Sürüngen Beyinli Toplumlar
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyadaki bir çok sosyal bilimcinin beynini bir soru kemiriyordu: Kant, Hegel gibi büyük filozofları, Einstein gibi bilimcileri, Goethe gibi büyük yazarları, Wagner gibi büyük bestecileri çıkarmış bir Alman toplumu, nasıl olur da Hitler gibi bir delinin peşinden gitmişti? Üstelik
Acıyı parmak uçlarından alıp ışık hızından daha kısa bir sürede beyne ulaştıran sinir hücrelerinin; aldığı emri de aynı sürenin içinde tekrar parmaklara ulaştırıp emrin tatbikinin de aynı sürenin içinde somut olarak gerçekleşmesinde bizzat rol alması ile bilinen bu muazzam kusursuzluğun Sanatkarının; aynı bilincin bizde de var olduğunu, acı
İnsan bir daha asla yapmayacağım dediği şeyler silsilesi içinde hep kendini aynı hataya düşerken bulma iradesizliğinin farkındaysa işte o zaman durum çok vahim demektir...
Çelişki: Millet, İsrail'e giden gemileri durdurun diyor; devlet içinde bir köhne zihniyet, bu hür ve haklı fikri gözaltına alıyor... Haber doğruysa, durum vahim demektir... Kimse hatırlatmayabilir, korkabilir ya da menfaatine ters görebilir belki ama, ben hatırlatırım: Burası Türkiye Cumhuriyeti; keyfî otokrasi krallığı değil... 😊
İmam Gazali
"Aranızdan bir kısım âlimimizin de hazır bulunduğu bu sohbetlerde onlara şu sualleri sordum; Neden dinin emirlerini yerine getirme konusunda gevşek davranıyorsunuz? Eğer ahirete inanıyor ve onun için hazırlık yapmayarak ahiretini dünya karşılığında satıyorsan, bu bir ahmaklıktır. Bu dünyada iken iki liralık malı bir liralık mal karşılı ğında vermiyorsun ama sonsuz olan ahireti, sayılı günleri olan dünya hayatı karşılığında hiç sızlanmadan nasıl satıyorsun? Şayet ahirete iman etmiyorsan demek ki kâfirsin. Bu durumda küfre düşmene sebep olan iç dünyandaki bu çöküşün vahim hallerini araştırarak yeniden iman sahibi olmanın yollarını aramalısın. Zira sergileme cüretini gösterdiğin bu davranışlar -eğer mümin geçinerek küfrünü gizleme gibi bir durum söz konusu değilse- içinde bulunduğun gevşekliğin sebebini açıklamaktadır."
Müderris (2. Cilt)
Bu mecrada hayatımda daha önce hiç karşılaşmadığım ve duymadığım Müslümanlığın alt dalları,çeşitleri(Vehhabilik,Selefilik,Halefilik ve bilimum …lik) sıralanıyor ve herkes hınca hınç birbiri ile mücadele halinde..
Bu tartışmaların içinde olmayan biri olarak dışarıdan durum o kadar vahim görünüyor ki;Müslümanlar kendi arasında nifaka düşmüş,düşmanı eleştiren yok.İslam ile çelişen “en Müslüman,Ehl-i sünnet benim”ispatı çabalarını ve kibrini bir kenara bırakıp enerjimizi ve nefretimizi asıl düşmanlarımız üzerine yöneltsek ?İslâm ayrışma değil birleşme ve toparlama dînî değil midir?