabı okuyor
Ömrünün kırk yılını okumakla geçiren bu satırların yazarının, bu müddet zarfında en başta gelen ve en önem verdiği işi, gerek uzmanlık alanına girdiği gerekse de ilgisini çektiği için beşerî kültürün dayanakları olan eserleri okuyup incelemek olmuştur. Ardından kendi akîde ve düşünce kaynaklarına dönüş yaptığında bulmuş olduğu bu hazine karşısında, o güne kadar okumuş olduğu kitapların çok sönük kaldığını ve hiçbir değer ifade etmediğini gördü; zaten başka türlü olması da mümkün değildi. Öte yandan o, ömrünün kırk yılını bu işe verdiği için de pişmanlık duymamaktadır. Zira bu süre içerisinde tüm iğrençliği, sapıklığı, basitliği, buhranları ile böyle olmasına rağmen büyüklenmeyi elden bırakmaması ile bütün çıplaklığı ve gerçek yüzü ile cahiliyeyi tanıma fırsatı yakalamıştır. Yine bu sayededir ki Müslüman'ın, bu iki kaynağı bir olarak görmesinin ve her ikisinden de istifade etmesinin imkânsızlığını anlamıştır.
Sayfa 155 - Beka YayınlarıKitabı okudu
Uzmanlaşma ile elde edinilen araçsalcı okuryazarlığın en yüksek düzeyinde, yarı okuryazar kişi uzmanlık alanına giren metni okuyabilir, ama bilgi dünyasını oluşturan diğer bilgi yığınları konusunda cahildir. 
José Ortega y Gasset bu yarı okuryazar uzmanı, "okumuş cahil" olarak nitelemiştir. Yani, "kendi uzmanlık alanının dışındaki her şey konusunda biçimsel olarak cahil olduğundan eğitimli değildir, ama bir 'bilim insanı' olduğu ve evrenin kendi payına düşen küçücük kısmını çok iyi 'bildiği' için cahil de değildir".
Sayfa 22Kitabı okudu
Evrenlere ve ruhlara hakim Asli Prensibin icaplarına göre yapılmakta olan sonsuz işler vardır. Maddelerin oluşturulmaların da tesirlerin maddelere ve varlıklara dağıtımlarında, bu dağıtımların yerli yerince kullanılmasında, varlıkların çeşitli gelişim safhalarının ve tekamüllerinin sevk ve idaresinde ve kontrollerinde, onların tekamüllerine hizmet eden kaba maddelerin çeşitli, sayısız tezahürlerinin meydana getirilişlerinde, özetle, evrenin bütün mekanizmalarında yapılacak sayısız işler ve hizmetler mevcuttur ki, bunların her biri, uzmanlık kabiliyetlerine göre varlıkların yerine getirmekle yükümlü oldukları, birer idari vazifedir. Bu yükümlülükler Asli Prensibin yüksek icaplarına göre varlıkların liyakat dereceleriyle orantılı olarak yapılır ve ona göre, varlıklar, vazifelendirilir ve vazifelenir.
