320 syf.
·
Puan vermedi
Nihad Sâmi Banarlı/ Türkçenin Sırları Merhaba arkadaşlar, Yıllar önce diksiyon hocam rahmetli Altan Varol'un (TRT'nin eski spikerlerinden) önerisiyle okuduğum bir kitap Türkçenin sırları. Ve hâlâ kitaplığımda bulunan en değerli ve en özel kitaplardan biri. Kitapta Türkçenin güzelliklerini ve inceliklerini yıllarca yapmış olduğu araştırmaları bir araya getirerek yazmış Banarlı. #alıntı Milletlerin dilleri üzerinde söz sahibi olacakların; dili, milletten ve milli maziden ayrı varlık gibi görmeleri büyük gaflettir. Böyle kimselerin,milli dillerini her şeyden çok sevmeleri ve sevmekten de üstün bir duyuş ve düşünüşle o dili anlamaları beklenir. Meselâ Türkçe'yi sevmek ve anlamak için, önce Türk milletini sevmek; milletimizin bir tarih boyunca emek verip yarattığı her milli eseri sevmek ve anlatmak lazımdır. Kitapla kalın #nihatsamibanarlı #türkçeninsırları #okudumbitti #okudumokuyun #okudukçabüyürinsan #okuryorum
Türkçenin Sırları
Türkçenin SırlarıNihad Sâmi Banarlı · Kubbealtı Neşriyatı · 20182.354 okunma
Dinle Proudhon efendi, kadın hakkında konuşma, ya da, konuşmadan önce onu tetkik et; dersler al. Ya kendini anarşist olarak tanımlama, ya da tam anarşist ol... Bunun yerine erkeğin kadını sömürmesine karşı yüksek sesle konuş. Seni atletik bir kışkırtıcı yapan o canlı tartışma gücünle birlikte
Dinle Proudhon efendi, kadın hakkında konuşma, ya da, konuşmadan önce onu tetkik et; dersler al. Ya kendini anarşist olarak tanımlama, ya da tam anarşist ol... Bunun yerine erkeğin kadını sömürmesine karşı yüksek sesle konuş. Seni atletik bir kışkırtıcı yapan o canlı tartışma gücünle birlikte
Sayfa 111 - Versus YayınlarıKitabı okudu
Sonum yokluk olsa bu varlık niye...
“Dünyaya gelmek veya gelmemek insanın elinde olmamıştır ve değildir. İnsan dünyaya geldikten sonra da, daha ilk andan, doğadan ve bir çok canlı varlıktan güçsüzdür. Korunmağa, beslenmeğe, bakılmağa, büyütülmeğe muhtaçtır”'' Kadın doğurduğu çocuğa bakabildiği gibi toplumsal sorun­larla da uğraşıyordu. Doğum olayını hiçbir erkek başaramamış­ tı. Hâlâ da -şimdilik- başarabilmiş değiller. İleriki yıllarda ne olur bilinmez. Kuşkusuz, çok büyük bir olaydı kadınların do­ğurması. O günün insanı bu işi yaratıcılık yönünden ele alıyor­du ve de öyle düşünmekte haklıydı. Toplumsal yaşamın her ala­nında yeniliklere imzasını koymuş olan kadın, artık vazgeçile­mez bir güç kaynağıdır. Bireyin, uzun süren, bakıma muhtaç çocukluk döneminin ardından, karşılaştığı doğa güçlerine duy­duğu korku nedeniyle, insan yeni bir koruyucuya gereksinim duymuş olmalıdır. Uzun yıllar yeteneklerini görerek danıştıkları bilge kadını kutsallaştırdılar. “İnsanlık bir kez yaratma düzeyine erişip” yaşam koşullarını geliştirdikçe, çok yararlı ve sevgili bir varlık olan kadını Tanrıça ilan ettiler. İnsanlar bu kutsallığı, yontulara yansıttılar. “
Yaşayan, uygun bir varlık mı istiyorsunuz? Ona biraz mavi ekleyin. Bir ıslık sesi verin.
Diyorlar ki: "İşte mutsuz olmak da bu zaten: Kendini budalalığın büyüsüne kaptırmak, yanılmak, aldanmak, hiçbir şey bilmemek." Ben de onlara derim ki: Orada eksiğiniz var beyler! Bunun anlamı insan olmaktır. O nedenle "mutsuz" sıfatını kullanmanıza bir anlam veremiyorum; böyle doğmuşsunuz bir kere, harcınız bu, yapınız bu, ortak mirasınız bu nitekim. Ama bir varlık kendi yapısına sadık kaldığı için mutsuz olmaz. Aslına bakarsanız insanoğlunun acınacak bir varlık olduğu düşünülebilir, çünkü ne kuş misali uçar, ne çoğu mahlukat gibi dört ayak üstünde yürür, ne de bir boğa gibi haşmetli boynuzlarla donanmıştır. Öte yandan gramer bilgisinden ve pasta yeme becerisinden yoksun olduğu için atın en görkemlisini bahtsız, jimnastikle işi olmadığı için boğayı da zavallı saymak gerekir. Fakat at gramer bilmiyor diye nasıl bahtsız değilse, insan da budala olduğu için aynı şekilde bahtsız değildir, bu onun tabiatı gereğidir.
Sayfa 42 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
"Hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil, insanlar arasında acı çekendir."
Artık çok iyi öğrendiğim tek bir şey biliyordum: Sevgi fiziksel bir varlık olarak, sevilen kişiden çok daha öteye gidiyordu. En derin anlamını tinsel varlıkta, iç benlikte buluyordu. Onun gerçekten var olup olmadığı, yaşayıp yaşamadığı önemini bir ölçüde yitiriyordu.
bütün imkansızlıkları, bütün taş duvarları görüp anlayabilseniz, yetersizliklerin ve taş duvarların biriyle olsun uzlaşamamaktan iğrenseniz, hatta hiç suçunuz olmadığını bile bile mantığın mutlak, kaçınılmaz kurallarına uyarak, o ölümsüz taş duvar konusunda kendinizi suçlayacak kadar çirkin sonuçlara varıp, aczinizden sessizce diş gıcırdatarak kendinizi adeta bir şehvet duygusuyla atalete teslim etseniz, sonra da ortada hırsınızı alacak tek bir varlık bulunmadığını, çevrenizde dönenlerin el çabukluğu, hileler ve düzenbazlıktan meydana gelmiş bulanık bir karışım olduğunu fark etseniz bile, bütün bilinmeyenlere, hilelere rağmen içiniz sızlar, bilmedikleriniz arttıkça sızılarınız o ölçüde çoğalır!
250 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.