Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hiç şehit düşmüş omuzu kalabalık birini gördün mü, paşa, yarbay, general? Şehit düşen bakan, milletvekili, vali çocuğu da yok anasını satayım!
Sayfa 133 - Metis Yayınları Ekim 2023Kitabı okuyor
Bu tür ukala insanlara toplumun belli kesimlerinde kimi zaman, hatta çoğu zaman rastlanır. Her şeyi bilirler. Zamanımızın bir düşünürünün dediği gibi, yaşamda ilgi duydukları daha önemli şeyler ve görüşleri olmadığından, zekâlarının, yeteneklerinin tüm ilgisi tek bir yöndedir. Gelgelelim, "her şeyi bilirler" derken burada oldukça sınırlı bir alanın kastedildiğini bilmek gerek: Falanca nerede çalışıyor, kimleri tanır, malı mülkü ne kadardır, vali olarak nerelerde görev yapmıştır, karısı kimlerdendir, ne kadar drahoma getirmiştir, kuzeni kimdir, uzak akrabaları kimlerdir, vb. vb... Hep bu çeşit şeylerle ilgilenirler. Her şeyi bilen bu kişilerin çoğu dirsekleri aşınmış, yırtılmış giysilerle dolaşır, ayda on yedi ruble maaş alır. En küçük ayrıntısına varana kadar her şeylerini bildikleri insanlarsa, onları buna hangi sebeplerin yönlendirdiğini elbette bilmezler; oysa bu çokbilmişlerin çoğu, handiyse bütün bir bilimsel çalışma düzeyinde olan bu bilgileriyle pek rahattır, bu bilgileri nedeniyle kendilerine saygı duyar, hatta en yüksek düzeyde ruhsal doyum içinde olurlar. Hem epey de çekici bir bilim dalıdır. Bu bilimde kişisel huzurunu da, ülküsünü de en yüksek düzeyde bulmuş ve hatta bütün kariyerini yalnızca bu alanda yapmış çok bilim adamı, edebiyatçı, ozan, politikacı gördüm ben.
Reklam
İspanyol kâşif ve vali, Vasco Nuñez de Balboa'nun kıyıya çıkıp Güney Denizi'yle Güney Amerika'nın tamamını Kastilya Krallığı adına almasının ardından, orada yaşayan halkı kovarak topraklara hiçbir prensi asla yaklaştırmaması adil mi?
İdare gitti, maslahat elimizde kaldı
KELEBEK OK YAY ALMIŞ DAĞΑ ÇIKMIŞ ASLANLAR ÜRKÜTMÜŞ!.... 1889-1909 arasındaki on yılda, Ermeniler, büyük bölümü Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da: yirmi altısı 1895 yılında olmak üzere, 32 isyan ve olay çıkardılar. 1895 Ekim'indeki Trabzon isyanında hadiseler aşama aşama çığrından çıktı. Zamanın Trabzon Valisi, tedbirsizlik ve bölgedeki devlet güçlerinin zayıflığı sebebiyle, bir türlü önü alınamayan olayları defalarca İstanbul'daki hûkümete bildirdi: yardım talep etti. İstanbul'dan her defasında, "Durumu idare-i maslahat ediniz" telgrafını aldı. Hareket kontrol edilemez duruma gelince de. bunalmış olan vali gözünü karartıp, şu telgrafı İstanbul'a çekti: "İdare gitti, maslahat elimizde kaldı."
— Vali çağırıyor... dediler. Ödüm patladı, korkudan titreyerek valinin yanma gittim. Vali de bir hoş adammış: — Aferin oğlum, dedi, çok iyi yapıyorsun... Bu milletin ömür boyunca, hem kendisinin, hem anasının ağladığı yetmiyor, bir de tiyatroya gelip ağlamak için üste para veriyor. Ağlat ağlatabildiğin kadar... Belki ağlaya ağlaya aklımız başımıza gelir...
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Bugün kapitalist ekonomik sistemi kendi kendine dengeleyen bir sistem olmadığını biliyoruz kapitalist ekonomik sistemde vali bir şekilde kendini kontrol altında tutmaktan acizken kendi doğal eğilimlerinden yararlanıp devasa istikrarsızlık üretmektedir. Yani kendi başına bırakın önlemeyi, durdurmaktan bile aciz olduğu felaketler üretmektedir
Reklam
Kudüs'ün Türkler tarafından Fethi:
ATSIZ Bey, Kudüs'ü kan dökmeden almak istiyordu. İstediği gibi de oldu. Fâtımiler adına Kudüs'ü yöneten vali Türk kökenli idi ve bağışlanması durumunda şehri teslim edeceği mesajını gönderdi. Selçuklular şehri kansız bir şekilde aldı. Takvimler 1073 yılını gösteriyordu. Fetih sonrası kılınacak bu ilk cuma namazın- da Sultan Melikşah ve Abbasi halifesi adına Sünni usulde hutbe okundu. TÜRKLERİN KUDÜS hâkimiyetinin başlangıcı bu şekilde oldu.
"İngiltere Kralı VII. Edward 1936 yılının eylül ayı başında Türkiye'yi ziyaret etmişti. Ziyaretin ikinci günü misafir kral ile eşini taşıyan yatın teknesi Dolmabahçe rıhtımına güçlükle ya­ naşabildi. Çünkü denizin üstü çöplerle kaplıydı. Durumu fark eden Atatürk, Vali Muhittin Üstündağ'a 'Bu nedir?' diye sordu. Vali de Marmara'ya dökülen çöplerin lodosun tesiriyle sürükle­nip geldiğini izaha çalıştı. Ama bu açıklama Atatürk'ü tatmin etmemişti, vali suçlu mevkiine düşmüştü.
Sayfa 149 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okudu
Tonyukuk'un geçmişi
Tonyukuk, Doğu Gök-Türk ülkesinin Çinlilerin eline düştüğü sırada Çin'e gidip yerleşen ailelerdendi. Çin'de doğmuş, orada yetişmiş, üstelik oraya giden Gök-Türk halkını teftiş etme görevine kadar yükselmişti. Çinli vali bir ara onu hapsettiğinde ise Kutlug bağımsızlığını zaten ilan etmişti. O daha sonra serbest bırakılınca derhal Kutlug'un yanına kaçtı. Tonyukuk'un gelişine çok sevinen Kutlug, onu askeri işlerin başına getirdi. Bundan sonra birlikte hareket ederek, parlak zaferler kazanmaya başladılar.
"Yahu nedir bu namussuzun elinden çektiğimiz... Ulan herif bir başına devlet olmuş. İstediğini orman muhafaza memuru yapar, dilediğini vali tayin ettirir."
Reklam
Makber’in Hikayesi
Makber, osmanli’nin son döneminde Abdülhak Hamid tarafından kaleme alınmış dokunaklı bir şiirdir. Öyküsü de şiir gibi dokunaklıdır. Abdülhak Hamid, 1883 yılı nın Ekim ayında baş şehbender olarak tayin edildiği Bombay’a giderken eşi Fatma Hanimi da beraberinde götürmüştür. Ve reme yakalanmış olan Fatma Hanimin sağlığı burada daha da bozulmuş, İstanbul’a dönmek için bindikleri gemide hastalı ğı daha da ilerlemiştir. Bu durum üzerine Abdülhak Hamid ve eşi İstanbul’a kadar gidememiş, Beyrut’ta vali olan ağabeyi M '«s Abdülhak Nasûhî’nin evine gitmiştir. Fakat, Fatma Hanım bu rada vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir. İşte Makber adıy la bilinen ünlü şiir, Abdülhak Hamid’in Beyrut’ta kaldığı kırk gün içinde eşini kaybetme travmasıyla yazdığı bir eserdir.
Atatürk İzmir'e bir gidişinde Kordon boyundaki evinin salonuna büyük bir sofra kurulur. Davetliler tamam olup oturulacağı vakit, sokakta biriken halkın içerisini seyrettiğini istemeyen vali, perdelerin indirilmesini emreder. Atatürk der ki: - Vali bey, dışarıdaki halk acaba bizim ne yaptığımızı sanıyor? İçki içtiğimizden şüphesi yok. Fakat şimdi masa üstünde kadın da oynattığımızı ve kim bilir daha neler yaptığımızı zannedecekler. İçki içmekten başka bir şey yapmadığımızı görmeleri için perdelerinizi açtırınız.
Enver Paşa, Teşkilât-ı Mahsusa adı altında bir teşkilat kurmuştu. Bunun gayesi Osmanlı memleketi haricinde, Makedonya'da, Kafkasya'da, Mısır'da, Afrika'da. Acemistan'a, Türkistan'da, kısacası Osmanlı milli emellerinin olabileceği her yerde özel maksatlar takip etmek… Bağdat'ta, İngilizlerle muharebede mağlup
Sayfa 192 - Karlsbad’da Geçen Günlerim (30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918) - Hüseyin Cahit Bey'in Altın KalemiKitabı okudu
Hüseyin Avni Coş
Akp'nin atadığı valiler, Akp il başkanı gibi çalışıyordu. Bunların en meşhuru Hüseyin Avni Coş'tu. 2003 yılında, Akp iktidara gelir gelmez vali yapıldı, sırasıyla Bingöl, Aksaray, Kırklareli, Aydın, Adana, Sakarya valisi oldu. Öbür valiler en ufak kusuru görüldüğünde kapının önüne konulurken, bu vali aralıksız 14 yıl koltuğunda oturdu. Her gittiği şehirde olumsuz haberlerle gündeme geldi, CHP'li belediye başkanlarıyla takıştı, MHP'li il başkanlarıyla kavga etti, Bingöl'de mesela, vatandaşlar tarafından taşlandı, buna rağmen, toz kondurulmuyor, sürekli korunup kollanıyor, hatta, yılın valisi seçiliyordu. Bu toz kondurulmayan vali ... Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı dönemine ait yolsuzluk iddiasını araştıran, yolsuzluk filan yok deyip, aklama raporu yazan mülkiye müfettişiydi! V atandaşa "gavat" demesiyle meşhur bu valimiz, 2017 Haziranı'ndaki valiler kararnamesiyle merkeze alındı.
Sayfa 244 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.