İNSANIN KADERİ A. KADER VE KAZA KAVRAMLARI
Yalnız İslâm düşünürlerinin değil, hemen hemen her çağda bütün düşünürlerin hakkında az veya çok fikir yürüttüğü insanın kaderi problemi bu gün de güncelliğini yitirmemiştir. Güncelliğini daha oldukça uzun süre, belki insan var oldukça sürdürecek gibi görünen bu mesele, çözümü zor bir mesele olarak kendini kabul ettirmiştir. Dahası, bu meselenin
‘‘İşte tam bu noktada dostum, tüm bilincimi işin içine soktum. Gelecek için çalışmak, dedim kendi kendime, iyi bir şey; başkalarının özgürlüğü için çalışmak adil. Ama... peki ya ben? Benim de bir önemim yok mu? Eğer bir Hristiyan olsaydım, komşumun mutluluğu için sevinçle çalışırdım, çünkü Tanrı tarafından mükafatlandırılırdım; ama eğer Hristiyan
Reklam
Kadın özgürlüğe ancak başkaldırıda gerçekten kavuşabilir: birşeyler kurma olanağından yoksun kişiler için özgürlüğe giden tek yol budur; geleceği hazırlayacak yolları açmaya uğraşmaları gerekir; boyuneğmek, bir istifadan, bir kaçıştan başka bir şey değildir; kadın için, özgürlüğü uğrunda çalışmaktan başka çıkar yol yoktur. Bu kurtuluş ancak topluca olabilir ve her şeyden önce, kadının içinde bulunduğu durumun iktisadi yönden evrimini gerektirmektedir. Oysa, şimdiye dek, pek çok kadın bireysel kurtuluşlarını tek başlarına aramıştır, hala da aramaktadır. Varolan içkinlikleri içinde doğrulamaya, yani aşkınlıklarını yine bu içkinlik içinde gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Kendine hayran kadında, sevdalı kadında, sofu kadında gördüğümüz şey, dört duvar arasına kapatılmış bir varlığın, hapishanesini bir şan ve şeref göğü, köleliğini de yüce bir özgürlük haline getirebilmek için girişilmiş-kimi zaman insanı güldüren, çoğu kez de ağlatan- son bir çabadan başkası değildir.
Sayfa 51 - Payel YayıneviKitabı okudu
"DÖŞEĞİMDE ÖLÜRKEN"İ NASIL OKUMALI? 1- "Döşeğimde Ölürken" ve Faulkner William Faulkner, beşinci romanı “Döşeğimde Ölürken”i 1929'da yalnızca altı haftada, Büyük Depresyon’ın başlangıç tarihi olan 29 Ekim 1929’dan bir gün önce başlayarak, yazdı . 1930'da küçük düzeltmeler yapıldıktan sonra yayınlanan roman,
264 syf.
·
Not rated
Benliğin saltanatı şu günümüzde yaşadığımız; egoların krallığı. Bir diğerinden daha görünür,daha sevilir,daha bilinir,takip edilir,bahsi edilir olabilmek için benliklerin hırsla,dur durak bilmeden semirttiği vahşi bir cangılda yaşıyoruz. Bu cangılda ilerlemenin bir tek kuralı var; elindeki baltayı yoldaki bir çalıya mı denk gelir yoksa yandaki birine mi çarpıp yaralar diye düşünmeden sallamaya devam et,gücünü göster,ez,kes,doğra ama ilerle! Önemli olan sensin,senin yolculuğundur! O yüzden nefsini denetleme asla,sorma,sorgulama; sen oyunu kuralına göre oynuyorsun. Birileri (velev ki kendi varlığın) zarar görüyorsa bu oyunun kurallarının suçu.Kuralları sen koymadın sonuçta! O yüzden sorma,sorgulama;sadece kendini temize çıkar ve baltanı salla,ilerle! Bu cangıldaki yolculuğumuzda durup düşünmeyi, kendimizi temizleyip yüceltip durmaktan vazgeçip çuvaldızı kendimize batırmanın vazgeçilmez gerekliliğini anlatıyor Sufi Psikolojisi. Konuya psikoterapi penceresinden bakıyor,evet ama bence daha ötesine davet ediyor okuyanı.İnsanlığın,özelde de İslam tasavvufu geleneğinin asırlardır damıtıp biriktirdiği nefis terbiyesi ekolünün pozitif bilimlerin belki de en sadra şifa olmuş/olabilecek biçimi psikiyatriyle olan şaşırtıcı benzerliklerine dikkatleri çekiyor. Dinlerin öğretileri ya da ruhun doktorluğu olsun farketmez, en değerli çabanın insanı kendini putlaştırmaya iten süreçlerden çekip alma çabasına talip olmaya,insana hakiki özgürlüğü verip Yaratan’la,evrendeki gizli vahdetin manasıyla kucaklaşmaya davet ediyor. Bu anlamda bence Müslümanca bir direniş yoluna işaret eden bir levha işlevi görüyor. O yüzden değerli bir eser. Tavsiye edilir.
Sufi Psikolojisi
Sufi PsikolojisiKemal Sayar · Timaş Yayınları · 2016660 okunma
Yokluk varlıktan önce gelmez çünkü, tersine varlık hiçlikten önce gelir. Ve ancak insanın özgürlüğü dolayısıyla varlığın bağrında boşluklar açılır, eksikler belirir.
Reklam
242 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.