geçen arkadaşlarla içiyoruz. dediler acıktık yemek yiyelim, saat epey geç olduğundan marketler kapanmıştı o sıra. bu yüzden dışarı atıştırmalık almaya çıkmadılar (o kafayla çıkabilirler miydi o da ayrı konu.) dediler dışarıdan bir şey söyleyelim. söyledikleri yiyecek geldi. paketin içinde dört adet ekmek arası, iki adet küçük paket tuz var. arkadaş; 'dur ben mutfaktan tuzluğu alıp geleyim.' dedi, mutfağa gitti. dört beş dakika sonra mutfaktan döndü ve 'tuzluğu bulamadım, onun yerine tuz kavanozunu getirdim, bundan alın.' deyip masaya şeker kavanozunu koydu. hiçbir şey demedim ona, kavanozun içinden bir iki tutam şeker alıp ekmeğin arasına serpiştirdi, otuz saniye sonra falan anladı o kafayla tuz yerine şekeri getirip kullandığını. sonra onun bu halini görüp kahkahalarla gülen bana; 'ulan ne olmuş hafif sarhoşuz diye tuzla şekeri karıştırmışsak, hemen ortama meze yaptın beni. uyarsana oğlum o tuz değil şeker diye, lan şuradan yılan çıkıp arkamdan bana doğru gelse sen o zaman da uyarmazsın. sen busun işte.' deyip bir iki dakika bana trip attı. tabii bunu deyince daha da güldüm. hayır, ara kat dairede yılanı nereden nasıl çıkartıyorsun? bu sırada aynı arkadaş diğerlerine; 'lan hadi bu göt, siz niye uyarmıyorsunuz oğlum?' diye sorup arkadaşlardan; 'valla biz görmedik, görsek söylerdik.' cevabını alınca da; 'lan ne demek görmedik, ben siz bana bakıyorsunuz diye bu kadar rahat davranıyorum. niye takip etmiyorsunuz oğlum benim ne yaptığımı?' deyince gülmekten vefat edecektim.
bu arada arkadaş şeker serpiştirdiği ekmeği de o şekilde yedi.