Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sağ taraf, sezgisel, duygusal, görsel, mekansal ve dokunsal, sol taraf ise sözel, ardışık ve analitiktir. Beynin sol yarısı tüm konuşmayı gerçekleştirirken sağ yarısı da deneyimin müziğini taşır. O, yüz ifadeleri ve beden diliyle iletişim kurar, şarkı söylemek, dans etmek, ağlamak, küfür etmek ya da mimikler gibi sevgi ve üzüntünün seslerini çıkarır. Beynin sağ tarafı anne karnında gelişen ilk kısımdır ve anneler ve bebekleri arasındaki sözel olmayan iletişimi sağlar. Sol hemisferin, çocuklar dili anlamaya ve konuşmayı öğrenmeye başladığında harekete geçtiğini biliyoruz.
Ancak taramalarımız, geçmişteki travmaların beynin sağ tarafını harekete geçirirken, sol tarafını etkisiz hale getirdiğini net bir şekilde gösteriyordu. Artık beynin iki yarısının da farklı diller konuştuğunu biliyoruz.
Reklam
Ses, koku, bedensel duyumlar gibi travmanın diğer işlenmemiş parçaları, olayın öyküsünden bağımsız bir şekilde depolanmaktadır. Benzer algılar, genelde geçmişe dönüşleri (flashbackleri) tetikleyerek bunları zaman sürecinde değişmemiş, ilk yaşandığı andaki hâliyle bilinç düzeyine getirir.
İnan ki, satılabilecek bir resim yapabilsem dünyalar benim olacak.
O bir Van’lı
“Yaşar Kemal Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli. Van Gölü‘ne yakın Ernis (bugün Günseli) köyünden olan ailesinin Birinci Dünya Savaşı‘ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç süreci sonunda yerleştiği Adana’nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite köyünde 1926’da doğdu. Doğum yılı bazı biyografilerde 1923 olarak geçer..
Sayfa 4 - Yapı Kredi Yayınları
Delft , yıl 1667, 12 Kasım Adım Magdalena Van Beyercn. Tabloda sırtı dönük olarak görünen benim. Delft kentinde Hollanda Doğu Hindistan Şirketi'nin yöneticisi Pieter Van Beyeren'in eşi ve Comelis Van Leeuwenbroek'in kızıyım.
Reklam
İngilizlerin şu deyişi çok doğru "bir işin iyi yapılmasını istiyorsan kendin yapacaksın, başkasına bırakmayacaksın."
Evet, birçok şey gerçekten de otuz yaşında başlıyor, o yaşta her şeyin bitmiş olduğu da doğru değil. Ancak, yaşamın veremeyeceğini anladığı birtakım şeyleri beklememeyi öğrenmiş oluyor kişi.
Kimi kez otuz yaşımda olduğuma inanamıyorum, çok daha yaşlı hissediyorum kendimi. İmgelemimde ciddi çalışmalarla dolu uzun yıllar canlandırıyorum - ilk otuzdan çok daha güzel geçecek yıllar.
Hasret! Öyle sabırla bekler ki ortaya çıkacağı anı... Türküsü de öyleymiş demek ki... Neye uğradığını şaşırırsın! Kimi zaman karşındaki insana gülümseyerek atlatırsın içindeki depremleri... Ama bazen... Tamamen çaresizsindir.
Reklam
Aşk... Belki birinden hoşlandıktan sonra... Ne bileyim hoşlandığın biriyle iyi vakit geçirmektir. Değişmek, yapraklanmak, çiçeklenmek... Çoğalmak diyorlar ya hani öyle... Yoksa kös kös yaşa git. O ne o? Zaten bir tane de aşk tarifi olmaz! Mesela... Sardunya toprakla buluştu mu su vermesen de coşar... Güle su lazım... İnce ince ilgilenmek lazım... Petunyaya ne yaparsan yap yaz sonuna doğru ölür. Papatyalar da sardunyalar gibidir mesela. Begonvil çok güzeldir ama sert bir kışı atlatamaz. Naparsan yap atlatamaz işte. Yani aşk dediğin insanın toprağının nasıl olduğuna... Başına neler geldiğine bağlı. Hangi çiçeğe benzediğine bağlı. İki insan bir araya geldiğinde topraktan ne çıkacağına bağlı.
Said Nursî, Van gönüllüleriyle taarruza kalktı. "Allah! Allah!" nidalarıyla yer gök sarsılıyordu.
Sayfa 83 - ötükenKitabı okuyor
Said Nursî, Van gönüllülerinin en önündeydi.
Sayfa 84 - ötükenKitabı okuyor
Sarığı, arma ve mavzeri, belindeki kamasıyla dikkatleri çeken Said Nursî katı bir disiplinle adım atan Van gönüllülerinin yanında yürürken; pencerelerde mendille gözyaşı silen kadınların, çevrelerinde koşan kalabalıkların, belki de pek çoğu şehit yetimi olan çocukların sevinçlerinin hüsrana dönüşmemesi için devamlı içinden dua ediyordu.
Sayfa 76 - ötükenKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.